Dokuz Yaşındaki Kızının Öğrencisi Oldu

Üsküdar'da tek odalı evde, esnek kemik hastası 2 çocuğuyla hayata tutunmaya çalışan Oktay Dağcıoğlu (40), iş bulabilmek için 9 yaşındaki kızı ve eşinden okumayazma dersi alıyor Dağcıoğlu: 'Garson arayan bir yere başvuruyorum. İş sahibi bana okuma yazma bilmediğim için nasıl sipariş alacağımı soruyor, cevap veremiyorum ve çıkıp gidiyorum' Eşi Selda Dağcıoğlu: 'Her iki çocuğum da esnek kemik hastası. Özellikle 5 yaşındaki küçük oğlum Enes ağrılarından dolayı sabaha kadar uyuyamıyor ve ağlıyor. O ağladığı zaman benim canım yanıyormuş gibi oluyor, içim acıyor'

HİKMET ORÇUN ÜRESİNLER - Üsküdar'da tek odalı evde, esnek kemik hastası 2 çocuğuyla hayata tutunmaya çalışan 40 yaşındaki Oktay Dağcıoğlu, iş bulabilmek ve ailesine daha iyi bakabilmek için kızından ve eşinden okuma yazma dersi alıyor.

Dağcıoğlu, AA muhabirine yaptığı açıklamada, sıkıntılı bir çocukluk geçirdiğini söyledi.

Üvey annesi tarafından okula gönderilmediğini ve çalışmak zorunda bırakıldığını belirten Dağcıoğlu, kimliğini 20 yaşındayken alabildiğini kaydetti.

Kızının ve eşinin kendisine okuma-yazma dersleri verdiğini ifade eden Dağcıoğlu, '9-10 yaşındaki çocuğunuz size okumayı öğretmeye çalışıyor. Sırf babası okumayı öğrensin diye benden fazla azim gösteriyor. 'Baba okumayı öğren, baba yazmayı öğren' diye beni zorluyor.' dedi.

Okula gitmemesinin hayatının her alanında kendisine sorun teşkil ettiğini dile getiren Dağcıoğlu, şöyle konuştu:

'Anne-babam nüfus cüzdanı bile çıkartmadı. İçişleri Bakanlığına dilekçe verdim, kendi nüfus cüzdanımı kendim çıkarttım. Askere gitmeden 1 ay önce nüfus cüzdanına kavuştum. Örneğin şimdi garson arayan bir yere başvuruyorum. İş sahibi bana okuma yazma bilmediğim için nasıl sipariş alacağımı soruyor, cevap veremiyorum ve çıkıp gidiyorum. Ben üvey anne acımasızlığı yüzünden okuyamayan biriyim. Henüz 7-8 yaşlarındayken babam annemden ayrıldı ve başka biriyle evlendi. Üvey annemin de bizimle birlikte yaşayan çocukları vardı. Onları okula okula gönderen üvey annemiz, erkek kardeşimle beni zorla çalışmaya yollardı. İki kız kardeşim babaannemle birlikte yaşıyorlardı. O yaşta çocuklar ne iş yapabilirdi ki? Ne iş bulursak yapıyorduk. Eğer o hafta para kazanamazsak üvey annemiz bize yemek vermez, hatta eve bile almazdı.'

Dağcıoğlu, üvey annelerinin, kendilerini zor şartlarda dahi sokağa gönderdiğini, bayramlarda çocukların kendi aralarında babalarının aldığı hediyeleri konuşurken, erkek kardeşiyle, 'bu akşam nerede uyuruz?' diye düşündüklerini anlattı.

Amcalarının evinin çatısına gizlice girip, halı parçasını kendilerine yorgan yaparak uyuduklarını aktaran Dağcıoğlu, 'Okula gidemedik ama keşke okuyabilseydik' diyerek hem üvey annesine hem de babasına sitem etti.

Oktay Dağcıoğlu, çocuklarının okuması için her şeyi yapabileceğini ama işsiz olduğu için gücünün yetmediğini belirtti.

- 'Elimden bir şey gelmemesi beni kahrediyor'

Selda Dağcıoğlu ise eşinin aylardır düzenli bir iş bulamadığını, kızıyla eşine okuma-yazma öğrettiklerini söyledi.

Her iki çocuğunun da esnek kemik hastalığıyla boğuştuğunu, özellikle 5 yaşındaki küçük oğlu Enes’in ağrılarından dolayı sabaha kadar uyuyamadığını ve ağladığını belirten Dağcıoğlu, 'O ağladığı zaman benim canım yanıyormuş gibi oluyor, içim acıyor. Sabaha kadar masaj yapıyorum ama bir yere kadar yetebiliyorum, elimden bir şey gelmemesi beni kahrediyor. Onun ağrılarının bana gelmesini istiyorum.' dedi.

Dağcıoğlu'nun kızı 9 yaşındaki 4. sınıf öğrencisi Necla Nur Dağcıoğlu da hem kendisinin hem de 5 yaşındaki küçük kardeşi Enes’in esnek kemik hastası olduğunu anımsatarak, 'Daha önce evimizin yakınındaki, belediyenin ücretsiz spor merkezinde judo sporu yapıyordum. Esnek kemik hastalığı çıkınca, doktor, spor yapmamı yasakladı. Düşme hareketlerinde hemen kemiklerim kolayca kırılabilirmiş. Bu yüzden ben de artık spor yapamıyorum ama arkadaşlarımı çok özledim ve yeniden judo yapmayı çok istiyorum.' diye konuştu.

Kaynak: AA