Sınav Sistemlerindeki Belirsizlik Öğrencilerde Kaygıyı Tırmandırıyor

Çocuk ve Ergen Psikiyatristi Yrd. Doç. Dr. Serhat Nasıroğlu, TEOG’un kaldırılması ve üniversiteye giriş sınav sisteminin değiştirilmesi nedeni ile ortaya çıkan belirsizlik durumunun öğrencilerde kaygı oluşturabileceğini söyledi.

Sınav Sistemlerindeki Belirsizlik Öğrencilerde Kaygıyı Tırmandırıyor
Son dönemlerde Türkiye’de çokça tartışılan TEOG ve üniversiteye giriş sınavlarında köklü deşiklik yaşandı. TEOG sınavının kaldırılması ile başlayan süreç, üniversiteye giriş sınavının ikili aşamadan tekli aşamaya indirilmesi ile devam etti. Halihazırda ortaya çıkan yeni sistemle ilgili kafalarında belirli bir yol haritası oluşturamayan öğrenciler ve aileleri de oluşacak yeni durumla ilgili kaygı beslemeye başladı.

Öğrenci ve velilerin yaşadıkları sorunlarla ilgili İHA muhabirine açıklamalarda bulunan Dicle Üniversitesinde görevli Çocuk ve Ergen Psikiyatristi Yrd. Doç. Dr. Serhat Nasıroğlu, son zamanlarda özellikle eğitim sisteminde çok radikal değişiklikler yapıldığını söyledi.

TEOG’un kaldırılması ve üniversiteye giriş sınavının ikili sistemden tekli sisteme geçmesinin pratikte polikliniklere de yansımalarını gördüklerini belirten Yrd. Doç. Dr. Nasıroğlu, çocukların hayatında sınavların hayati önem taşıdığı izleniminin oluşturulmaması gerektiğini dile getirdi. Nasıroğlu, “Örneğin bir çocuğun derslerinin 5 olması ile 4 olması arasında bizim o çocuğa olan sevgimiz ne kadar değişiyor? Pratikte şunu görüyorum ben, çocuklar şunu hissediyorlar. Biz, annemizin ve babamızın sevgisini kazanabilmemiz için ya da arkadaşlarımızın sevgisini kazanabilmemiz için ders notlarımızın iyi olması gerekiyor, başarılı olmamız gerekiyor aksi halde babam, annem çok üzülecekler, beni sevmeyecekler ya da arkadaşlarım bana yeterince değer, ilgi göstermeyecek diye düşünüyorlar. Bu sınav odaklı, başarı odaklı bir çocuk yetiştirme tarzı peki doğru mu? Şunu görüyoruz, bir çocuğun başarılı olması, ders notlarının çok iyi olması, iyi bir üniversite okuması, maddi imkanların iyi olması evet çocuk ya da yetişkinin ruh sağlığını olumlu yönde etkileyebilir ama tek başına yeterli değil. İyi, kendine güvenen, koşulsuz sevgiyi hisseden bir çocuk mu istiyoruz ya da koşullu bir sevgiyi hissedip sadece bu koşullu sevgiyi alabilmek için hayatının tamamında böyle bir sınava yönelik çalışmak zorunda bırakılan bir çocuk mu istiyoruz” dedi.



“Belirsizliğin olduğu durumlarda çocuklarda bir kaygı hali oluşuyor”

TEOG’un kaldırılması ve üniversiteye giriş sınavının değişmesinin ardından bir belirsizliğin doğduğuna dikkat çeken Yrd. Doç. Dr. Nasıroğlu, şöyle devam etti:

“Ergenlikte özellikle, yetişkinler için de aynı şey geçerli belirsizliğin olduğu durumlarda çocuklarda bir kaygı hali oluşuyor. Ailelere şunu söylüyorum; bu geçici bir süreç, bizlerin yapması gereken şey ders çalışması gerekiyorsa bunların rutinini bozmadan yapmamız. Yani bir sınav sistemi değiştiğinde matematik sorularının ötesinde başka bir matematik sorusu getirilmeyecek.”

“Çocukların birden fazla sınava girmesi, aynı stresi defalarca yaşayacağı anlamına geliyor”

İkili sistemle tekli sistem arasında çocuk ruh sağlığı açısından bazı tartışmaların yürütüldüğünü aktaran Yrd. Doç. Dr. Nasıroğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Acaba ikili sistem mi çocukların ruh sağlığını daha koruyucuydu ya da tekli sistem mi? Aslında bu kişi bazlı değerlendirilebilir. Genel itibari ile konuşacak olursak çocukların birden fazla sınava girmiş olması aynı stresi defalarca yaşayacağı anlamına geliyor. Sınav sistemlerinden bağımsız olarak sınav sistemi bir de olsa, iki de, beş de olsa şunu anlamamız gerekiyor; bu sınav hayatın sonu değil. Evet çok klasik bir bilgi ama gerçekten böyle. Evet, çocuğumuzun önünde sen kazanamasan da biz seni seviyoruz diyoruz ama arkadan bu çocuğa sürekli bir şekilde çok ders çalışması gerektiğini, mutlaka doktor, öğretmen, mühendis olması gerektiği ile ilgili bazı aşılamalarda bulunuyoruz.”

“Aileler, sınav sistemi ne olursa olsun çocuklarının yanlarında olduklarını hissettirmeli”

Modern ülkelerde öğrencilere 18 yaşına kadar sınav yapılmadığını vurgulayan Yrd. Doç. Dr. Nasıroğlu, şöyle dedi:

“Mesela Finlandiya örneğinden getirebiliriz bunu, 18 yaşına kadar herhangi bir sınav sistemi uygulanmıyor. Not üzerinden bir sistem yüklenmesini çok doğru bulmuyoruz. Eğitimciler de aynı şekilde düşünüyor, biz de aynı şekilde düşünüyoruz. Türkiye gibi üniversitelere büyük bir yığılmanın olduğu durumlarda merkezi sınav sisteminin yapılması kaçınılmaz oluyor. Finlandiya’da da yine aynı şekilde 18 yaşına kadar belki bir sınav yapılmıyor ama 18 yaşında yine merkezi bir sınav sistemini getiriyorlar. Burada önemli olan şey şu; o ana kadar çocuk kendini nasıl hissediyor. Sınav sistemlerinin kaldırılmasından ziyade şunun üzerinde yoğunlaşmak istiyorum, aileler sınav sistemi ne olursa olsun bir şekilde o sınavların çocuklarının mutluluk endeksi ile birebir her zaman ilişkili olmadığını ve koşulsuz çocuklarının yanlarında olduklarını hissettirmelerini istiyorum.”
Kaynak: İHA