Bakan Özhaseki Açıklaması 'Son 100 Yıl İçerisinde 6 Ve Üzerinde Tam 56 Tane Deprem Oldu'

Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki, deprem gerçeğinden çok uzak şekilde yapı yapıldığını belirterek, "Bu ülkenin topraklarının yüzde 66’sı deprem bölgesi. Son 100 yıl içerisinde 6 ve üzerinde tam 56 tane deprem oldu. 6’nın altında 3-4-5 gibi binlerce deprem var. Son 100 yıl içinde kaybettiğimiz can 83 bin kişi" dedi.

Bakan Özhaseki Açıklaması 'Son 100 Yıl İçerisinde 6 Ve Üzerinde Tam 56 Tane Deprem Oldu'
Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki, ‘Antalya Kentsel Dönüşüm ve Stratejik Yaklaşımlar Kurultayı’na katıldı.

Bakan Haseki’nin katıldığı programda TOKİ Başkanı Mehmet Ergün Turan ve çok sayıda katılımcı yer aldı.

"İş en çok yerel yöneticilere düşüyor"

Şehirlerin kendine has organizması olduğunu ve canlı olduklarını söyleyen Özhaseki, "Kimi dönemde çok sağlıklı ve güçlüdürler. Kimi zamanda hastalıklı dönemleri olurlar. Şehirler böyledir, canlıdır. Siz idareciler olarak o şehirleri, devamlı diri tutmak zorundasınız. Çağa hazırlamak zorundasınız, değişimleri yakalamak durumundasınız. Bunları yapmazsanız şehirler yarışında geride kalırsınız. Hatta zaman içinde bu gerilik devam ederse, bir şehir kendi avantajlarını kullanamazsa, Anadolu’daki bir çok şehir gibi, doğuya gittiğimizde göç veren, gerileyen ve kendi içerisinde üretim mekanizmalarını kuramadığı içinde sosyal hayatın olmadığı ve gerileyen şehirler durumuna düşeriz. Burada iş en çok yerel yöneticilere düşüyor. Şehirlerin kaderleri bir noktada yerel yöneticilerin ufuklarıyla doğru orantılıdır. Hakikaten risk alan, şehrinin avantajlarını ve dezavantajlarını belirleyerek, o avantajlar üzerinde çalışarak ileriye doğru götürmeye çalışan yöneticiler bir şehirde hakim olmuşsa, kendi içerisinde uyumu sağlamışsa o şehirler gelişiyor ve büyüyor. Tersiyse ne yazık ki o şehirler küçülüyor" dedi.



"Üzerinde bulunduğumuz coğrafya dünyanın en eski yerleşim yerlerinden birisi"

Üzerinde bulunduğumuz coğrafyanın dünyanın en eski yerleşim yerlerinden birisi olduğunu kaydeden Bakan Özhaseki, "Bu topraklarda onlarca kavim yaşamış ve medeniyetler kurulmuş. Bu coğrafyada ya bir ölümsüz anı, ya heyecanlı bir macera veya tarihe iz vurmuş çok önemli olaylar yaşanmış. Her bir köşesinde değişik medeniyetlere de ait, birçok eser var. Adeta açık hava müzesi. İşte bu topraklarda bin yıldır da biz varız. İki ciddi medeniyet kurmuşuz, bu iki medeniyetten de bugün günümüzde izler taşımaya devam ediyoruz. Bu coğrafyanın bir başka özelliği de son dönemin mazlumlarının sığınma coğrafyası olmasıdır. Neyi kastediyorum, son yüzyılda bu coğrafyaya Balkanlar’dan dahil herkes gelmiş. Kafkaslarda daralanlar da gelmiş, Arap coğrafyasında daralan bunalanlar kavimlerde gelmiş. Burada yüzyıldır, bir arada olmuşuz. Adeta etle kemik olmuşuz ve yeni bir millet olmuş. Rabbim inşallah sonuna kadar huzurla bağımsızlığımızı devam ettirir" diye konuştu.



"Son 200-250 yılımız böyle"

Bakan Mehmet Özhaseki, "Batı’da bir Sanayi Devrimi var. Gelişmişlik, kalkınmışlık yanında parayı getiriyor. Zenginlik gelince zaten adama akıl da geliyor, eğitim de geliyor, görgü de geliyor. O işte mimariye de, sanata da, kültüre de yansıyor. Fukaralık başlamışsa, o yokluk getiriyor. Biraz gerilik getiriyor, cahillik, kabalık getiriyor. Bunun yanı sıra aklınıza gelen diğer alanlarda da gerilik getiriyor. Ne yazık ki bizim son 200-250 yılımız böyle. Onların kalkınırken, bizim geriye gittiğimiz dönemler" şeklinde konuştu.



"Son 100 yıl içerisinde 6 ve üzerinde tam 56 tane deprem oldu"

Deprem gerçeğinden çok uzak şekilde yapı yapıldığını belirten Bakan Özhaseki, "Bu ülkenin topraklarının yüzde 66’sı deprem bölgesi. Deprem ülkesiyiz, kim ne derse desin. Her gün onlarca deprem yaşanıyor şu ülkede. Belki hissediyoruz, belki hissetmiyoruz. Son 100 yıl içerisinde 6 ve üzerinde tam 56 tane deprem oldu. 6’nın altında 3-4-5 gibi binlerce deprem var. Son 100 yıl içinde kaybettiğimiz can 83 bin kişi. Mal kaybımız 100 milyar doların üzerinde. Bunların hepsini bilerek biz tedbir alıp da önümüze bakmıyoruz ki. Son Marmara depreminde bile 17 bin 500 can verdik. Bu gerçekler ortadayken hala zeminine dikkat etmeden, balçık alanlar üzerinde şehirler kurmaya devam etmişiz. Bunları yeniden gözden geçireceğimiz bir dönem başlıyor" dedi.



"Bütün bilim adamları İstanbul’u en riskli 10 metropolden birisi olarak görüyor"

Bütün bilim adamlarının İstanbul’u en riskli 10 metropolden birisi olarak gördüğünü belirten Bakan Özhaseki, "Diğer dokuzu hangisi, Tokyo, Osaka, San Fransisco, Los Angelas bunların hepsi de riskli şehirler içerisinde ama İstanbul en öndeki riskli şehirlerden biri olarak önümüzde duruyor. Afet raporlarında 600 bin birimin riskli olduğu raporlar var. Olası depremde üst yapının, alt yapının bitmesi demektir. Karşımıza çıkacak maddi zararda alt alta yazdığınız zaman 100 milyar dolar gibi görülüyor. Şimdi ya kaderinize razı olacaksınız ya da şimdiden tedbirler alacaksınız" dedi.



"Avrupa Birliği’nden tıs yok"

Türkiye’nin en zor süreçleri atlatmış bir ülke olduğunu söyleyen Bakan Özhaseki, "En büyük belaları atlatmış bir ülkeyiz. Bundan sonra da gelebilecek belalara karşı bizim kadar aşılı bir millet herhalde yoktur. Düşünebiliyor musunuz 40 yıl boyunca PKK ile savaşacaksınız. Dünyanın neresinde böyle vahşi bir PKK kaldı ki? Batı dünyası bırakın PKK gibi eline silah alıp, masum insanları vurarak ülkeyi parçalamaya çalışan bir yapıyı, çok demokratik haklarını kullanana bir Katalan halkına bile tahammül edemezken, Türkiye için bize akıl vermeye devam ediyor. Katalanlar ne yaptı, ellerine silah mı aldılar. Demokratik haklarını kullanarak biz İspanyol değiliz dediler. 8 tane bakana tutuklama çıktı. Avrupa Birliği’nden tıs yok. Hiçbir ses gelmiyor. Yüzden fazla kuruma kayyum atandı, hiçbirinden çıt çıkmıyor. Şimdi Türkiye’de belediyeleri olduğu gibi PKK’nın eline veren, ele geçirdiği ne varsa hepsini dağa gönderen malzemelerini onların emrine veren, cenaze araçlarında cenazesini taşıyan hiçbir yatırımı olmayan, devletten geleni de dağa nasıl aktarırız diye düşünen belediyelere kayyum atandığında AB ayağa kalkıyor bizim muhalefetle birlikte. Niye ayağa kalkıyorsunuz ki bende bütün raporlar var. Devletin verdiği paranın hepsini dağa göndermek için seferbersiniz. Patnos Belediyesi seçimlerden önce o PKK’nın siyasi uzantısı ve sendika arasında bir sözleşme imzaladı. Geçici işçilere verdiği maaş 6 bin 300 TL, daimi işçilere verdiği maaş 7 bin 500 TL. Diyeceksiniz ki adamın parası çoksa versin. Keşke, kurban olayım öyle bir para olsa. Her taraf borç. Bu parayı da alıp sade vatandaşa veriyor mu sanıyorsunuz. Elinden geri alıyorlar parayı. Harçlık verip geri alıyorlar. Dağa gönderiyorlar. Böyle lanet bir örgütle uğraşıyoruz. En sert mücadele bu dönemde verildi.

Her yerde bittiler. Tek tük sağda solda kaldılar. Esememiz okunsun, ölmedik bilinsin diye sansasyonel olaylar yapıyorlar. Bittiler ama bir daha ayağa kalkamayacaklar" diye konuştu.



"Ben FETÖ’ye bir tek kurbanı bile nasip olmamış biriyim"

FETÖ diye bir belanın olduğunu ve en hassas oldukları yerden vurulduklarını dile getiren Bakan Özhaseki, konuşmasını şöyle tamamladı:

"FETÖ, din, milli duygularla vurdu. ’Çünkü okullar açıyoruz. İstiklal Marşı, Atatürk resmi yanında da işte gördüğünüz gibi Türk bayrağı, Türk dostları yetiştiriyoruz biz. Fakir fukaralar çocuklarınızı verin, zeki çocuklarınızı okutalım. Zenginler siz de paralarınızı verin, himmet edin, kurban keselim. İşte buralarda okutalım.’ Senelerce bu soytarılığı yaptılar. Bu paraları alıp, doğrusu en son 15 Temmuz’a kadar hepimizi bir cümle, hiç kimse kendini kenarda tutmasın, hiç kimse bir başka partiyi suçlamasın bir cümle herkesi kandırdılar. Bu yapı rahmetlik Özal’ı, Tansu Çiller’i de kandırdı. Rahmetlik Ecevit’i de kandırdı. Hatta cennet vadetti FETÖ. Eğer ki bir tane şefaat hakkım olsa Ecevit’e kullanırdım dedi.

Öyle bir vahşi yapı, ikiyüzlü bir yapı. Gerçek yüzlerini onlarında gördük bir gecede. Milletin üzerine kurşun sıktılar. Ortaya çıkan delillerden anlıyoruz ki ve her şeyi birleştirince tam resim ortaya çıkıyor. Güya İslami bir faaliyet içerisinde olduklarını söyleyenlerin neredeyse tamamı bizim öğrendiğimiz dinle ilgili bildiğimiz ne varsa tamamıyla bunun dışında. Bunun dışında insanların yatak odasını gözetlemek var mı? Müslümanlıkta soru çalıp fakir fukaranın çocuğunun istikbaline mani olmak var mı? Bunların hiçbiri yok benim bildiğim bu dinde. Hazreti Peygamber’in hayatında bunların hiçbirisi yok. Fakat bunların hepsine fetva vererek, aklınıza gelecek her türlü rezilliği yapan bir grup. Şimdi yen yeni görüyoruz fetvaların ne olduğunu, Allah böyle bir tehlikeden korusun. Onlarda Türkiye’de bittiler. Uzantıları olabilir, tek tük çıkabilir. En güzel tarafı şurası, bütün bir millet uyandı. Bunların gerçek yüzünü gördü. Eskiden neredeyse bütün bir millet bunlara destek oluyordu. Ellerinden geldiğince, hasbel kadar herkes veriyordu. Ben bir tek kurbanı bile nasip olmamış biriyim. O ayrı bir şey ama herkes bunlara iyi niyetle yardım ediyordu. Şimdi gerçek yüzü ortaya çıktı. Bu belaya karşı tüm bir millet ayakta. Bunları dileme imkanı yok. Hangi ülkeye hizmet ettikleri, ne yaptıkları da çok net belli oldu. Türkiye bunu da aştı. Bu olaylardan herhangi birisi eğer Batı’da birinin başına gelseydi o ülke çökerdi."

Turan: "Sağlıksız, afetlere karşı riskli, fiziksel olarak köhnemiş ve yapı ömrünü tamamlamış konut stoku, ülkemizin en önemli problemlerinden biridir"

TOKİ Başkanı Mehmet Ergün Turan ise, Kentsel Dönüşümün her daim gündemde tutulması gereken önceliklerden biri olduğunu söyledi.



Antalya, İzmir ve İstanbul gibi şehirlerde yeşil binalar, en uygun mimari projelerin olması gerektiğini belirten Turan, "Sağlıksız, afetlere karşı riskli, fiziksel olarak köhnemiş ve yapı ömrünü tamamlamış konut stoku, ülkemizin en önemli problemlerinden biridir. Bu konutlar hem içinde yaşayan vatandaşlarımızın mal ve can güvenliğini tehdit etmekte, hem de kentlerin sağlıklı gelişimine engel teşkil etmektedir. Stratejik açıdan bakacak olursak, sadece riskli yapıların yıkılıp, yerine yenilerinin yapılması ve fiziksel ortamın iyileştirilmesi yeterli değildir. Sürdürülebilir dönüşümü esas alan; sosyal adaleti ve gelişimi, sosyal bütünleşmeyi, yerel kalkınmayı, tarihi ve kültürel mirası ve doğal çevreyi koruyan bütünleşik bir yaklaşıma ihtiyaç vardır. Bu projelerin temelinde insan esas olmalıdır. Bu yüzden yeşil alanı, sosyal donatısı olmayan ve insanların sosyo-psikolojik ihtiyaçlarını gözetmeyen, gidermeyen projelere kentsel dönüşüm projesi diyemeyiz, dememeliyiz" dedi.

Turan, "Dönüşümü yaparken, bozulmuş olan kentsel mekanın ekonomik, toplumsal, fiziksel ve çevresel koşullarını kapsamlı ve bütünleşik bir yaklaşımla iyileştirmeye yönelik eylemler geliştirilmelidir. Özellikle 1990 yılından günümüze kadar gelen süreçte kentsel dönüşümde kullanılan en yaygın müdahale biçimi, ’kentsel yenileme’ ya da ’kentsel canlandırma’dır. Son dönemlerde ise kentsel yenilemede özellikle tarihi merkezlerin iyileştirilmesi, tarihi değeri olan sanayi ve ticaret alanlarının canlandırılması, küçük ve orta büyüklükteki tarihi kentlerin korunması fikri ön plana çıkmaktadır" ifadelerini kaydetti.

Kaynak: İHA