Refah Partisi Eski Milletvekili Şaban Bayrak, İşkence Günlerini Anlattı

12 Eylül darbesinde 2 kez cezaevine girip işkence gören, 28 Şubat’ta da cezaevinde yatan Refah Partisi Eski Milletvekili Şaban Bayrak, darbelerin toplumda uzun yıllar silinmeyen ağır izler bıraktığını, bu nedenle hafife alınmaması gerektiğini söyledi.

Refah Partisi Eski Milletvekili Şaban Bayrak, İşkence Günlerini Anlattı
27 Mayıs 1960, 12 Eylül 1980 ve 28 Şubat 1997 tarihlerindeki darbelerin tanığı olan Refah Partisi Eski Milletvekili ve şimdi Kent Baharatları Yönetim Kurulu Başkanı olan Şaban Bayrak, 12 Eylül’de iki kez işkence gördüğünü, 28 Şubat’ta da suçsuz yere ceza aldığını ifade etti.

12 Eylül’de; 1979 yılında Kayseri’de Milli Selamet Partisi il başkanı iken düzenlenen 1401 Hicri Yürüşü’ne katıldıkları için, dönemin Milli Selamet Partisi Necmettin Erbakan’dan emir alarak devleti yıkıp şeriat düzenini getirmek suçlarından ceza aldığını belirten Şaban Bayrak, gördüğü işkenceleri şöyle anlattı:

“Eşim hala darbe meselesini duymaya tahammül edemiyor”

“12 Eylül’de Milli Selamet Partisinin merkez ilçe başkanlığını yapıyordum. 12 Eylül darbesi yapıldı, 1981’in Ocak ayında bizi de evimizden aldılar, götürdüler. Evimize geldiklerinde oğlum ve kızım küçük; ağlaşıyorlar. Askerler süngü ile gecenin ikisinde eve geldiler. Evi didik didik aradılar, suç unsuru aradılar ve gözümüzü bağlayıp bizi aldılar, gittiler. Eşim hala, bir darbe meselesi gündeme geldiğinde, psikolojik olarak çok sıkıntı çekiyor. Allah bir daha bu millet böyle bir darbe göstermesin. Şimdiki Doğumevi’nin yanında Merkez Komutanlığı Gasilhanesine koydular. Sabahına da Zincidere’ye götürdüler. Orada beni sorguya aldılar, ilk vardığımızda tabi ne olduğunu bilmiyoruz, gözlerimiz bağlı… Tecrite indirdiler, gençler, çocuklar dizili orada… Kimisi eli bağlı, kimisi yerde, beton üzerinde. Dört metreye dört metre bir yer… Sabahleyin bir tencere içerisinde çay geldi, zeytinle ekmek geldi, herkes yedi.

“9 gün ellerimiz bağlı, uykusuz ve aç bıraktılar”

Sonra yemek yemeyecek ve uyumayacak insanların listesi geldi. Benim ismimi de okudular. Bu, tam 9 gün devam etti. Duvara asılmış, 60-70 santimetre boyutunca demir borular var, onun üzerine de ipler bağlı, herkes elini ipe geçiriyor, orada bekliyor. Uyku yok, yemek de verilmiyor, sadece su veriliyor. Ama diğerlerine yemek geliyor. Yemek ortaya geliyor, asker kapıda bekliyor biz de öyle bakıyoruz… Sağcı ve solcu gençler de asker görmeden gömleklerinin arasına birer parça ekmek koyuyor ve asker gittikten sonra o birer parça ekmeği bize veriyordu. Bu şekilde tam 9 gün devam etti.

“1 ay boyunca her gün falaka…”

Uyumamak ve aç durmak insanı şuursuzlaştırıyor, bizi bu şekilde sorguya aldılar. 9 günden sonra 1 ay işkence yaptılar. Hem falaka, hem çıplak gece dışarı çıkarıp soğuk suda gezdirme… Falaka için yatırıyorlar, ayaklarına tahta bağlayıp vuruyorlar. Ayakların şişip yürüyemez hale geldiğin zaman ayağa kaldırıyorlar, yere su döküyorlar, asker başında ‘Zıpla’ diyor. Ayaklarınıza kan oturmaması için o suyun üzerinde zıplıyorsunuz. Ondan sonra copla eline vuruyorlar, bu sefer elini yere vurdurarak kanın dağılmasını sağlıyorlar. Bir ay bu şekilde işkence ettiler.”

“Küfrederek: tutukluluğunun devamına”

1 ay işkenceden sonra serbest bırakıldığını, 1983 yılında yine işkenceden dolayı ikinci kez cezaevine konulduğunu söyleyen Şaban Bayrak, “1983’ün birinci ayında, aynı davadan dolayı gece yine geldiler evden aldılar. Yine Zincidere’ye götürdüler ve benimle birlikte 4 arkadaş daha getirdiler. Kocasinan Eski Belediye Başkanımız Bekir Yıldız, İl Başkanımız Yusuf Bozkurt, arkadaşımız Mustafa Tekelli ve Macit Gül. Onlar da gelince tekrardan sorguya başladılar. O zaman İran’a uçak kaçıran Ömer Yorulmaz, benim hakkımda bu yürüyüşü yapanın ben olduğumu söyleyerek ifade vermiş. Bütün sorgulama benim üzerimde yoğunlaştı yine ve tam bir ay çok şiddetli bir şekilde işkence gördük. İşkenceyi yapan Siyasi Şube’de Abdurrahman Tolgar diye bir komiser. Gözümüz bağlı, görmüyoruz ama biliyoruz. O Abdurrahman Tolgar geldiğinde saatini çıkarır, masaya koyardı. Sesinden fark ederdik. O saatini çıkardıktan sonra yumruk gelirdi. Tabi yumruğu yedin mi düşüyorsun, kaldırıyorlar, su atıyorlar, tekrardan… ‘Sen Erbakan Hoca’dan şu emri aldın, imzala, çık git’ diyorlar. Mahkemeye çıkacağımız güne kadar bu işkence devam etti. Mahkemeye çıkarken doktor sağlık kontrolü için bizi soydu. Baktı ki vücudumun her tarafı darp izleri ile dolu, ayakkabı ayağımıza olmuyor, ellerimiz davul gibi şiş… Anlatılmaz o işkenceler… Bir askeri hakim, albay bizi yargıladı. Dört arkadaşımı tahliye ettiler, bana gelince bağırarak, küfrederek ‘Tutukluluğunun devamına’ dedi.

O arkadaşlar bir ay sonra çıktı, ben Zincidere’de 7 ay daha yattım. Bizi Konya Sıkıyönetim Mahkemesi’ne götüreceklerdi. Özal geldi, parti kuruldu, normal hayata dönüldü. Konya’ya gitmedik, Kayseri’de 1. Ağır Ceza’da yargılandık. 7 ay sonra mahkemeye çıktık, çıktığımız ilk mahkemede tahliye olduk, ikinci mahkemede beraat ettik. Çünkü hiçbir suçumuz yok” diye konuştu.

“Darbeler basite alınacak olaylar değil”

28 Şubat Postmodern Darbesi’nde ise bu kez Kayıp Trilyon Davasından dolayı suçsuz yere ceza aldığını, 3 yıl polisten kaçarak yaşadıktan sonra 2006 yılında 7 ay cezaevinde yattığını dile getiren Şaban Bayrak, özellikle belli yaş grubunun altındaki gençlerin, sonuçsuz kalmasından dolayı darbe girişimini hafife almamaları gerektiğine dikkat çekti. Darbelerin, sosyolojik ve psikolojik sonuçlarının, uzun yıllar silinmeyen ağır izler bıraktığını vurgulayan Şaban Bayrak, “Bu ülke Cumhuriyet tarihi boyunca üç kez darbe, çok sayıda da darbe girişimi gördü. Ama hiçbirinde 15 Temmuz Kalkışmasındaki kadar zulüm görmedi. Allah göstermesin FETÖ’cüler darbe girişimini başarsalardı, daha başlamadan bu kadar insanı öldürenler, kim bilir daha sonra ne yaparlardı? Birçok ülkede darbe oluyor, gençlerimiz bunu televizyondan görüyor ama o kadar basit bir durum değil. Eğer darbe girişimi başarılı olsaydı, AK Parti’ye en küçük noktada hizmet etmiş ya da AK Parti ile alakası olmayıp namazında niyazında ve hatta dürüst birçok insana suç isnat edip zorla kabul ettirip zulüm edebilirlerdi. Allah’a dua ediyoruz ki bu, milletimizin feraseti, Cumhurbaşkanımızın cesareti, Başbakanımızın gayretli çalışması ile ceketlerini alıp kaçmamaları üzerine bu darbe girişimi ucuz atlatılmıştır. Allah bir daha bu millete böyle darbe göstermesin” ifadelerini kullandı.
Kaynak: İHA