ANALİZ - Güney Çin Denizi Krizinde Yeni Aktör Rusya

Rusya'nın ilk kez Güney Çin Denizi'nde Çin ordusu ile ortak tatbikat yapması, halihazırda birçok ülke arasında egemenlik ihtilaflarına konu olan bölgenin geleceğine yönelik endişeleri artırdı Çin yönetiminin Rusya ile ortak tatbikat yapması, ABD'nin JaponyaAvustralya ve ASEAN’a üye ülkelerle yaptığı askeri işbirlikleri ve tatbikatların giderek Çin’i kuşatıcı bir veçheye bürünmesine yönelik 'karşı hamle' olarak yorumlanıyor.

MEHMET ÖZAY - Birçok ülkenin egemenlik hakkı iddia ettiği ve buna bağlı olarak siyasi ve askeri alanda gerilimin yükseldiği Güney Çin Denizi, son dönemde ikili ve çoklu askeri tatbikatlara sahne oluyor. Bunun en son örneğini Çin ve Rusya işbirliğiyle Çin’in güney eyaleti Guandong açıklarında yapılan deniz tatbikatı oluşturdu.

13-19 Eylül tarihleri arasında gerçekleştirilen ve '2016 Ortak Tatbikatı' adı verilen deniz tatbikatı, tahmin edilebileceği üzere her iki ülke donanmasının harekat kabiliyetini ve koordinasyonunu geliştirmeye matuftu. Donanma yetkililerinin açıklamalarında söz konusu tatbikatın, oluşan 'yeni tehditlere' karşı hazırlık ve bununla birlikte dünya barışına katkıyı hedeflediği ifade edildi. Ancak oluşan bu ‘tehdidin’ konvansiyonel mi yoksa, zamanın getirdiği ‘olağandışı’ kabul edilen uluslararası terörizm, yasadışı göçmen hareketlilikleri, çevre sorunları gibi yeni tehditler mi olduğu konusunda açık bir ifade kullanılmadı. Ancak burada dikkat çeken husus, tatbikatın yapıldığı bölgenin, son dönemde uluslararası gerginliğe konu olması.

Çin’in bu bölgedeki konumu Doğu ve Güney Çin Denizi olarak adlandırılan iki farklı su yolu ile bağlantılı. Pekin yönetimi her iki su yolunda da çeşitli ülkelerle kıta sahanlığı anlaşmazlığı yaşıyor. Bu su yollarına coğrafi tanımlama olarak 'Çin Denizi' denilmesinin tarihsel bir nedeni var ki, o da Çin’in özellikle Güneydoğu Asya toprakları ve Hindistan’a kadar uzanan bir coğrafya ile sınırlı olmayıp Doğu Afrika ve Ortadoğu’ya kadar genişleme gösteren tarihi ve ticari ilişkileriyle ilintili.

- Rusya-Çin yakınlaşmasının boyutları

İlgili makamların tatbikatla ilgili dile getirdiği mutad beyanların ötesinde, söz konusu tatbikatın hem bölgesel hem küresel ölçekte ele alınmayı gerektirecek bir gelişme olduğuna kuşku yok. Bu çerçevede her iki ülke donanmasının 2011 yılından bu yana gerçekleştirdikleri çeşitli tatbikatlara rağmen, özellikle Rusya’nın Güney Çin Denizi coğrafyasında ilk defa deniz kuvvetleriyle ortaya çıkması önemli bir gelişme.

Geçen yıl Japon Denizi’nde yapılan tatbikatın ardından bu yıl iki ülke donanması güneye doğru inerek genişleme gösterdi. Güney Çin Denizi’nde tatbikat boyutunda pratiğe dökülen işbirliğinin siyasi boyutunda ise Rus lider Vladimir Putin’in bu ay başında yapılan G-20 Zirvesi’nde Çin’in, Güney Çin Denizi'ndeki ihtilaflarla ilgili olarak Uluslararası Tahkim Mahkemesi’nin Pekin aleyhine çıkan kararını kabul etmeyen duruşuna verdiği destek bulunuyordu.

Putin, bu açıklamasıyla bölge politikasına dahil olma işaretini verdi. Bununla birlikte Rusya’nın Pasifik kıyılarını çevreleyen denizlerdeki varlığını büyük bir 'Rus çıkışı’ olarak değerlendirmek şimdilik mümkün değil. Bu noktada Çin’in öncü aktörlüğüne eklemlenmiş bir Rusya varlığı söz konusu. Rusya’nın gerek ticaret ve yatırım, gerekse siyasi ve askeri işbirlikleri bağlamında bölge ülkeleriyle ilişkileri sınırlı.

Dolayısıyla Çin, tatbikatın gerçekleştirildiği coğrafyanın özelliğini de dikkate alarak söylemek gerekirse, Uluslararası Tahkim Mahkemesi'nin aleyhine verdiği karar sonrasında bir meşruiyet arayışı içerisinde. Bu tatbikat da bu sürecin bir parçası olarak değerlendirilmeli. Çin yönetimi, ABD’nin bölgede giderek artan varlığını bölge barışı için bir sorun olarak telakki ederken, Doğu Avrupa ve Karadeniz bölgesinde ABD’yi karşısına almış bir Rusya’yla birlikte hareket etmesi de kolaylaşıyor.

- İdeolojiden jeo-politiğe

Ancak son otuz yıldaki gelişmeler 'doğu' ve 'batı'da birbirine zıt ideolojik yapılaşmaların çatışmacı bir yönelim arz etmediğini gösteriyor. Aksine, şu veya bu şekilde, ekonomik bağlamda benzer blok içinde yer aldıkları bile iddia edilebilecek ülkelerin güç temerküzü sözkonusu. Geçmişte ideolojik farklılaşmaya konu olan iki ülkenin 1992 yılından itibaren askeri alandaki işbirliklerini geliştirmeleri esas itibarıyla Çin’in ekonomik kalkınmacı politikalarının bir yansıması niteliğinde. Bu çerçevede, iki ülke arasında 1992 yılında imzalanan askeri işbirliği anlaşmasından bu yana Rusya, Çin’in ‘savunma’ sistemlerinin geliştirilmesinde kaynak ülke konumunda.

Rusya son dönemde bu konumunu, enerji alanında işbirliği ile geliştirmeyi hedeflerken, bunun arka planında Pasifik’in batı kıyılarında ‘bağımsız’ bir askeri bir varlığı hedefleyip hedeflemediğini tayin etmek şimdilik erken. Ancak ABD ve özellikle de Avrupa ile ilişkilerinin gerildiği bir dönemde Rusya’nın, Batıyla olan ilişkilerinde çıkış yolu olarak enerji gücünü devreye sokmak suretiyle doğuda bir açılım içinde olduğu, Çin’le yaptığı büyük çaplı enerji anlaşmalarından anlaşılabilir. Ancak Rusya’nın doğu açılımında Çin’e eklemlenmiş bir askeri varlığının Japonya-Güney Kore başta olmak üzere bölge ülkeleri nezdinde olumlu bir algıya neden olacağını düşünmek de güç.

- Asya açılımları ve tepkiler

Söz konusu tatbikatın arkasında ABD’nin 'Asya Yüzyılı' projesiyle, özellikle Doğu ve Güneydoğu Asya bölgesinde etkinliğini artırmaya matuf yeni stratejik yöneliminin de etkisi var.

Bu çerçevede ABD’nin Japonya-Avustralya ve ASEAN’a üye ülkelerle yaptığı askeri işbirlikleri ve tatbikatlar son dönemde Güney Kore’nin de eklenmesiyle Çin’i kuşatıcı bir veçheye büründü. Çin'in, bu ‘anlaşmalar’ ve ‘tatbikatlar’ kuşatmasını kırmak ve karşı çıkış yapmak için yönelebileceği belki de yegane ülke Rusya.

Çin-Rusya yakınlaşmasının askeri boyutlar kazanması ve bunun hem Doğu hem de Güney Çin Denizi'nde uygulamaya geçirilmesi, yakın coğrafyadan uzak coğrafyaya doğru genişleyen ülke yönetimlerince yakından izleniyor. Japonya, Avustralya, Hindistan’ın ardından ABD’nin de gelişmeleri birlikte ele aldıklarını veya alacaklarını düşünmek mümkün.

Bununla birlikte, bu gelişmenin Güney Çin Denizi’ne artık tekil ülke veya ülkeler nezdinde değil, geniş çaplı siyasi bir birlik olan ASEAN tarafından nasıl algılanacağı ise sorunlu. Son dönemde yaşananlar çerçevesinde ASEAN’ın siyasi birlik olduğunu ortaya koyacak stratejik bir hamle veya politika geliştiremediği göz önüne alındığında birlik içindeki ülkeler, kayda değer bir tavır sergilemedikçe ve bölgede aktif rol almadıkça, Çin-Rusya yakınlaşmasını pasif bir konumda izleyecektir. Bu ise hemen yanı başında gelişmekte olan siyasi ve askeri birliğe karşı rolü bölge dışı aktörlere havale anlamı taşıyacaktır.

Kaynak: AA