'ABD'den İki Öncelikli Beklentimiz Var'

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, ABD’nin önceki dönemde yapılan bazı hataları sürdürmeyeceğine inandıklarını vurgulayarak, “İki öncelikli beklentimiz var; birincisi FETÖ elebaşının ve diğer yöneticilerinin bir an önce ülkemize iade edilmesidir. İkincisi de PKK’nın uzantısı olan YPG ile işbirliğine son verilmesi” dedi.

'ABD'den İki Öncelikli Beklentimiz Var'
Dışişleri Bakanlığının bu yıl 9’uncusunu düzenlediği Büyükelçiler Konferansı’nın resmi açılışı Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nun konuşmasıyla başladı.

Bakan Çavuşoğlu, tüm kurumlar gibi Dışişleri Bakanlığı’na da hileyle girmiş, içeriye karışmış FETÖ’cü hainlerin olduğunu vurgulayarak, “Bunları içimizden çıkarmak için itinalı ve adaletli bir çaba gösterdik. Ciddi ve somut belgelere dayanarak 440 personelin bakanlığımızla ilişkisini kestik. Sayıca azaldık ama gücümüz hiç azalmadı. Bakanlığımızın kadrolarını yeniden, çok iyi dil bilen, temsil yeteneği ve iradesi yüksek, anayasal düzenimize ve milli değerlerimize bağlı gençlerimizle takviye edeceğiz. Türkiye’nin ayaklarına dolananlara, bu tarihi yürüyüşü engellemeye çalışanlara inat yolumuza hızla devam ediyoruz. Küresel bir ekonomik güç olma yolunda emin adımlarla ilerliyoruz. Bu amaçları mümkün kılacak bölgesel ve küresel bir ortamın siyasi ortamın şekillenmesinde etkin bir rol oynuyoruz. İş adamlarımız için yeni pazarların açılmasını ve mevcutların geliştirilmesini sağlıyoruz. Ticaret yollarını açık tutmak için çalışıyoruz. Ekonomik ve ticari anlaşmalarımızı çoğaltıp etkin bir şekilde işletiyoruz. Enerji güvenliğimizin temini için gerekli adımları hep birlikte atıyoruz.İleri teknolojinin Türkiye’de üretimini kolaylaştırıyoruz. Bu kulvarların her birinde dış politikamız ve bakanlığım çok etkin bir rol oynuyor” diye konuştu.



“GEÇMİŞİN MUHASEBESİNİ YAPAN, SONUÇ ALICI VE STRATEJİK VERİMLİLİĞE SAHİP BİR SİYASET İZLİYORUZ”

Dış politikayı girişimci ve vicdani bir bakış açısıyla şekillendirdiklerini belirten Bakan Çavuşoğlu, “Girişimci ve vicdani diplomasi derken şunu kastediyoruz: İçeride kalkınma hamlemizi tamamlarken çevremizde buna imkan verecek ortamı şekillendirmek için inisiyatif almak. Bir taraftan bize yönelen tehditleri etkin şekilde bertaraf ederken diğer taraftan bölgesel ve küresel fırsatları kullanarak dostluklarımızı pekiştirmek. Bu doğrultuda yumuşak güç ve gerektiğinde somut güç unsurlarımızı akıllı diplomasi olarak harmanlıyoruz. Geçmişin muhasebesini yapan, sonuç alıcı ve stratejik verimliliğe sahip bir siyaset izliyoruz. Sayın Başbakanımızın ifadesiyle ‘Dostlukların arttırılması, husumetlerin azaltılması’ bu yaklaşımımızın temel bir unsurudur. Çevremizde huzur hakim olacak ki biz de huzurla işimize gücümüze koyulacağız. Mazlumun elinden tutacağız ki biri yerken diğerinin bakmasından, cefa çekmesinden doğan şerleri yaşamayalım. İnsanlığı yaşatacağız ki uluslar arası kurumlar hakkın ve adaletin hizmetinde yaşasın. Teröre geçit vermeyeceğiz ki dünyamız medeni bir siyaset sahnesi olsun. Irk, din ve mezhep farklılıklarını, insanlığı bölen, birbirine düşüren fay hatları olarak gören bir anlayışa karşıyız. Zira dünyayı bir çatışma değil işbirliği alanı olarak yeniden tanımlamak istiyoruz. Bunun için de dünyaya dar ideolojilerle kaskatı kimliklerle bakamayız. Küresel bir sahnenin mümkün olan her karesinde Türkiye olarak var olmalıyız. Avrupa’yı da Asya’yı da, Atlantik’i de Afrika’yı da Latin Amerika’yı da kucaklayabilmeliyiz. İşte bu anlayışla Sayın Cumhurbaşkanımız 2016 içinde hem Asya’yı hem Doğu Afrika’yı hem Batı Afrika’yı hem de Latin Amerika’yı ziyaret etti. Bu ziyaretler önümüzdeki dönemde de inşallah devam edecek. Çünkü biz dünyayı 5’ten büyük, Avrupa’yı da 28’den büyük olarak tanımlıyoruz. Girişimci diplomasinin özünde işte bu çok boyutlu yaklaşım vardır” ifadelerini kullandı.

“MUASIR MEDENİYETİN YENİ KURALLARININ TANIMLADIĞI MASAYI DIŞARIDAN İZLEYEMEYİZ”

“Yerele sıkışmadan evrensel olacağız” diyen Bakan Çavuşoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Bunu yaparken dünyanın her yöresinde yerel çalışmayı da bileceğiz. Küreselleşmiş dünyayı biz böyle yorumluyoruz. Şayet dünyada kurallar, dengeler yeniden şekilleniyorsa muasır medeniyetin yeni kurallarının tanımladığı masayı dışarıdan izleyemeyiz. Şu anda olduğu gibi masada olmak, emek vermek zorundayız. Bunun için 2023 hedefleri diyoruz, bunun için 2071 hedefleri diyoruz. Kalkınma hamlemize ve bunu destekleyen dış politikamıza bu milli mücadele ruhuyla yaklaşıyoruz. Bu süreçte dünyayla istişare edeceğiz, elbette dostlarımıza kulak vereceğiz ancak kararlarımızı her zaman Ankara’da alacağız. Her zaman milletimize danışacağız, milletimize hesap vereceğiz. Bulunduğunuz ülkelerde kamuoyunu ülkemiz aleyhine yönlendirmeye çalışanlar var. Bu çevreler husumetle yanıyor ve ülkemizi karalamak için ellerinden geleni yapıyorlar. Yüz yıllık önyargılar bu kötü niyetli çevrelerin ekmeğine maalesef yağ sürüyor fakat biz bunlarla da mücadele ediyoruz. Bu art niyetli çevreleri rahatsız eden bizim milletimizle ve milli değerlerimizle kaynaşmış olarak 15 yıldır güçlü bir siyasi iradeyi sürdürüyor olmamızdır işte bu nedenle Sayın Cumhurbaşkanımızın önderliğindeki bu tarihi yürüyüşü hedef alan kesimlere karşı müteyakkız olmamız gerekiyor. Yürütülen menfi propagandaya karşı Mimar Sinan’ın anlayışıyla dur durak bilmeden çalışmaya devam etmenizi istiyorum. Çocuğun birisi Mimar Sinan’a Süleymaniye’nin minarelerinden birinin eğri olduğunu söylemiş. Bunun üzerine Sinan, çocuk ‘minare düzeldi’ deyinceye kadar iki işçiye minareyi halatla çektirmiş. Bunu garipseyenlere ise şunu söylemiş: ‘Çocuğun bu sözü halk arasında tevatüre döndüğünde önüne geçmek zor olur. Yanlış anlamayı kaynağında gidermek en evlasıdır’. İşte bu anlayışla yanlış yönlendirmeleri, karalamaları gördüğümüz yerde anında düzeltmek asli ve öncelikli vazifemizdir.”

“ABD’NİN ÖNCEKİ DÖNEMDE YAPILAN BAZI HATALARI SÜRDÜRMEYECEĞİNE İNANIYORUZ”

ABD ve Avrupa Birliği (AB) ile olan ilişkilere de değinen Bakan Çavuşoğlu, “ABD ile olan ilişkilerimizi değişik yönetimler altında geliştirdik, stratejik ortaklığa dönüştürdük. NATO bünyesindeki işbirliğimiz, ortaklığımıza ayrı bir boyut katıyor, ilişkilerimizi yeni yönetim döneminde de aynı şekilde, aynı anlayışla, karşılıklı menfaatler temelinde geliştirmek istiyoruz. ABD’nin önceki dönemde yapılan bazı hataları sürdürmeyeceğine inanıyoruz. İki öncelikli beklentimiz var; birincisi FETÖ elebaşının ve diğer yöneticilerinin bir an önce ülkemize iade edilmesidir. İkincisi de PKK’nın uzantısı olan YPG ile işbirliğine son verilmesidir. Bu iki haklı beklentimizin karşılanması ABD ile ilişkilerimizin geleceği açısından çok büyük önem taşıyor. Türkiye ve ABD çok geniş bir coğrafyada olumlu etkiler oluşturabilecek kuvvete ve imkanlara sahip iki stratejik ortaktır. Bu işbirliğinin özenle korunması gerektiğine inanıyoruz. Aynı özeni Avrupa Birliği’nden de bekliyoruz. Avrupa Birliği liderleri artık şu hususu net bir şekilde görmelidir: Bugünkü müreffeh ve barış içindeki Avrupa’da bizim de emeğimiz ve katkımız var. Başta vatandaşlarımız olmak üzere göçmenlerin alın teri ve NATO’nun sağladığı Türkiye’nin bugün dahi pekiştirdiği güvenlik ortamı Avrupa’nın refahına çok önemli katkıda bulunmuştur. Avrupa’nın geçmişinde varız geleceğinde de önemli rol oynayacağız. Türkiye’siz bir Avrupa Birliği eksik kalacaktır. Yabancı düşmanlığı ve islamofobik popülizm Avrupa’yı geriletecektir . Avrupa bu yolda devam ederse hastalanır, bundan herkes zarar görür. Avrupalı dostlarımıza şunu hatırlatıyoruz: Evrensel değerlerden sürekli geri adım atamazsınız, suçluyu hep kendinizin dışında arayamazsınız, bakınız düzensiz göçle mücadele ve vize serbestisi konusunda bir anlaşmaya vardık. Biz 18 Mart Mutabakatı dahil taahhütlerimizi yerine getirdik, getiriyoruz, Avrupa Birliği ise verdiği sözleri henüz tutmadı. Bırakın sözünü tutmayı müzakerelerin askıya alınmasını isteyecek kadar ileri giden çevreler var Avrupa Birliği içinde” değerlendirmesinde bulundu.

"TÜRKİYE’NİN DIŞ POLİTİKASI SCHENGEN İLE ŞANGHAY ARSINDA SIKIŞMAYACAK KADAR ÇEŞİTLİDİR, ZENGİNDİR"

Avrupa Birliği’nden beklentilerin neler olduğunu da Bakan Çavuşoğlu, şöyle aktardı:

“PKK, FETÖ ve diğer terör örgütleri ile mücadelede samimi ve kararlı bir tutum sergilenmesi. Varılan mutabakata uygun şekilde vatandaşlarımız için vize muafiyetinin bir an önce sağlanması ve Avrupa Birliği üyeliğimizin önündeki yapay engelleri kaldırarak daha fazla fasılın açılması. Türkiye 50 yıldan fazla süredir bizi bekleten Avrupa Birliği hariç Avrupa’daki hemen hemen tüm oluşumların, tüm kurumların üyesidir. Yani biz Avrupa’nın ortak hanesinin bir ferdiyiz, bizi dışlayamazsınız. Avrupa’yı içine girdiği bu sağlıksız yoldan çıkarmak için ekonomik, siyasi ve sosyal alanda birlikte düşünmemiz ve birlikte çalışmamız gerekiyor. Türkiye’nin dış politikası Schengen ile Şanghay arsında sıkışmayacak kadar çeşitlidir, zengindir. Avrupa Birliği, Kıbrıs konusunda da müzakere sürecini menfi şekilde etkilenmesine izin vermiştir maalesef. Taraflardan birinin kalıcı çözüm sağlanmadan Avrupa Birliği üyesi yapılması Kıbrıs Sorunu’nun bugüne kadar çözümsüz kalmasının sebeplerinden biridir. Biz Türkiye ve Kıbrıs Türkleri olarak samimi ve ciddi bir çaba ortaya koyduk. Bu konuda vicdanen fevkalade rahatız. Bu hafta katılacağımız Cenevre’deki Kıbrıs Konferansı’nda da bu irademizi ve yapıcı tutumumuzu sürdüreceğiz. Aynı yaklaşımı diğer taraflardan da bekliyoruz. Şu asla unutulmasın, bugün dünyanın birçok yerinde kan dökülmeye devam ederken Kıbrıs’ta huzurun hakim olmasının nedeni ise Türkiye’nin sağladığı etkin garantidir, bu garantiden vazgeçilemez. Cenevre’de hangi sonuç çıkarsa çıksın biz Kıbrıs Türkü’nü sahipsiz bırakmayacak kudrete ve iradeye sahibiz, bundan kimsenin şüphesi olmasın.”

"KISA SÜRE İÇİNDE EL BAB’I DA BU TERÖRİSTLERDEN TEMİZLEYECEĞİZ"

Barışın ve huzurun kıymetinin Suriye’deki gelişmelere bakınca daha iyi anlaşıldığını ifade eden Bakan Çavuşoğlu, “Suriye’de daha birkaç gün öncesine kadar devam eden kan ve gözyaşı vicdani ve girişimci diplomasimiz sayesinde büyük ölçüde durdu. Uluslar arası toplum, Suriye’deki trajediyi seyrederken biz bu zulme sessiz kalmadık. Hep söyledik sessiz kalmayacağız dedik, sessiz kalmadık. Zulümden kaçanlara kapımızı açtık, ülkemizde misafir ettiğimiz Suriyelilerin sayısı 2.8 milyonu aştı. Suriyeliler için sadece merkezi bütçeden yaptığımız harcamalar 15 milyar dolara yaklaştı. Öte yandan Suriye’ye barışın gelmesi için Birleşmiş Milletler başta olmak üzere diplomatik alandaki tüm mekanizmaları sonuna kadar zorladık. Rusya ile sahadaki gruplar arasındaki görüşmelere aracılık ettik, ateşkesin ülke geneline yayılması için ve siyasi çözüm sürecinin kaldığı yerden başlaması için girişimlerde bulunduk. 20 Aralık günü Moskova’da yapılan üçlü toplantıda İran’ı da siyasi çözüme katkı yapması yönünde teşvik ettik, bu süreçte Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov’la ve İran Dışişleri Bakanı Zarif’le defalarca görüştük. Muhalefete de gerekli mesajları verdik. 23 Aralık itibari ile Doğu Halep’teki sivillerin ve muhaliflerin güvenli tahliyesini sağladık. Yaklaşık 45 bin Suriyeli kardeşimiz bu yolla Halep’ten tahliye edilmiş oldu. Tüm bu çabalarımız ülke genelinde ateşkesin ve kuşatma altındaki bölgelere insani erişimin sağlanmasının yolunu açtı. Bu gayretlerimiz Güvenlik Konseyi’nin 2336 Sayılı kararıyla da tasdiklendi. Bu ateşkesin korunması ve mevcut düzenlemenin siyasi süreci yeniden canlandırması için çaba sarf ediyoruz. Şimdi Astana’da yapılacak toplantılara odaklandık. Buradan da Cenevre Görüşmeleri’ni tamamlayıcı ve destekleyici somut bir sonuç çıkmasını ümit ediyoruz. Bir taraftan da sınır güvenliğimizi ve aynı zamanda Suriye’nin toprak bütünlüğünü destekleyen, toprak bütünlüğüne katkı sağlayan Fırat Kalkanı Harekatı’nı sürdürüyoruz. DEAŞ sınırlarımızdan temizlendi, bu kanlı terör örgütü Suriye’nin kuzeyinde artık savunmaya geçti. Kahraman askerlerimiz ve muhalif kuvvetler El Bab’ı kuşatmış durumdalar, inşallah kısa süre içinde El Bab’ı da bu teröristlerden temizleyeceğiz. Fırat Kalkanı Harekatı, PKK’nın uzantısı olan YPG’nin de gerçek yüzünü tüm dünyaya gösterdi. YPG’nin maksadı DEAŞ’la mücadele etmek değil tam tersine Suriye’yi bölmektir. Biz, Suriye’nin toprak bütünlüğünü ve siyasi birliğini desteklemeye devam edeceğiz hem de en güçlü şekilde” açıklamasını yaptı.

"RUSYA İLE DİYALOĞUMUZ PEK ÇOK SORUNLU KONUNUN SAĞLIKLI ŞEKİLDE ELE ALINMASINA YARDIMCI OLUYOR"

Rusya ile Suriye bağlamında yürütülen işbirliğinin bu ülkeyle ilişkilerin bölgesel istikrar açısından ne kadar önemli olduğunu gösterdiğinin altını çizen Bakan Çavuşoğlu, “Rusya, enerjiden turizme, inşaattan tarıma pek çok alanda kilit bir ortağımızdır. Sayın Cumhurbaşkanımızın Rusya Devlet Başkanı Putin’le görüşmeleri ve kendi aralarındaki yakın dönemdeki temaslar, normalleşme sürecinde mihenk taşları oldu. Sayın Başbakanımızın Rusya’yı ziyaret etmesi de bu süreci daha ileri taşıdı. Rusya ile siyasi temasların yanında ekonomik işbirliğimizi de geliştiriyoruz, güçlendiriyoruz. Nitekim enerji alanında Akkuyu ve Türk Akım gibi devasa projeleri birlikte hayata geçiriyoruz. Bu yıl toplayacağımız Üst Düzey İşbirliği Konseyi ile ilişkilerimizi her alanda daha da pekiştireceğiz. Rusya ile diyaloğumuz uluslar arası terörizmle mücadele dahil pek çok sorunlu konunun sağlıklı şekilde ele alınmasına yardımcı oluyor ancak ilkelerimizden de taviz vermiyoruz. Bu çerçevede Ukrayna ve Gürcistan’ın toprak bütünlüğüne olan desteğimizi aynı kararlılıkla sürdürüyoruz. Kırım’ın ilhakını tanımadık, tanımıyoruz. Rusya ile ilişkilerimizi şekillendiren pragmatik, girişimci diplomasiyi Güney komşumuz Irak’la da sergiliyoruz. Irak’taki gelişmeler güvenliğimizi, refahımızı, barışımızı doğrudan etkiliyor. Irak’ın kapsayıcı bir siyasi düzende kalıcı huzur, güvenlik ve istikrara kavuşmasını arzu ediyoruz. Bu ülkenin DEAŞ, PKK ve benzeri terör örgütlerinin yuvası haline gelmesini istemiyoruz. PKK’nın Irak’ta yıllardır işgal ettiği alanları genişletmesine ve Kandil benzeri bir alan tesis etmesine seyirci kalmayacağımızı bir kez daha vurguluyorum. Biz, Irak’la olan işbirliğimizi her alanda geliştirmek istiyoruz. Sayın Cumhurbaşkanımız, Irak Başbakanı İbadi ile telefonda görüştü. Sayın Başbakanımız bu hafta sonu Bağdat ve Erbil’i ziyaret etti. Bu yapıcı tutumumuzu sürdüreceğiz, Orta Doğu coğrafyasındaki dostluk ve kardeşliğimiz bizim için son derece önemlidir. Bu bölgede Suudi Arabistan ve Katar’la çok özel ilişkilere sahibiz. Bu bölgenin güvenliğini ve istikrarını kendi güvenliğimiz ve istikrarımız olarak görüyoruz. Aynı şekilde Körfez Bölgesi’ndeki diğer ülkelerle, Yemen, Umman, Kuveyt, Bahreyn, Birleşik Arap Emirlikleri ile de ilişkilerimizi daha da güçlendirmek istiyoruz. İran’la bazı bölgesel konularda görüş ayrılıklarımız var, bu gizli değil ancak bu durum ilişkilerimizin gelişmesine engel olmuyor. Filistin davasına her alanda verdiğimiz güçlü desteği somut projelerle sürdürüyoruz. Balkanlardaki her bir ülkeyle ayrı ayrı gönül bağlarımız var ve onları asla yalnız bırakmıyoruz. Güney Kafkasya’ya da özel bağlarımız, bölgesel istikrar çabamız ve kalkınma hedeflerimiz açısından yaklaşıyoruz. Kardeş Azerbaycan’ın toprak bütünlüğüne olan güçlü desteğimizi sürdürüyoruz, sonuna kadar sürdüreceğiz. Kardeş Orta Asya ülkeleri ile ilişkilerimiz siyasi ve ekonomik bakımdan dış politikamızın öncelikli boyutlarından birini teşkil ediyor. Darbe girişiminin hemen ardından devlet başkanı seviyesinde ilk ziyaretin kardeş Kazakistan’dan geldiğini şükranla hatırlıyoruz. Çok önem verdiğimiz Türk Konseyi ve kurumları giderek güçleniyor. Aynı zamanda Türkiye dışında yaşayan soydaş ve akraba topluluklarının hak ve menfaatlerinin takipçisi olmaya devam ediyoruz. Mevcut ikili ve çok taraflı işbirliği mekanizmalarının en etkin şekilde çalıştırılması çok önem taşıyor. Bu doğrultuda masadaki her anlaşmanın sonuçlandırılması ve yürürlükteki her düzenlenmenin en etkili şekilde işletilmesi için çabalarımızı daha da arttıracağız. Öncülük ettiğimiz bölgesel ve küresel işbirliği formlarına yeni bir enerji aşılamalıyız. Özellikle İslam İşbirliği Teşkilatı, Karadeniz Ekonomik İşbirliği Teşkilatı’nın çok aktif olması gerekiyor. Afganistan’a güvenlik kalkınma alanındaki desteklerimizi arttırarak devam ettireceğiz. Afganistan bize ihtiyaç duyduğu sürece biz Afganistan’ın yanında olacağız. Afrika, Latin Amerika ve Asya ülkeleri ile olan ticaretimiz son 14 yılda 6’şar kat arttı. Doğu Asya ülkeleri ile olan ticaret hacmimizdeki artış ise 9 kata çıkmıştır. Türk Hava Yolları’nın uçuşları bu kıtaları ülkemize doğrudan bağlıyor. TİKA, AFAD ve KIZILAY dünyanın her köşesine insani yardımları ulaştırıyor. Eğitim, sanat alanındaki açılımlarımız dış politikamızı destekliyor. Artık Türk sanatçılar sineması ile övünen Hindistan’da dahi sokakta tanınır hale geldiler. Açılım politikalarımız başarılıdır. Yepyeni bir enerji ile sürdürülecektir. Türkiye her kıtada bağ ve bağlantılarını geliştirmeye devam edecektir. Yurt dışındaki vatandaşlarımızın çıkarlarını titizlikle koruyoruz. Son Büyükelçiler Konferansı’ndan bu yana 936 uluslararası teması bizzat gerçekleştirdim. 25 ‘i Sayın Cumhurbaşkanımıza ve Sayın Başbakanımıza refakaten olmak üzere yurt dışına toplam 74 ziyaret gerçekleştirdik. Modern bir Evliya Çelebi misali dünyanın 4 bir yanına ayak bastık” şeklinde konuştu.

(Goncagül Özcan - İlker Turak / İHA)
Kaynak: İHA