HAK-İŞ Konfederasyonu Genel Başkanı Mahmut Arslan Eğitim Programında Üyelerle Buluştu

Hak-İş Konfederasyonu ve Hizmet-İş Sendikası Genel Başkanı Mahmut Arslan, Nevşehir’in Kozaklı ilçesinde düzenlenen eğitim seminerine katıldı.

HAK-İŞ Konfederasyonu Genel Başkanı Mahmut Arslan Eğitim Programında Üyelerle Buluştu
Bir otelde düzenlenen seminerin açılışında konuşan Kozaklı Belediye Başkanı Celalettin Güven; eğitim programlarının ilçelerinde yapılmasından dolayı duyduğu memnuniyeti dile getirerek, “Eğitim programlarınızı ilçemizde yaptığınız için teşekkür ediyorum. İlçemiz jeotermal kaynağa sahip önemli bir ilçedir. Hasta tedavilerinde önemli işlev görmektedir. Giderek de termal tedaviye talep artmakta ve her geçen gün yoğunluk artmaktadır. Elimizde bulunan kaynaklarımızı geliştirmek için gayret ediyoruz. Makamlar geçici yapacağınız hizmetler kalıcıdır. Sendikacılık, hak alma adına oldukça önemli bir uğraştır. Ben sendikal mücadelede görev alan arkadaşlarımıza özellikle teşekkür ediyorum. Biz, işvereni de çalışanı da sevmek durumundayız. Amaç; bulunduğumuz işyerine ne katabiliriz? İşveren, emek verenlerin hakkını nasıl verebilirim diye düşünmeli, işçi de nasıl daha iyi hizmet edebilirim diye düşünmeli. Herkes böylesine bir kamu hizmeti yapıyor. Yani kendimize hizmet ediyoruz. Onun için de çalışarak paylaşacağız. Çalıştığımız şehir güzel olursa, çocuklarımıza güzel bir şehir bırakmış oluruz. Onun için şehrimize, vatanımıza sahip çıkacağız. Bu vatan bizim, birlik ve beraberliğe ihtiyacımız var” dedi.

Hak-İş Konfederasyonu ve Hizmet-İş Genel Başkanı Mahmut Arslan ise iş kazalarının yüzde 95’inin sendikanın olmadığı yerlerde olduğunu vurgulayarak, dün Şırnak’ta bir maden ocağında meydana gelen göçükte hayatını kaybedenlerin yakınlarına baş sağlığı diledi. Zihniyet değişikliğine ihtiyacın olduğunu kaydeden Arslan, “Dün yaşanın maden faciasında hayatlarını kaybeden 7 evladımıza, işçi arkadaşlarımıza Allah’tan rahmet, yakınlarına, emek dünyasına sabırlar diliyorum. Kaçak, ruhsatsız bir maden ocağında ekmeği için çalışmaya mecbur bu evlatlarımız şehit oldular. Devlet, derhal en ağır bir şekilde gereğini yapmalıdır. Kazaların yüzde 95’i sendikanın olmadığı yerlerde olmaktadır. TİS düzeninin olduğu işyerlerinde kazalar ender rastlanan bir durumdur. Bu konuda her şeyden önce bir zihniyet değişimine ihtiyaç var. Bu konuda bir seferberliğe ihtiyacımız var. Bunun gereğini yapmamız lazım. Denetimler yapılmazsa, kapatılan ocaklara göz yumulursa bu vebal hepimizin üzerindedir. O ailelerin feryatları yüreğimizi dağlıyor. Beşeri sermayemiz gidiyor, gelecek umutlarımızı tüketiyoruz. Bunları asla hak etmiyoruz. Biz elimizi değil, gövdemizi taşın altına koymaya hazırız. Ama devlet de tüm ilgili kurumlarıyla köklü bir biçimde olaya el atmalıdır. İş sağlığı ve güvenliği en önemli önceliklerimizdendir. En iyi yasalara sahibiz ama bunun uygulaması önemlidir” ifadelerini kullandı.

15 Temmuz’un bir kırılma noktası olduğunun altını çizen Arslan; “Darbelerin ülkemize neler kaybettirdiğine hepimiz şahidiz. 1960 darbesinden bugüne ülkemiz sürekli darbe ve darbe girişimleriyle uğraşıyor. 28 Şubat, 24 Nisan e-bildirgesi bu ülkeye çok şey kaybettirdi. Ama 15 Temmuz bunlardan çok farklı. Bu öyle bir ihanetti ki, Türkiye’nin işgal edilmesi projesiydi. FETÖ de bunun bir taşeron örgütüydü. Türkiye açık bir işgale karşı direnmiştir. Bu ikinci bir kurtuluş savaşıdır. Milletin dur dediği bir darbe girişimidir. Bu ihaneti milletimizin değerlerini sömürerek, istismar ederek, çocuklarımızı kullanarak yaptılar. Onun için 15 Temmuzu asla unutmayacağız, unutturmayacağız. Sendikalarımızdan 5 arkadaşımızı kaybettik. 100 civarında da yaralımız var. Bu mücadelenin ön safında yer alan arkadaşlarımız milletimizin onuruna sahip çıktılar. Onlara rahmet diliyorum, şifalar diliyorum. Bu milletin yeniden işgaline karşı direniş gösterdiler. Bunun bedelini ödediler” şeklinde konuştu.

Kamu Hizmetleri, taşeron işçilik konularında belli bir aşamaya gelindiğini sözlerine ekleyen Hak-İş Konfederasyonu ve Hizmet-İş Sendikası Başkanı Mahmut Arslan, “HAK-İŞ’in ve sendikamız HİZMET-İŞ’in mensupları kamunun bütün alanlarında görev yapıyor. Kamu hizmeti bizim için çok kıymetli bir hizmettir. Bizim kültürümüzde insanların en hayırlısı insanlara hizmet edendir. Emeğimizi sarf ederken rızkımızı kazanıyoruz, hem de insanlara faydalı oluyoruz. Bunun sorumluluğunun bilincindeyiz. Biz, bulunduğumuz şehre güzel hizmetler yapmak için çabalıyoruz. Yaptığımız işin ne anlama geldiğinin farkında olmamız lazım. Adımız taşeron işçi de olsa, kadrolu da olsak, aslında bizim yaptığımız iş değerli ve hayırlıdır. Statümüz değil yaptığımız iş önemlidir. Biz bunun için 2014 yılında taşeron şirketlerde çalışan arkadaşlarımızla birlikte büyük bir kampanya başlattık. Onların haksızlıklarını gidermek için sorumluluk aldık. Yola çıktık, bu mücadelede önemli bir aşamayı geride bıraktık. Mücadelede hattında doğru işler yapmanız gerekiyor. Haklılığınız yetmiyor, yeni adımlar atmanız gerekiyor. Çok şükür belli bir aşamaya geldik. Parlamentoda ilk defa bir kanun düzenlemesiyle taşeron çalışanlarına önemli yasal hak ve güvenceler içeren bir modeli hayata geçerdik. Bunun ikinci aşamasına geldik. Var olan mevcut hakları nasıl ileriye taşıyacağız, şimdi bunun için çaba gösteriyoruz. 750 bin şirket çalışanının arzu ettiği bir düzenlemenin yapılması için bundan sonra da çaba sarf edeceğiz. Biz, hem kamu için hem çalışanlar için mevcut taşeron sistemi artık geçerliliğini yitirmiştir. Şimdi yeni bir sistem ve modelin hayata geçirilmesi gerekmektedir” ifadelerini kullandı.

“Belediyenin temel görevlerinin tamamını taşeron firmalar eliyle yaparsanız kamu sistemini sarsarsınız”

Kamunun bütün işlerinin hemen hemen taşeron işçiler aracılığıyla yapıldığının altını çizen Arslan konuşmasını şöyle sürdürdü;

“Taşeron işçiler bütünüyle kamu işi yapıyorsa, niçin taşeron aracılığa ihtiyaç hissediliyor? Burada bir problem ortaya çıkıyor. Belediyenin temel görevlerinin tamamını taşeron firmalar eliyle yaparsanız kamu sistemini sarsarsınız. Eski çalışma bakanlarımızdan birisi hastaneye kaldırılmıştı. Demişti ki, birisi geldi odama, hijyenik kıyafet içerisinde geldi. Dedi ki ‘sayın bakanım, ben taşeron işçiyim’. Bu arkadaşımızın bir statüsü olmadığı için o yaptığı işten hukuki bir sorumluluğu yoktu. Böyle çok ciddi bir görevi bile, yasal olarak verilmesi tehlikeli olan bir görevi bu arkadaşımıza veriyorsunuz. Ama bunun taşeron şirkette işçi olarak çalıştırıyorsunuz. Bu çok ciddi bir risk ve çelişkidir. Küreselleşmenin, neo liberal dalgaların, özelleştirme uygulamalarının, yeni dünya düzeninin her şeyi talan eden anlayışı yerine yeni bir anlayış getirmek gerekiyor. Kamunun temel hizmetlerini kamu çalışanlarıyla yapmak gerekiyor. Yeni modeller bulmak ve geliştirmek gerekiyor. Ama temel mantık; kamu çalışanlarını esas almak olmalıdır. Biz ABD’de bu konuda incelemelerde bulunduk. Gördük ki, ABD’de bile taşeron sisteminden vazgeçilmeye başlanmış. Çünkü olumsuz sonuçları giderek yayılıyor ve kamu hizmetleri sekteye uğruyor. Onun için yeni modeller oluşturuyorlar. New York Metrosunun müdürü bize dedi ki; ‘Biz yoksul zenciyi işten çıktıktan sonra kamu hizmeti olarak evine götüremezsek, burayı savaş alanına çeviririz’. Onun için kamu hizmetini zamanında ve kamu eliyle yapmak zorundayız. ABD, dünya kapitalizminin merkezi olmasına rağmen geldiği nokta; kamu çalışanlarıyla kamu hizmetlerini yerine getirmek olmuştur. Biz taşeron sistemine itiraz ederken, devletin kamu hizmetlerinden vazgeçmemesini de istiyoruz. Bu hizmetlerin kamu çalışanlarıyla yürütülmesinin çok değerli ve önemli olduğunu düşünüyoruz. Kamu hizmetlerinin planlamasını, geleceğini kamu kendisi yapmalıdır. Bu alanı tamamen özel sektöre veremezsiniz. Dünyanın büyük metropollerindeki su özelleştirmelerini inceledik. Gördük ki, vatandaşlar ne sağlıklı, ne kaliteli, ne de ucuz su içemiyor. Ülkemizde de Antalya ve Kocaeli’de uygulamaları olmuştu. Ama kısa sürede, sistem çöktü ve vatandaşın tepkisi üzerine bu sistem tasfiye edildi. O yüzden su gibi, şehir içi taşımacılık gibi temel hizmetleri mutlaka kamunun kendi çalışanlarıyla yapmasının gerekliliğini ısrarla vurguluyoruz. Biz taşeron uygulamalarını tartışırken, aslında Türkiye’nin kamu hizmetlerinin geleceğini tartışıyoruz. Hizmet-İş Sendikası olarak bunları da biz uluslararası arenada anlatıp, devletin kamu hizmetlerinden ve kamu çalışanlarından vazgeçmemesini ısrarla vurguluyoruz. Bu konuda kararlılığımızı ortaya koyuyoruz. Hükümetimizden bu konuda beklentilerimiz, taleplerimiz var. Daha önce birlikte çalıştığımız bir arkadaşımız Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı oldu. Jülide Hanım’la taşeron meselesini birlikte ele aldık. En az bizim kadar bu konuda bilgi ve deneyim sahibidir. O nedenle bu büyük bir avantajdır. Kendileriyle bu konuda sürekli görüşüyoruz. İnşallah, mevcut kazanımlarımızdan geriye gidilmeyecek, daha ileriye taşınacak bir sistem için sonuç alırız. Biz, tüm taşeron çalışanların kamuda kadrolu işçi olarak istihdam edilmeleri konusunda ısrarlıyız. Hükümetimizden beklentimiz bu konuyu artık nihayete erdirmesidir. Bu mesele artık çözülmeli. Türkiye taşeron konusunu daha fazla sürdüremez kamuda tüm çalışan arkadaşlarımız kamunun kendi işçisi olarak görevlendirilmeli. ÖSP gibi ne olduğu belli olmayan bir sistemi asla kabul etmiyoruz. 2014 Temmuz ayında attığımız adım çok önemliydi. Türkiye’de taşeron örgütlenmesinin yüzde 80 den fazlası HAK-İŞ’e üye. Konunun asıl muhatabı biziz. Eğer bir çözüm olacaksa HAK-İŞ’in içinde olduğu destek verdiği bir çözüm olmalı. Umarım yılbaşına kadar bu konu sağlıklı bir sonuca ulaşır. Bu konuda bir takım sendikaların şovlarını ciddiye almayın. Biz işin sorumluluk tarafındayız. Çözüm tarafındayız. Taşeron sisteminin tasfiye edilmesini istiyoruz.”

Başkan Arslan, dün İçel’de polis servisine yönelik yapılan terör saldırısını da kınadıklarını sözlerine ekleyerek, hükümetin terörle mücadelede atacağı her türlü adıma destek vereceklerini dile getirdi. Programa Hak-İş Kayseri İl Başkanı ve Hizmet-İş Sendikası Kayseri Şube Başkanı Serhat Çelik’in yanı sıra Ankara 5-6. Şube ile Aksaray Şubesi üyeleri katıldı.

Kaynak: İHA