İş Adamı Arslan 'FETÖ'nün Kumpası'nı Anlattı

FETÖ mensuplarının bağış taleplerini kabul etmediği için isimsiz bir ihbar mektubuyla kendisine ve ailesine kumpas kurulduğunu belirten Ulusal Baklagil Konseyi Başkanı ve iş adamı Mahmut Arslan, yaşadıklarını anlattı Arslan: 'Ailemin bütün şahsi mal varlıklarına, firmalardaki hesaplarına, aynı zamanda firmalardaki ortaklık paylarına el konuldu. İfade vermek için çağrılmadım, olanlardan haberim bile yoktu. Bir gün bankadan aradılar ve mahkeme tarafından hesaplarımın bloke edildiğini söylediler. Bana haber bile vermeden bütün mal varlığıma el koydular' 'Ben, bu yapının ilk mağdurlarından birisiyim. Mal varlığıma el koymaları 1,5 yıl sonra kaldırıldı ama daha sonra bankalar el koydu. Bu sürede duran firmalarımız nedeniyle bin 800 işçinin işine son vermek zorunda kaldık. Sistemimiz tamamıyla tarumar oldu'

SEZGİN PANCAR - Ulusal Baklagil Konseyi Başkanı ve iş adamı Mahmut Arslan, Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) mensuplarının bağış taleplerini kabul etmediği için isimsiz bir ihbar mektubuyla kendisine ve ailesine kumpas kurulduğunu belirterek, 'Ben, bu yapının ilk mağdurlarından birisiyim. Mal varlığıma el koymaları 1,5 yıl sonra kaldırıldı ama daha sonra bankalar el koydu. Bu sürede duran firmalarımız nedeniyle bin 800 işçinin işine son vermek zorunda kaldık. Sistemimiz tamamıyla tarumar oldu.' dedi.

Arbel Bakliyat'ın yönetim kurulu başkanı ve İçel Ticaret ve Sanayi Odası Meclis Başkanı da olan Arslan, milyonlarca lira zarara uğramasına, yüzlerce işçisinin evine ekmek götürememesine neden olduğunu söylediği FETÖ ile mücadelesini AA muhabirine anlattı.

Çukurova bölgesinin en büyük ihracatçılarından olduğu için paralel yapı tarafından hedef alındığını ifade eden Arslan, FETÖ mensuplarının kendisiyle ilk olarak okul ve yurt yapması için irtibata geçtiğini söyledi.

Arslan, bu tür bağışları devlete yapmak istediği için talebe olumsuz yanıt verdiğini dile getirerek, şunları söyledi:

'Onlara bağışlamak yerine İçel'in en güzel okullarından olan, 32 derslikli, şu anda da bine yakın öğrencisi olan bir anadolu lisesini açarak, Milli Eğitim Bakanlığına bağışladık. Üniversiteye bir hastane yaparak, yine bağışladık. Daha sonra bulunduğum bölgedeki insanlar özellikle bayram ve cuma namazlarında sıkıntı çekiyorlar diye cami yaptırdık. Tabii bunların yanı sıra sağlık ocağı gibi çok sayıda toplumun ihtiyacı olan projeler yaptık.'

FETÖ'nün, bağış alamadığı için kendisine zarar vermek üzere harekete geçtiğini aktaran Arslan, 2011 yılında ortaya çıkan isimsiz bir ihbar mektubuyla bütün mal varlığına el konulmasıyla devam edecek bir sürecin ilk adımının atıldığını belirtti.

Arslan, ihbar mektubunun emniyet içerisine sızan FETÖ üyesi polislerce gönderildiğini iddia ederek, 'Asılsız bir ihbar mektubuyla bizim devlete zarar verdiğimizi, kaçakçılık yaptığımızı, hayali ihracat yaptığımı, Güneydoğulu olduğumuz için PKK'lı olduğumuzu, PKK'ya finans sağladığımızı iddia ettiler.' diye konuştu.

- 'İfadeye çağrılmadan mallarıma el koyuldu'

Arslan, ihbar mektubu üzerine, o dönemde İçel'de görev yapan savcı Mehmet Yazıcı tarafından hakkında soruşturma açıldığını, kamuoyunda 'Kozmik oda' olarak bilinen Genelkurmay Ankara Seferberlik Bölge Başkanlığında arama yapan hakimlerden Halil İbrahim Kütük'ün de mallarına el konulmasına karar verdiğini anlattı. Arslan, görevlerinden alınan iki ismin de tutuklu bulunduğuna dikkati çekti.

Soruşturma aşamasında kendisine haber verilmediğini söyleyen Arslan, şöyle dedi:

'Ailemin bütün şahsi mal varlıklarına, firmalardaki hesaplarına, aynı zamanda firmalardaki ortaklık paylarına el konuldu. İfade vermek için çağrılmadım, olanlardan haberim bile yoktu. Bir gün, bankadan aradılar ve mahkeme tarafından hesaplarımın bloke edildiğini söylediler. Bana haber bile vermeden bütün mal varlığıma el koydular. İstanbul'da petrol istasyonlarımız vardı, bin 800 insan çalışıyordu. Orada yine yüzlerce çalışanın olduğu inşaat firmalarım vardı. Hepsi de kentin önemli yerlerindeydi. Bir tanesinde şu an 2 bin tane konut yapıyorlar. Buralara haberim olmadan el koyuldu. Bunları bankadan işitiyorsun. Peki yargılama ne oldu? Beni şu ana kadar da yargılamadılar bile.'

Kendisine kurulduğunu ileri sürdüğü kumpas nedeniyle büyük zarara uğradığını ifade eden Arslan, 'Ben, bu yapının ilk mağdurlarından birisiyim. Mal varlığıma el koymaları 1,5 yıl sonra kaldırıldı ama daha sonra bankalar el koydu. Bu sürede duran firmalarımız nedeniyle bin 800 işçinin işine son vermek zorunda kaldık. Sistemimiz tamamıyla tarumar oldu. Ben, yaklaşık 450 milyon dolar zarara uğradım. Binlerce aile de mağdur oldu. Hangi iş adamı olursa olsun, bu kadar malına el koyulursa batar. Ama ben, Allah'a çok şükür ayakta kaldım.' dedi.

Arslan, kendisiyle birlikte ailesinin de FETÖ mensuplarınca haksız suçlamalarıyla karşı karşıya bırakıldığını dile getirerek, iş adamı kardeşinin 'kadın ticareti' yapmakla suçlandığını, bunun da asılsız olduğunun ortaya çıktığını bildirdi.

- 'FETÖ mensupları ihracatçı arkadaşların üzerilerine yürüdüler'

Mahmut Arslan, Akdeniz İhracatçılar Birliğine bağlı Hububat, Bakliyat, Yağlı Tohumlar ve Mamulleri İhracatçıları Birliğinin başkanlığını da yürüttüğü için FETÖ mensuplarının belirli dönemlerde ihracatçıları hedef aldığını gördüğünü savunarak, şöyle devam etti:

'FETÖ mensupları ihracatçı arkadaşların üzerilerine yürüdüler. Kendilerine istedikleri paraları vermeyen, himmet adı altında toplanan paralarla ilgili katkı sunmayanları, getirdikleri ürünlerde GDO olduğu iddiasıyla suçladılar. Teknik üniversiteden, TÜBİTAK'tan sahte belgeler aldılar. Sonra bunların hepsi tutuklandı. Hepsi ortada. Bu ihracatçılar iş yapamaz hale geldi. Hepsinin milyar dolarlarca cirosu vardı. Bu firmalar o dönemde çalışamadılar, moralleri bozuldu. Bu firmalar demoralize olunca da ihracatta azalmalar oldu. Akdeniz İhracatçılar Birliğinin ihracatı da o dönemden sonra özellikle tarım ürünlerinde düşmeye başladı. 17-25 Aralık'tan ve darbe girişiminden sonra ihracatlar kısmen artmaya başladı. Firmalar çok daha fazla moral bulmaya başladılar. Kendilerini artık ne aşağıya çekecek gümrük memuru, ne bir bürokrat var.'

Arslan, hukuk mücadelesine kesintisiz devam ettiğini vurgulayarak, İçel merkezli 19 ilde Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması'na (FETÖ/PDY) yönelik yürütülen soruşturma kapsamında İçel 2. Ağır Ceza Mahkemesine açılan ve 70 sanığın yargılandığı dava ile 16'sı meslekten ihraç edilen 26 emniyet mensubunun yasa dışı dinleme iddiasıyla aynı mahkemede yargılandığı davaya müşteki sıfatıyla katılarak sanıklardan şikayetçi olduğunu anlattı.

Arslan, yaşadığı süreçle ilgili Ankara KOM Daire Başkanlığına da dilekçeyle başvurduğunu kaydetti.

- 'Sevinçliyim çünkü Türkiye kurtuldu'

Maddi ve manevi zarara uğrasa da Türkiye'nin bu yapıdan temizlenmeye başlaması nedeniyle sevinçli olduğuna işaret eden Arslan, 'Şahsi servetimi kaybettim ama sevinçliyim çünkü Türkiye Cumhuriyeti kurtuldu.' ifadesini kullandı.

Arslan, FETÖ'nün, çok tehlikeli bir örgüt olduğuna dikkati çekerek, şu değerlendirmede bulundu:

'Sayın Cumhurbaşkanımız da paralel yapıyla ilgili tepkisini ortaya koymasına rağmen, bazı kesimler tarafından yapının çok abartıldığı söylendi ama darbe girişimiyle beraber Türk halkı, Türkiye'deki siyasi partiler, kamu kuruluşları ve sivil toplum kuruluşları anladı. O nedenle Sayın Cumhurbaşkanımızın direktifiyle halk meydanlara dökülerek bu darbeyi önlediler. İnanın, çok hayırlı oldu. Bunlar darbeyle temizlenmeseydi 17-25 Aralık'tan sonra kalacaklardı. Şimdi bunların hainliğini, bunların IŞİD'den farklı olmadığını Türk halkı, siyasi partiler, herkes biliyor.'

FETÖ ile mücadelesini sonuna kadar sürdüreceğini anlatan Arslan, şöyle dedi:

'Halkın meclisine bomba attılar, bu olacak şey değil. Halka kurşun sıktılar, bunların polisle, askerle alakası yok. Asker elbisesi giymiş teröristler, bunlar acımasızlar. Bunlar çok şükür şimdi temizleniyor. Bu Sayın Cumhurbaşkanımızın büyük gayretiyle oluyor. Biz de iş adamları olarak, her yerde korkmadan bunu söyledik. Bunların tehlikesini çok iyi yaşadım ve biliyordum, bunları her yerde anlattım. Beni suçlayanlar, yargılayanlar, Allah o kadar büyük ki şimdi hepsi tutuklandı. Benim için araştırma yapan, yazı yazan polislerin hepsi içeride. Savcı Mehmet Yazıcı, diğer savcılar, polisler hepsi içeride. Büyük bir organizasyonla beni ve şirketimi kumpasa aldılar. Bir yere yemeğe gideceksem, kimle yiyeceksem orada benim görüntülerimi çekiyorlardı. Bunların hepsinin kanıtları var. Ben bunları yaşadım ama içime atmadım. Mücadelemi her etapta devam ettirdim.'
Kaynak: AA