'Şehit Eşleri Şehadeti Anlatıyor' Söyleşisi

Şehit Özel Harekat Şube Müdürü Dursun Acar'ın eşi Özgül Acar: 'Yanlış yetiştirilen bir neslin bize yaşattıklarının izlerini silmek için sizlere ihtiyacımız var. Sizler düzgün yetişin ki bu ülke geleceği 15 Temmuz gibi karanlık bir gece yaşamasın' Şehit özel harekat polisi Ahmet Atilla Güneş'in eşi Sibel Güneş: 'Onlar evden çıkarken 'Sefer bizim, zafer senin. Rabb'im bize şanlı zaferlerinle yardım et' diyen Allah'ın kullarıydı' Şehit Kaymakam Safitürk'ün ablası Türkhan: 'Burada güvenli bir hayat yaşayalım diye içimizden birileri çok büyük bedeller ödüyor'

Fetullahçı Terör Örgütünün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişiminde şehit olan Özel Harekat Şube Müdürü Dursun Acar'ın eşi Özgül Acar, öğrencilere "Yanlış yetiştirilen bir neslin bize yaşattıklarının izlerini silmek için sizlere ihtiyacımız var. Sizler düzgün yetişin ki bu ülke geleceği 15 Temmuz gibi karanlık bir gece yaşamasın." dedi.

İzmir İl Milli Eğitim Müdürlüğünce Konak Şehit Ömer Halisdemir Kız Anadolu İmam Hatip Lisesi'nde "Şehit Eşleri Şehadeti Anlatıyor" konulu söyleşi düzenlendi.

Saygı duruşunda bulunulması ve İstiklal Marşı'nın okunmasının ardından, 15 Temmuz şehitleri anısına hazırlanan video izlendi. Bu sırada şehit eşleri gözyaşı döktü.

İl Milli Eğitim Müdür Yardımcısı İlker Erarslan, yaptığı konuşmada, çevrelerinde yaşananlara duyarlı, bilinçli bir gençlik yetiştirme arzusunda olduklarını, bu kapsamda çalışmalarını sürdürdüklerini belirtti.

15 Temmuz şehidi Özel Harekat Şube Müdürü Dursun Acar'ın eşi Özgül Acar, eşinin o gece nöbetçi müdür olduğunu, yaşanacaklardan habersiz kızıyla Gölbaşı'ndaki lojmanlarda valiz hazırladıklarını söyledi.

Televizyondan askerlerin İstanbul'da köprüde olduklarını duyduklarını ve buna anlam veremediklerini dile getiren Acar, şöyle devam etti:

"İlk saldırı yapıldı, mesafe çok kısa olduğu için evimize bomba atılmış gibiydi. Sesini ve sarsıntısını bizzat yaşadık polis eşleri ve çocukları olarak. 15 Temmuz gecesini İstanbul ve Ankara'dakiler gibi anlamanızı beklemiyorum, sizler sadece basında gördüğünüz kadarıyla biliyorsunuz. Ama esasında yaşanan çok daha büyük bir acı ve vahşetti. Tarihi boyunca nice düşmanlarla mücadele eden Türk halkı, o gece gerçekten bir destan yazdı. Her zaman nizami duruşuyla kendinden bahsettiren Ankara, o gece savaş alanına döndü. Sabaha kadar polis eşleri küçücük bir alanda sıkışıp kaldı. Sabah sokağa çıktığımızda gördük ki zerre kadar acımamışlar. Türk askeri üniforması giymiş hainler, Türk askerine, Türk polisine, elinde bayrağından başka bir şey olmayan sivil halka savaş açmış, yakmış yıkmış. Ama yüzyıllardan beri Türk devletini ayakta tutan o milli beraberlik ruhunu, o milli ruhun sokaklara akacağını, insanların ellerinde silah olmasa dahi sokağa çıkıp göğüslerini siper edeceğini hesaba katamamışlar."

Öğrencilere tavsiyelerde bulunan Acar, "Çok uzun değil 3-5 yıl içerisinde okuyup, yetişip bu ülkeye hizmet edeceksiniz. Sizler çalışın, doğruyu öğrenin. Yanlış yetiştirilen bir neslin bize yaşattıklarının izlerini silmek için sizlere ihtiyacımız var. Sizler düzgün yetişin ki bu ülke geleceği 15 Temmuz gibi karanlık bir gece yaşamasın." ifadelerini kullandı.

- "İçimizdeki vatan hainleri yerlerini bildirdiler"

Şehit özel harekat polisi Ahmet Atilla Güneş'in eşi Sibel Güneş, Cizre'de girdiği çatışmada yaralanan kocasının, Ankara'da tedavi gördüğü hastanede şehadete erdiğini kaydetti.

Güneş, 15 Temmuz'un ayak seslerinin Güneydoğu'dan geldiğini belirterek, şöyle konuştu:

"Hepimiz şehit olmayı beklemiyor muyuz? Bizim yiğitlerimiz, civanmertlerimiz, babalarımız namertçe öldürüldü. Göğüs göğüse savaşmadılar, hain planlarla gittiler, bastıkları her yere bombalar döşediler. O içimizdeki vatan hainleri, konumlarını, yerlerini bildirdiler. Yoksa 20 yıllık özel harekatçılar, 1 yıllık özel harekatçı bile olsa öldürülecek yiğitler değildi, ölmediler. Onlar evden çıkarken 'Sefer bizim, Rabb'im zafer senin. Rabb'im bize şanlı zaferlerinle yardım et' diyen Allah'ın kullarıydı. Biz seccadelerde onları bekleyen eşleriydik, evlatları vardı. Gerçekten namertçe öldürüldüler."

- "Vatan için, bayrak için, bizim için makamında şehit edildi"

Mardin'in Derik ilçesinde geçen yıl 10 Kasım'da düzenlenen terör saldırısında görevi başındayken şehit edilen Kaymakam Muhammed Fatih Safitürk'ün ablası Ayşe Türkhan da kardeşinin anılarının taze olduğunu ve onu unutamadığını söyledi.

İslam inancına göre şehadetin en yüksek ikinci makam olduğunu belirten Türkhan, şehit olanların tesadüfen değil Allah tarafından seçildiğini ifade etti.

Şehit Kaymakam Safitürk'ün ailesine ve vatanına büyük bağı olduğunu vurgulayan Türkhan, şunları kaydetti:

"Burada güvenli bir hayat yaşayalım diye içimizden birileri çok büyük bedeller ödüyor. Biz hep haberlerden izlerdik al bayrağa sarılı şehitleri. Bir gün bizim kapımıza da al bayrağa sarılı o tabutun geleceğini hiç düşünmedik çünkü sivildi kardeşim. Hiçbir kaymakam makamında şehit edilmemişti. Kardeşim 35 yaşındaydı, yolun yarısında vatan için, bayrak için, bizim için makamında şehit edildi. Derler ya 'İkinci büyük acı kardeş acısıymış', kimsenin bunu bilmemesini temenni ederim. Babam 70 küsur yaşında kalp hastası, kardeşim için ağlarken gözyaşlarını silmede mendiller yetersiz kalıyor, biz havlulara sildik. Bu vatan için kalp hastası anne ve baba gündüz dik duruyor, vatan elbet uğrunda ölen varsa vatandır ilkesini dillendiriyor, geceleri müthiş bir acı var şehit ailelerinde."

- "Yaptıkları çok hainceydi"

İstanbul'da 15 Temmuz gecesi darbe girişimine karşı durmak için sokağa çıkan ve açılan ateş sonucu gazi olan Safiye Bayat, bir daha o günlerin yaşanmaması için birlik ve beraberliğin kuvvetlenmesi gerektiğini söyledi.

Anadolu topraklarına girildiği günden beri mücadelenin devam ettiğini anlatan Bayat, "Biz yaşadığımız toprağı, bayrağımızı, insanlarımızı çok sevdik. Bunun için bizi çekemeyen hainler, bizden gibi görünerek içimize sızdı. Yaptıkları çok haince. Öncelikle askerlerimizin o güzel üniformalarını çaldılar, sonra mühimmatlarını. Gizlendiler. Ama insanlık silahı doğrultmak ve tetiği çekmekle biter, insanlığı bitirdiler." dedi.
Kaynak: AA