Damar Tıkanıklığında '40 Yaş' Önemi

YYÜ Doç. Dr. Şimşek: 'Damar sertliği aslında gençlik yıllarında başlayan bir süreç. Genellikle 40'lı yaşlarda semptom dediğimiz belirtiyi veriyor'

Yüzüncü Yıl Üniversitesi (YYÜ) Tıp Fakültesi Kardiyoloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Hakkı Şimşek, 'Damar sertliği aslında gençlik yıllarında başlayan bir süreç. Genellikle 40'lı yaşlarda semptom dediğimiz belirtiyi veriyor.' dedi.

Şimşek, AA muhabirine yaptığı açıklamada, damar tıkanıklığının dünyadaki ölümlerin en sık sebebi olduğunu söyledi.

Özellikle kalp ve beyni besleyen damar hastalıklarının çok ciddi ölüm sebeplerinden olduğunu aktaran Şimşek, kalp damarlarına hemen hemen bütün kardiyoloji bölümlerinde, şah damarı tıkanıklığına ise Türkiye'de sayılı merkezlerde müdahale edilebildiğini aktardı.

Şah damarları tıkanıklıklarına cerrahi ve kapalı olmak üzere iki farklı yöntemle müdahale edildiğini anlatan Şimşek, şöyle konuştu:

'Kapalı yöntemle kasıktan girerek kalp damarlarını açtığımız gibi şah damarını da açabiliyoruz. Yaklaşık bir yıldır merkezimizde bunu yapmaktayız. Hastalarımızın kalp damarlarını açtığımız gibi felç geçirmeden beyne giden damarları açabiliyoruz. Yaklaşık 15 hastamıza uyguladık ve problem yaşamadan hastalarımızı taburcu ettik. Hastalarımızdan Hamit beyin damarları yüzde 99 tıkanmıştı. Diğer damarı ise tam tıkalıydı. Çok şükür bir problem yaşamadan müdahalede bulunduk ve hastanın şikayetleri geçti. Hastamızı ikinci gününde taburcu ettik.'

-Erken tanı hayat kurtarıyor

Bölgede genelde hastaların tıkanıklığın son dönemlerinde geçirdikleri rahatsızlıklar sonucu kendilerine geldiğini anlatan Şimşek, hastaların kalıcı felç geçirmeden başvurduğunda kendilerini şanslı gördüklerini vurguladı.

'Çünkü felç geçirdikten, beyin hasar gördükten sonra damarı açmanın da bir anlamı kalmıyor.' ifadelerini kullanan Şimşek, şunları kaydetti:

'Yaygın görülen bir hastalık ve özellikle nöroloji doktorlarının önceden görüp bize yönlendirmeleri yeterli. Damar sertliği aslında gençlik yıllarında başlayan bir süreç. Genellikle 40'lı yaşlarda semptom dediğimiz belirtiyi veriyor. Bölgemizde hastaların doktora ulaşma, şikayetlerini doğru tanımlayabilme ve doktora büyük sağlık sorunu yaşamadan önce gitmemeleri, sıkıntının başlıca sebepleri. Zamanında şikayetlerini doktorlara iletmiş olsalar ve doktorlar da bu damar tıkanıklığından şüphelenirlerse erken tanı imkanını yakalamış oluruz. Böylece hastalar felç geçirmeden tedavi edilmiş olurlar. Yani kalp krizinde olduğu gibi erken tanı burada çok önemli.'

Kapalı yöntemin, açık ameliyat yöntemine göre avantajlarına değinen Şimşek, 'Hasta her şeyden önce genel anestezi dediğimiz narkozu almıyor. Bunun yanında herhangi bir yeri, boyun kesilmiyor, damar ortaya çıkmıyor. Kapalı yöntemle kasıktan girerek yaklaşık yarım saatte işimizi bitiriyoruz. Hasta 4 ila 6 saat arasında ayağa kalkıp yürüyebiliyor. Hasta açısından bu büyük bir konfor.' dedi.

-'Benim için felç olacak, masada kalacak deniliyordu'

Merkezde kapalı yöntemle şah damarı tıkanıklığını atlatan 65 yaşındaki Hamit Eryiğit de önceki yıllarda önemli bir bypass ameliyatı geçirdiğini, ardından boyun damarlarındaki tıkanıklıkla mücadele ettiğini söyledi.

Yüzde 99 tıkalı olan damarı nedeniyle görme başta olmak üzere bazı rahatsızlar yaşadığını anımsatan Eryiğit, Ankara'da geçirdiği iki operasyonda da tıkalı damarın açılamadığını anlattı.

Eryiğit, şöyle konuştu:

'İkinci defa gittiğimde bir damarımın tamamen tıkandığını, diğerinin de büyük oranda tıkandığını ve yakında felç geçireceğimi söylediler. Buradaki bir doktor bana tıkanıklıkla ilgili Hakkı beyi tavsiye etti. Ben de artık Ankara'ya gitmedim. Bana riskli durumda olduğumu, felç geçirebileceğimi, beyin kanamasından ölebileceğimi söylediler. Burada operasyonu oldum. Önceden gözüm kararıyor, başım dönüyor, iştahım kesiliyor ve her şeyi unutuyordum. Şimdi çok rahatım. Müdahaleden sonra bütün şikayetlerim geçti.'
Kaynak: AA