SETA'dan Nusra Cephesi Raporu

SETA, 2011 yılında Suriye'de başlayan iç savaşta kendini gösteren ve bölgedeki en etkili silahlı aktör haline gelen Nusra Cephesi'ni, saha çalışmaları ve çeşitli mülakatlarla ele alan 'ElKaide’den HTŞ’ye: Nusra Cephesi' başlıklı bir rapor hazırladı SETA Araştırmacısı Acun: 'Gelişen süreçle birlikte iyice kompleks bir hal alan Suriye'deki iç savaşta dış desteği azalan ve zor günler geçiren İdlibHama eksenindeki 'ılımlı' muhaliflerin, dış müdahale olmadığı takdirde bir süre sonra HTŞ tarafından 'yutulması' muhtemeldir' 'Türkiye’nin 6. Astana Zirvesi'nde mutabakata varıldığı şekilde İdlib'de konuşlanmaya başlaması, bölgedeki dengeleri ciddi anlamda değiştirme potansiyeline sahiptir. Türkiye'nin İdlib'de artan etkinliği HTŞ'nin diğer muhalifleri yutmasını engelleyecektir' 'Türkiye İdlib harekatıyla artık çatışmasızlık sürecini kalıcı hale getirmek, Suriye krizini siyasal bir çözüme ulaştırmak, bunu yapmak için de PKK'nın daha fazla alan kazanmasını engellemek ve PYD ismiyle PKK'nın Suriye'de oluşturduğu kuşağı adım adım elimine etmek istiyor'

ENES DURAN - Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA), 2011'de Suriye'de başlayan iç savaşta kendini gösteren ve bölgedeki en etkili silahlı aktör haline gelen Nusra Cephesi'ni, saha çalışmaları ve çeşitli mülakatlarla ele alan "El-Kaide’den HTŞ’ye: Nusra Cephesi" başlıklı rapor hazırladı.

SETA'nın hazırladığı raporda, El-Kaide'nin Irak'taki kolu Irak İslam Devleti (IİD) Örgütü'nün 2007'den itibaren aldığı ağır darbelerin ardından toparlanmaya çalıştığı bir dönemde Suriye'de ortaya çıkan krizle yeni bir genişleme alanı oluşturacağını düşünerek El-Kaide merkezinin de onayıyla 2011'de Irak'tan 7 kişilik bir ekiple Suriye'ye geçildiği belirtildi.

Bu çekirdek kadronun Suriye'deki iç savaşı derinden etkilediği aktarılan raporda, Nusra Cephesi'nin kuruluşunun 2012'nin Ocak ayında Ebu Muhammed Culani tarafından yapılan bir açıklamayla duyurulduğu hatırlatıldı.

SETA Dış Politikalar Araştırmacısı Can Acun, rapora ilişkin AA muhabirine yaptığı açıklamada, ABD'nin Irak'ı işgali ve ardından Arap Baharı süreciyle Irak-Suriye hattında, Ortadoğu'da devletlerin ciddi anlamda "aşındığını" ve bununla birlikte devlet dışı aktörlerin ortaya çıkmaya başladığını söyledi.

Söz konusu aktörlerin Suriye'deki kriz ve çatışma bölgelerinde egemen devlet düzenini sarsarak alışılmış uluslararası sistemi tehdit etmeye devam ettiğini ifade eden Acun, önce El-Kaide daha sonra DEAŞ gibi örgütlerin bu meydan okumanın baş aktörleri haline geldiğini anlattı. Acun, Suriye’de yaşanan krizlerle "küresel cihadi" ideolojiyi benimseyen bu örgütlerin bir uzantısı olarak Nusra Cephesi'nin ortaya çıktığını belirtti.

Acun, Irak bağlamında DEAŞ ile aynı kökenden gelmesine rağmen Nusra'nın zamanla farklı bir noktaya evrildiğine işaret ederek DEAŞ katı ve aşırıcı tavrıyla marjinal kalmaya devam ederken Nursa'nın kendini yenileyerek farklı bir imaj oluşturmaya çalıştığını dile getirdi.

Örgütün küresel cihadi ideolojiyi ve olguyu Suriye'de yaşanan kaostan yararlanarak toplumsal tabana dayanan bir projeye dönüştürme çabasına girdiğini ifade eden Acun, Suriye'deki "altı yıllık serüveni"ne bakıldığında, varlığına yönelik büyük krizler atlatan Nusra'nın bugün birçok yerel grubu içerisine eklemleyerek bir çatı yapılanma olarak Heyet-i Tahriru'ş-Şam'ı (HTŞ) var ettiğini aktardı.

HTŞ'nin şu an için Suriye ve özellikle de İdlib'deki en büyük yapılanma olduğuna dikkati çeken Acun, "Türkiye'nin ulusal güvenliği açısında da özellikle İdlib bölgesi ve Suriye'nin kuzeyi önem arz etmektedir. Dolayısıyla buradaki askeri yapılanmaları bir şekilde anlayabilmek ve kavrayabilmek önemli. Bu bağlamda bu raporu uzun bir saha çalışmasıyla birlikte hayata geçirmeye çalıştık." diye konuştu.

- "Türkiye'nin İdlib'deki etkinliği, HTŞ'nin ılımlı muhalifleri yutmasını engeller"

Suriye muhalefetinin önemli bir kısmının ısrarla Nusra'dan ayrışmaya çalışmasına rağmen, örgütün kendisini muhalefetin sahada özellikle de askeri anlamda vazgeçilmez bir partneri haline getirmeye çabaladığını anlatan Acun, şöyle konuştu:

"Gelişen süreçle birlikte iyice kompleks bir hal alan Suriye'deki iç savaşta dış desteği azalan ve zor günler geçiren İdlib-Hama eksenindeki 'ılımlı' muhaliflerin, dış müdahale olmadığı takdirde bir süre sonra HTŞ tarafından 'yutulması' muhtemeldir. Bu aşamadan sonra HTŞ'yi muhaliflerden tamamen ayrıştırabilmek çok zor gözükse de muhaliflere verilecek sonuç alıcı, anlamlı bir destek Suriye sahasındaki gelişmelerin seyrini yeniden değiştirebilir. Türkiye'nin 24 Ağustos 2016'da başlattığı Fırat Kalkanı Harekatı ılımlı muhaliflere yeni bir yaşam alanı ve motivasyon sağlarken HTŞ ise bu durumu tehdit olarak görerek İdlib-Hama eksenini de kendini tahkim edebilmek için kullanma çabasına girmiştir. Yine Türkiye’nin 6. Astana Zirvesi'nde mutabakata varıldığı şekilde İdlib'de konuşlanmaya başlaması bölgedeki dengeleri ciddi anlamda değiştirme potansiyeline sahiptir. Türkiye'nin İdlib'de artan etkinliği HTŞ'nin diğer muhalifleri yutmasını engelleyecektir.'

Acun, İdlib'in Afrin'i çevreleyen bir konumda olmasının Türkiye için oldukça önemli olduğunu vurgulayarak Türkiye'nin şu an İdlib'deki konuşlanmasını özellikle Afrin-İdlib sınırına yaptığını aktardı.

Türkiye'nin bu bölgede PKK'ya daha fazla genişleme imkanı vermeyecek şekilde bir sınır hattı oluşturmaya çalıştığına işaret eden Acun, şu değerlendirmeyi yaptı:

"Bu anlamda Türkiye İdlib harekatıyla artık çatışmasızlık sürecini kalıcı hale getirmek, Suriye krizini siyasal bir çözüme ulaştırmak, bunu yapmak için de PKK'nın daha fazla alan kazanmasını engellemek ve PYD ismiyle PKK'nın Suriye'de oluşturduğu kuşağı adım adım elimine etmek istiyor."

Acun ile birlikte SETA Dış Politika Araştırma Asistanları Bünyamin Keskin ve Bilal Salaymeh tarafından hazırlanan raporda, hem HTŞ'yi ortaya çıkartan sosyolojik ve ideolojik arka planı hem de El Kaide'den bir şekilde Nusra'ya, Nusra'nın ise adım adım HTŞ'ye dönüşme süreci irdeleniyor.

Kaynak: AA