Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş Açıklaması (2)

'(Olağanüstü hal döneminde referanduma gidileceği eleştirileri) 12 Eylül, silahların gölgesinde yapılan bir oylamadır ama o bir sıkıyönetim, askeri rejim ortamıydı. Şu anda askeri rejimden kurtulmuş Türkiye ortamı var. Bunu söyleyenlere 15 Temmuz akşamını hatırlatırım' 'Olağanüstü halin verdiği imkanları kullanmasaydık, devletin içine sızan çeteleri bu kadar rahat bir şekilde devletin içinden temizleme sürecini başlatamazdık. Halen 'Tamam, bu temizlik bitmiştir.' diyemiyoruz. Çünkü halen devletin birçok yerine sızan, karda yürüyüp izini belli etmeyen çok sayıda FETÖ mensubunun olduğu ortadadır' '(Eksen kayması tartışmaları) Türkiye'nin ülkelerle ilişkileri nihayetinde kendi menfaatleri bakımından önemlidir. Biz kendi menfaatimizi esas alırız. Biz hiç kimsenin peyki değiliz, uydusu değiliz'

Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, Olağanüstü hal döneminde referanduma gidileceği eleştirilerine ilişkin, '12 Eylül, silahların gölgesinde yapılan bir oylamadır ama o bir sıkıyönetim, askeri rejim ortamıydı. Şu anda askeri rejimden kurtulmuş Türkiye ortamı var. Bunu söyleyenlere 15 Temmuz akşamını hatırlatırım.' dedi.

Kurtulmuş, TRT Haber'de katıldığı 'Anadolu Soruyor' programında gündeme ilişkin soruları yanıtladı, değerlendirmelerde bulundu.

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un görüşmeleri sırasında Mecliste, milletvekilleri arasında istenmeyen görüntüler yaşandığının hatırlatılması üzerine Kurtulmuş, 'Bunlar son derece çirkin, nahoş görüntülerdir. Hiçbir şekilde Türkiye'ye bir faydası yoktur. Böylesi görüntüler üzerinden muhalefet etmiş olmanın herhalde muhalefet seçmenleri bakımından da önemli şekilde zaafiyet oluşturacağını düşünüyorum.' ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanlığı sisteminin neler getireceğine ilişkin soru üzerine Kurtulmuş, Türkiye'de rejim tartışmalarının 1923'te bittiğini, yeni sistemin rejim tartışmalarıyla ilgisi olmadığını vurguladı.

'Olağanüstü hal sürecinde referanduma gidileceği' eleştirilerine yanıt veren Kurtulmuş, olağanüstü halin, 'Laf olsun.' diye ilan edilmediğini, Fetullahçı Terör Örgütü'nün 15 Temmuz darbe girişimi nedeniyle Türkiye'nin uçurumun kenarından döndüğünü söyledi.

Bunun yanı sıra Türkiye'nin PKK ve DEAŞ başta olmak üzere terör örgütlerinin planlı saldırılarına maruz kaldığını vurgulayan Kurtulmuş, şöyle konuştu:

'Bütün bunları ortadan kaldırmak için olağanüstü halin bize verdiği birtakım imkanlardan istifade etmemiz lazım. Olağanüstü halin verdiği bu imkanları kullanmasaydık, devletin içine sızan bu çeteleri bu kadar rahat bir şekilde devletin içinden temizleme sürecini başlatamazdık. Şunu da açık söyleyeyim, halen 'Tamam, bu temizlik bitmiştir.' diyemiyoruz. Çünkü halen devletin birçok yerine sızan, karda yürüyüp izini belli etmeyen çok sayıda FETÖ mensubunun olduğu ortadadır.'

Kurtulmuş, olağanüstü halin millete karşı değil, devletin içindeki eşkıyalara ve terör gruplarına karşı ilan edildiğinin altını çizdi.

Yayımlanan son kanun hükmünde kararname ile olağanüstü hal sürecinde yapılan bazı hata ve eksikliklerin gözden geçirilmesini mümkün kılacak bir komisyon kurulduğunu anımsatan Kurtulmuş, komisyonun, şikayetleri 2 yıl boyunca gözden geçireceğini ve titiz bir şekilde değerlendirilerek sonuca bağlanacağını belirtti.

Bunu bir iç hukuk müessesesi olduğuna işaret eden Kurtulmuş, 'İçerideki hukuk süreçlerinin tamamlanması için ortaya konmuş yeni bir adımdır. Olağanüstü halin muhatabı olan yani terör gruplarıyla irtibatlı, iltisaklı olan insanlar için dahi süreci biraz daha demokratikleştirecek, biraz daha normalleştirecek adımları atıyoruz, atmaya devam edeceğiz.' diye konuştu.

- 'Son derece batıl bir kıyas'

Muhalefetin '12 Eylül döneminde askerin gölgesinde referanduma gittik. Şimdi devlet olağanüstü hal ilan ediyor.' eleştirileri hatırlatılarak, 'Referandumun niteliğine ilişkin böyle bir endişe var mı?' sorusu üzerine Kurtulmuş, şunları ifade etti:

'Hayır, böyle bir endişe yok. Böyle bir kıyas da son derece batıl bir kıyastır. Hiçbir benzerliği yoktur. 12 Eylül, silahların gölgesinde yapılan bir oylamadır ama o bir sıkıyönetim, askeri rejim ortamıydı. Şu anda askeri rejimden kurtulmuş Türkiye ortamı var. Bunu söyleyenlere 15 Temmuz akşamını hatırlatırım. 15 Temmuz akşamı askeri darbe ortaya çıkmış olsaydı belki o darbeciler kendi anayasalarını, sistemlerini millete dayatmak için kalkacaklar, aynen 12 Eylül benzeri bir anayasal değişikliğe gideceklerdi.

Herkes sözüne dikkat etsin. Böyle ortadan, yanlış bir benzetmeyle bu süreç 12 Eylül'e benzetilemez. Tam tersine Türkiye, 12 Eylül'ün kıyısından alınmıştır. Türkiye, bir 28 Şubat sürecinin kıyısından alınmıştır, Allah muhafaza belki 1960 ihtilalinden dahi kanlı olabilecek bir darbe teşebbüsünden kurtarılmıştır. Dolayısıyla burada hep beraber 7 Ağustos dediğimiz ruhu yeniden kuşanmamız lazım. Referandumda farklı fikirler olabilir; 'Evet' diyenler olur, 'Hayır' diyenler olabilir, farklı siyasi kanaatler olabilir ama en azından Türkiye'nin bekası konusunda müşterek kanaatlerimizin olması lazım.'

Türkiye'nin 15 Temmuz akşamı bir askeri darbeden kurtarıldığını hatırlatan Kurtulmuş, sürecin, askeri darbenin ya da askeri olağanüstü bir dönemin önünü açan değil, tersine Türkiye'yi askeri darbe ortamından kurtaran bir süreç olduğuna dikkati çekti.

- 'Biz hiç kimsenin peyki değiliz, uydusu değiliz'

'Son dönemde Türkiye, Rusya, İran ve Çin ile daha yakın ilişki içine girmeye başladı. Bir eksen kayması var mı?' sorusuna yanıt veren Kurtulmuş, 'Ben yıllardır bu 'eksen kayması' lafını benimsemem. Bu, son derece sinir bozucu bir laftır, gerçekten kabul edilebilir bir şey değildir. Türkiye'nin bir ekseni vardır, o da kendi eksenidir.' dedi.

Türkiye'nin, Doğuyla Batıyla, Müslüman ve Hristiyan dünyasıyla tarihsel açıdan son derece kuvvetli ilişkileri bulunan bir ülke olduğuna dikkati çeken Kurtulmuş, şunları kaydetti:

'Bu ilişkilerin hiçbiri lineer bir doğru gibi gitmez. Amerikalılarla ilişkiler bazen çok iyidir, bazen çok kötüdür. Aynı şekilde Ruslarla ilişkiler... Bir sene evvel neredeyse Ruslarla bu noktadaydık, şimdi Astana sürecinde Suriye barışına katkı sağlayabilecek müşterek perspektifler ve çabalar içinde girebiliyoruz. Aynı şekilde Irak Kürt Bölgesel Yönetimi ile ilişkilerimizi yeniden tamir edip, yeni bir döneme başlıyoruz. Böyle baktığımız zaman Türkiye'nin bütün bu ülkelerle ilişkileri nihayetinde kendi menfaatleri bakımından önemlidir. Biz kendi menfaatimizi esas alırız. Biz hiç kimsenin peyki değiliz, uydusu değiliz.

Avrupa Birliği ile Türkiye'nin göçmen krizi ve vize serbestisi dolayısıyla ortaya çıkan problemleri var. Bu problemler çözülür, giderilir. Giderilmezse Türkiye her her şeye 'Eyvallah' diyerek boynunu uzatacak değildir. Aynı şekilde Amerika Birleşik Devletleri'nin özellikle PYD'ye verdiği destek ve ısrarlı taleplerimize rağmen FETÖ'nün başındaki eşkıya başını iade etmeme konusundaki tavrı Türkiye'yi rencide eden tavırlardır, Türkiye'nin kabul etmeyeceği tavırlardır. Biz Amerika ile iyi geçineceğiz diye bunları söylemeyecek miyiz? Dolayısıyla Türkiye, bütün buralarda kendi menfaatlerini önceleyerek, bir denge oluşturur ve bu dengenin üzerinden Türkiye'nin menfaatleri hangi ülkelerle nasıl ilişki geliştirmesini geliştiriyorsa o şekilde hareket eder yoksa Türkiye sadece bir ülkenin ya da bir bölgenin etrafında dönebilecek bir peyk değildir.'

(Sürecek)

Kaynak: AA