Suriyeli Ravda, Derneğiyle Kız Çocuklarına Umut Olacak

Suriye'deki iç savaş nedeniyle 6 yıl önce Türkiye'ye sığınan, 2 ayda Türkçe öğrenerek dikkati çeken Ravda Nur Cuma, konteyner kentte kız çocuklarının eğitim alması ve erken evliliklerin önlenmesi için yürüttüğü mücadelesini kendi adıyla kurduğu dernekle devam ettirmeyi hedefliyor Ravda Nur Der Yönetim Kurulu Başkanı Cuma: 'Kızlar, adımı her duyduğunda onların içinde bir umut olsun, bir mülteci kızın ülkesinden kaçıp konteynerde çok zor şartlar altında yaşamasına rağmen, bir değişiklik yapabileceğini görsünler ve inansınlar. Ben yaptıysam, onların da yapamayacağı bir şey yok' 'Suriyeli kızlar çok acı çekti, fırsatlara ihtiyaçları var. Bana fırsat verildi ki şu anda konuşabiliyorum. Onların da fırsatlara ihtiyacı var ve bu nedenle derneği kurduk' 'Sadece Türkiye'de, Suriye'de değil, fırsat oldukça, elimden geldiğince her yerde çalışmak, kızlara ulaşmak ve destek olmak istiyorum'

ANDAÇ HONGUR - Suriye'deki iç savaş nedeniyle 6 yıl önce ailesiyle Türkiye'ye sığınmak zorunda kalan 22 yaşındaki Ravda Nur Cuma, kendi adıyla kurduğu dernekle kız çocuklarının eğitim alması ve erken evliliklerin önlenmesi için çalışacak.

Ravda Nur Cuma, çadır kampta ve konteyner kentte kaldığı süre boyunca kapı kapı dolaşarak ailelere kız çocuklarının okula gönderilmesi gerektiğini anlattı. Anne ve babasının da desteğini alarak kendisi de kız çocuklarının erken evlenmemesi için mücadele eden Cuma, 2 ay gibi kısa sürede Türkçe öğrendi. Kendisiyle ilgili belgeselin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a ulaşmasının ardından 2015'te Cumhuriyet Resepsiyonu'na davet edilen ve Erdoğan ile görüşen Cuma ve ailesine Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı verildi.

Hasan Kalyoncu Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü üçüncü sınıf öğrencisi Cuma, haziranda kendi adıyla kurduğu dernekle kız çocuklarının eğitim alması ve erken evliliklerin önlenmesi için projeler yürütmeyi hedefliyor.

Ravda Nur Der Yönetim Kurulu Başkanı Ravda Nur Cuma, AA muhabirinin sorularını yanıtlarken, Suriye'deki iç savaş nedeniyle anne babası ve 8 kardeşiyle Hatay sınırından geçerek Türkiye'ye sığınmak zorunda kaldıklarını belirterek, yaşadıkları şöyle anlattı:

"Hatay'daki çadır kampta 2 ay kaldık. Ailem, diğer şanslı aileler gibiydi, böylece Kilis Öncüpınar'daki konteyner kente götürüldük. Kampta okula gidiyordum. Türkçeyi 2 ay gibi kısa bir zamanda öğrendim, hem kendimi hem de çevremdekileri şaşırttım. O zaman öğrendim ki entegrasyon için o ülkenin dilini öğrenmek çok önemli. Dil öğrendikten sonra kendimi kendim anlatabiliyordum, çevirmene ihtiyacım yoktu. Mülteci olarak doğmadım ve savaş benim suçum olmadığı için yaşadıklarım nedeniyle her zaman içimde kızgınlık vardı. Hem kendim hem de kampta kalan geç kızlar okusun, erken evlenmesin diye mücadele etmeye çalışıyordum. Kampta yaşıyorduk, erken evlilikler çok fazlaydı, kız çocuklarına baskı vardı. Ben de buna karşıydım ve hala erken evliliğe karşıyım. Çocuk yaşımda bir çocuğum olmasını istemiyorum. Kampta yaşayanların Türkçe öğrenmeleri ve kızları okula göndermeleri için kapı kapı dolaşıyor, 'Lütfen kızınızı okula gönderin.' diyordum. Bana kızan, beni kovan çok baba oldu. Babama gelip, 'Senin kızın bizim kızımızla konuşmasın, kötü örnek olmaya başladı. Kızını evlendir, bu yaşa geldi okuyor.' diyen çok oldu. Ailem sağolsun, babam halen arkamda dağ gibi bir adam, her zaman bana güvendi ve bana çok destek veriyor. Böylece güçlü durabildim."

Dönemin Kilis Valisi Süleyman Tapsız'ın hızlı Türkçe öğrendiği için kendisini konferanslara davet ettiğini ve katıldığı canlı yayınlara konuk olarak götürdüğünü dile getiren Cuma, Tapsız'ın girmesi için vesile olduğu Hasan Kalyoncu Üniversitesi'nde yüzde 100 burslu Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü'nde 3. sınıfı okuduğunu söyledi.

Cuma, kendisiyle ilgili çekilen belgeselin Cumhurbaşkanı Erdoğan'a ulaşmasının ardından 2015'te Cumhuriyet Resepsiyonu'na davet edildiğini anımsatarak, "Ben de kendisiyle görüşmeyi çok istiyorum, resepsiyonun ardından özel görüştük. Kendisine kızların ne istediğini, onlar için ne yapılabileceğimizi anlatma şansı kazandım. Hikayemi, geleceğe dair hedeflerimi ve yapmak istediklerimi anlattıktan sonra çok duygulandı, 'Türk olmandan da gurur duymak istiyoruz. Sana Türk vatandaşlığı vermek istiyoruz.' dedi. Bana ve aileme istisnai vatandaşlık verdiler, dünyayı gezebilmem, herkesle konuşabilmem için. Çok mutlu oldum. Her zaman 'Ben mülteci değilim.' dedim ve bir ülkenin vatandaşı oldum. Çok gururla o kimliği taşıyorum." diye konuştu.

- "Ailem bana güvendi, babam 'Yapabilirsin, git.' dedi"

Hiçbir ülkenin Suriyelilere Türkiye'nin gösterdiği samimiyeti, merhameti göstermediğini belirten Cuma, "Savaştan kaçmış insanlarız ama savaş bizim suçumuz değildi. Bu ülke, bize anne, baba oldu. Hiçbir zaman kendimi mülteci görmedim. Türklere nasıl davranılıyorsa bize de öyle davranıldı. 'Biz' derken 3 milyon Suriyeliyi kast ediyorum." dedi.

Ravda Nur Cuma, University of California'nın bursuyla İngilizcesini geliştirdiğini ve yaşadıklarını üniversite öğrencileriyle paylaştığını dile getirerek, "Gördüm ki hiçbir şey bilmiyorlar. Bilmediklerini görünce de üzülüyorum çünkü Suriye meselesi insanlık meselesi, herkesin bilmesi gerekiyor, bu konu açılınca herkesin fikrini söylemesi gerektiğini düşünüyorum. O yüzden yaşadıklarımı onlara anlatmak istedim." ifadelerini kullandı.

Kampta kalan kız çocuklarının kendisine en çok "Ne yaptın da kamptan çıkabildin?" diye sorduğunu aktaran Cuma, şunları aktardı:

"Onların en çok istediği şey dışarı çıkmak, güzel kitaplara sahip olmak, güzel bir eğitim almak. Ben de neler yaptığımı, özgüvenimin ne kadar yüksek olduğunu, kendine güvenmenin çok önemli olduğunu anlatıyorum. Ailem bana güvendi, babam 'Yapabilirsin, git.' dedi. Aileme çok saygı duyuyorum ve onların güvenini hiçbir zaman boşa çıkarmak istemem. Bana güvendikleri için çok şanslı olduğumu hissediyorum."

- "Kız çocuklarının eğimi ve erken evliliklerin önlemesi konularında proje yürütmek istiyoruz"

Kızların sığınacağı, destek alacağı bir yer olması için Ravda Nur Der'i kurduğunu anlatan Cuma, şöyle devam etti:

"Derneğe kendi adımı verdim çünkü baştan beri Sayın Cumhurbaşkanımız, Vali Tapsız beni örnek göstermeye ve eğitimin kadın için ne kadar önemli olduğunu benim üzerimden anlatmaya çalıştı. Haziranda kurduk derneği. Kızlar adımı her duyduğunda onların içinde bir umut olsun, bir mülteci kızın ülkesinden kaçıp, konteynerde çok zor şartlar altında yaşamasına rağmen, bir değişiklik yapabileceğini görsünler ve inansınlar. Ben yaptıysam, onların da yapamayacağı bir şey yok. Suriyeli kızlar çok acı çekti, fırsatlara ihtiyaçları var. Bana fırsat verildi ki şu anda konuşabiliyorum. Onların da fırsatlara ihtiyacı var ve bu nedenle derneği kurduk."

Cuma, Malala Vakfı'nın iş birliğinde kendisinin de yaşadığı Öncüpınar Kampı'nda proje yürüteceklerine değinirken, eğitimin önemini, ailelere konferans, eğitim vererek, workshoplar düzenleyerek anlatacaklarını, Ceylanpınar Kampı'nda kadınlara meslek edindirmeyi hedefleyen bir proje yapacaklarını aktardı.

Derneği her yerde tanıtmaya ve sesini duyurmaya çalıştığını ifade eden Cuma, "Kız çocuklarının eğimi ve erken evliliklerin önlemesi konularında proje yürütmek istiyoruz. Sadece Türkiye'de, Suriye'de değil, fırsat oldukça, elimden geldiğince her yerde çalışmak, kızlara ulaşmak ve destek olmak istiyorum. Yeni bir dernek olarak hedeflerimizi gerçekleştirmek için bir güce ihtiyacımız var. Türkiye'deki ve uluslararası organizasyonların hepsiyle çalışmak ve desteklerini almak isteriz. En önemlisi kızların fayda görmesi. Yabancı organizasyonlar, kız çocuklarının evlenmesini önleme konusunu fazla dikkate almıyor, biz bunun üzerinde durmak istiyoruz." diye konuştu.
Kaynak: AA