Numan Ali Han, Gençlerle Buluştu

Beyyine Kuran Araştırmaları Merkezi Kurucusu Ali Han: 'Bugün Türkiye'nin bütün ümmet için bir rol model olması söz konusu. Dışarıdan gelen biri olarak, nelere sahip olduğunu görüyorum ve çok etkileniyorum. Burada sahip olduğunuz şeylerin yanından bile geçmiyor birçok ülke' 'Dünyada diğer Müslümanlarla kavga etmeye hazır bir sürü Müslüman var. Onlar için silahı Müslüman kardeşine doğrultmak çok kolay. Ancak bunlar bir gece de olmuyor. Burada sistematik bir beyin yıkama var' 'İslamın asıl kalbi ve kökü Kuran'dır. Bunun dışına çıktığınız zaman kaosa sürüklenirsiniz. Karşı fikirlerle karşı karşıya kalırsınız'

Beyyine Kuran Araştırmaları Merkezi Kurucusu Numan Ali Han, Türkiye'nin bütün ümmet için bir rol model olduğunu belirterek, 'Dışarıdan gelen biri olarak nelere sahip olduğunu görüyorum ve çok etkileniyorum. Burada sahip olduğunuz şeylerin yanından bile geçmiyor birçok ülke.' dedi.

Haliç Kongre Merkezi'nde düzenlenen programda gençlere hitap eden Han'ın konuk olduğu programın moderatörlüğünü Senai Demirci yaptı.

Demirci, Türkiye'yi ilk kez ziyaret eden Han'ın, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz'daki darbe girişiminin ardından Türk halkına destek olmak için geldiğini söyledi.

Gençlerin yoğun ilgi gösterdiği program, Kur'an-ı Kerim tilaveti ile başladı.

Han, daha sonra yaptığı konuşmada, 20 yıldır Kur'an-ı Kerim üzerine çalıştığını ve Kuran'a dokunan her şeyle ilgilendiğini ifade ederek, bunun için de İbranice ve Arapça materyaller olduğunu söyledi.

O dönemde neler olduğunu ve Kur'an-ı Kerim'in nasıl indiği üzerine analizler yaptığını aktaran Han, 'Kuran'ı anlamak için İbranice metinlerde çalışıyoruz. Ekibimle birlikte yoğun bir çalışma ortaya koyuyoruz. Benim işim, herkesi bir araya getirmek, sureler ve ayetlerle ilgili sohbetler etmek ve de bunların hepsini daha anlaşılır hale getirmek. Yaptığım şey, sadece Kuran'ı akademik olarak çalışmak değil.' diye konuştu.

- 'Davranışlar değil de fikirler değiştiğinde, dünya daha iyi bir yer haline gelir'

Bugünlerde İslam'la ilgili hep nefret öğretildiğini ve İslam'a karşı büyük bir öfke olduğunu vurgulayan Han, 'En büyük çözüm nedir? Bu ateşi söndürmenin tek yolu, üzerine su dökmek, İslam'ı yağmur gibi yağdırmak. İnsanların davranışlarını değil de fikirlerin değiştirdiğimiz zaman, dünya daha iyi bir yer haline gelir. Fikirler değiştiği zaman, otomatik olarak değişen şey davranışlardır. Dünyada diğer Müslümanlarla kavga etmeye hazır bir sürü Müslüman var. Onlar için silahı Müslüman kardeşine doğrultmak, çok kolay. Ancak bunlar bir gece de olmuyor. Burada sistematik bir beyin yıkama var. Çocukluktan itibaren başlayan sistematik bir propaganda var. Daha sonra bir gecede kolay hale gelen bir düşmanlaşma var. Eğer siz Müslümanların birbirine ateş etmesini problem olarak görüyorsanız, problemin en sonuna bakmışsınız demektir. Bu insanların dine ve dünyaya da nasıl baktığını sorgulamak lazım.' değerlendirmesinde bulundu.

Han, İslam'ın asıl kalbinin ve kökünün Kuran olduğuna dikkati çekerek, sözlerini şöyle sürdürdü:

'Bunun dışına çıktığınız zaman, kaosa sürüklenirsiniz. Karşı fikirlerle karşı karşıya kalırsınız. Bazı insanlar der ki 'bu insanlar Müslümandır, bu da onların iyi insan olması için yeterli sebeptir.' Fakat biz ancak eğitimimiz Kuran'a dayalı olduğunda, iyi insanlar olabiliriz ve o misyonu gerçekleştirdiğimiz sürece, iyi insanlar olabiliriz. Derslerimi İngilizce olarak veriyorum ve yakın zamanda Türkiye'de bir kampüsümüz olur diye umuyorum. İslami eğitim alan insanlara, başka hiçbir şey öğretilemeyeceğine inanılıyor. Neden öyle olsun ki? Bizlerin İslam'ın elçilerine ihtiyacımız var. Bugün Türkiye'nin bütün ümmet için bir rol model olması söz konusu. Dışarıdan gelen biri olarak nelere sahip olduğunu görüyorum ve çok etkileniyorum. Burada sahip olduğunuz şeylerin yanından bile geçmiyor birçok ülke. Bir sürü insan, sizin sahip olduğunuz şeyin çok kıymetli olduğunu düşünüyor ki bu da genç nüfus. Dürüst olmak gerekirse Allah bana birçok şey hediye etti, bugün burada sizlerle olmak bu hediyelerden bir tanesi. 10 yıl içinde çok farklı bir jenerasyon oluşturabiliriz. Bunu için gönüllü, fedakar insanlara ihtiyacımız var. Tek ihtiyacımız insan ve burada çok fazla insan görüyorum. Asıl değişimi getirecek olan sizin gibi insanlardır.'

- 'Hacca gidebilmeyi, tüm zorluklara rağmen Mekke'ye giden sahabelere borçluyuz'

İslamiyetin ilk yayıldığı yıllarda Hazreti Muhammed'in yaşadığı zorlukları anlatan Numan Ali Han, Bedir, Uhud ve Hendek savaşlarında İslam uğruna birçok Müslümanın düşünmeden canını feda ettiğini söyledi.

O dönemde verilen mücadelelerde düşmanın çok iyi tanınması gerektiğinin anlaşıldığını vurgulayan Han, şöyle devam etti:

'Düşmanla ilgili çok iyi istihbarat almanız lazım. Başarılı olmak istiyorsanız bunu başarmalısınız. Peygamber Efendimiz'i takip eden ajanlar vardı. Onunla ilgili bilgiler verirlerdi. 'Kuzeye gidiyor, güneye gidiyor' diye bilgi verirlerdi. O da, onlar 'kuzeye gitti' derlerse kıvrılıp güneye giderdi. Peygamber Efendimiz'in gitmeyi hep istediği Mekke'ye giden sahabe ajan, orada insanların Müslümanlara karşı silahlarını bilediğini gördü. Efendimize, 'Mekke'ye gelmeyin' dedi. Ama bu sırada Hazreti Muhammed yolun yarısını hicret etmişti bile. Peygamber Efendimiz, onlara 'neden savaş istiyorsunuz, bizi sizi öldürmeye değil hac için geliyoruz.' dedi. Peygamber Efendimiz sahabelere de dedi ki 'Size seçenekler veriyorum, hadi savaşalım ama Kureyşlilerle savaşımız çok sert olabilir.' Aslında burada Peygamber Efendimiz, Müslümanları test ediyordu. Hz. Ebubekir dedi ki 'Ey Allah'ın Resulü senin hac için geldiğini biliyorum. Bu mübarek ayda geldiğimiz için savaşamayız. Zaten siz kimseyi de öldüremezsiniz. Bunu bizi test etmek için söylediğinizi de biliyorum. O yüzden biz Mekke'ye savaşmak için gidiyormuş gibi gitmeyelim' dedi. Peygamber Efendimiz de bunu üzerine 'Allah'ın emriyle yürüyün' diye buyurdu.'

Han, bu emrin üzerine bin 400 kişinin bir vadiden geçip Mekke'ye doğru yola çıktığını, sahabelerin bu zorluklarla dolu yolları geçerek seferlerini sürdürdüğünü ve ilk hacı gerçekleştirdiklerini belirterek, 'Bugün Müslümanlar hacca gidebiliyorsa bunu o gün zorlukları aşarak Mekke'ye giden sahabelere borçluyuz. Oysa bugün giden hacılar, hacca giderken 'yok pasaport kuyruğunda çok bekledik, yok otelimiz iyi değildi' diye yakınıyor. Oysa o günkü Müslümanların içecek suyu bile yoktu. Hayatlarını riske attılar.' dedi.

Numan Ali Han, bu yolculuğun sonunda Müslümanların Hudeybiye'de mola verdiğini ifade ederek, 'Bu molada Peygamber Efendimiz, 'Kabe Allah'ın evi ve Allah bu evi koruyacak' dedi. Bir sahabe, bu molayı şöyle anlatır; 'Molada Peygamber Efendimiz su istedi, ufak bir gargara yaptı kuyunun içine tükürdü, kumdan sular su taşmaya başladı. Hem biz hem hayvanlarımız, kana kana su içtik.' Bu sırada Mekke'den 80 katil Hazreti Muhammed'i öldürmek için mola verilen yer olan Hudeybiye'ye yollandı ama Hz. Muhammed, sahabeler 'öldürelim' demesine rağmen bu insanları öldürmek yerine Mekke'ye gönderdi. Mekkelilere 'sizinle savaşmaya değil, hac için geldik' mesajını yolladı.' şeklinde konuştu.

Kaynak: AA