Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş Açıklaması (4)

'(Yeni anayasa ve başkanlık sistemi) Bunların hepsi demokratik zeminlerde tartışılır. Sonuçta bütün bunların hepsi kul yapımıdır, değişmez kurallar değildir. Bugün böyle olur yarın başka olur'

Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Numan Kurtulmuş, yeni anayasa ve başkanlık sistemine ilişkin, 'Bunların hepsi demokratik zeminlerde tartışılır. Sonuçta bütün bunların hepsi kul yapımıdır, değişmez kurallar değildir. Bugün böyle olur yarın başka olur.' dedi.

Kurtulmuş, Uluslararası Kültür Turizmi ve Medya Kurultayı kapsamında geldiği Konya’daki Mevlana Müzesi’nde, TRT Haber’de canlı yayınlanan “Anadolu Soruyor” programında gündeme ilişkin değerlendirmede bulundu, gazetecilerin sorularını yanıtladı.

Bir gazetecinin 'Hükümetinize yönelik 'madem yurtta sulh cihanda sulha dönecektiniz, niye bu kadar maceraya girdiniz?' diye eleştiriler de var. Bu konuda ne diyorsunuz?' sorusu üzerine, Suriye, Irak, Yemen ve Libya'nın bu hale gelmesini kendilerinin istemediklerini söyledi.

Başından itibaren 'Ey bölge halkları aman ha dikkat edelim. Bu bölge halklarını iki fay hattında bölmeye çalışıyorlar. Biri mezhep, bir diğeri de etnik farklılıklar' diye sürekli uyarılarda bulunduklarını anımsatan Kurtulmuş, 'Biz hep Türkiye olarak bu bölge halklarının talepleri doğrultusunda, bu halkların yanında olmaya çalıştık. Çünkü şunu biliyoruz; rejimler, siyasi aktörler, figürler ve hatta bu bölgeye dışarıdan gelen güçler gelir geçer, fakat bu bölge halkları, bu bölgedeki Sünniler, Şiiler, Türkler, Araplar, Farisiler ve Kürtler, biz kıyamete kadar yaşamaya devam ederiz.' diye konuştu.

Kurtulmuş, temel perspektiflerinin bölge halklarının hayrına olacak çözümlere destek olmak olduğuna işaret etti.

- 'Eğer güvenli bölge olsaydı iş bu noktaya gelmeyebilirdi'

Şu anda belki 10'un üstünde ülkenin fiili olarak varlığı olan Suriye'yi bu hale Türkiye'nin getirmediğini anlatan Kurtulmuş, şunları kaydetti:

'Kimse insafsızlık etmesin. Bu anlamda Türkiye'nin tek başına yapabileceği iş var. Güvenli bölge meselesi gibi. Defaatle söyledik, her platformda söyledik, maalesef kimse bunun yanında durmadı. Eğer güvenli bölge olsaydı iş bu noktaya gelmeyebilirdi. Uçuşa yasak bölge olsaydı, bu noktaya gelmeyebilirdi. Ayrıca bu uluslararası koalisyonun, yani Suriye'de Esed'in karşısında olan muhaliflere destek veren uluslararası koalisyonun da kime destek vereceğini, nasıl destek vereceğini uzun yıllar boyunca çok tespit edemediler. Şu gruba verdiler sonra vazgeçtiler, öteki gruba verdiler.

Hiçbir ülkenin bundan sonra Suriye krizini tek başına çözme yeteneği kalmamıştır. Ne ABD ne Rusya ne Avrupa, hiçbir güç tek başına Suriye meselesini çözemez. O zaman bir ortak barış perspektifinin oluşması, Suriye halkının önünün açılması, uluslararası camia eğer bir şey yapmak istiyorsa bir an evvel savaşı durduracak formülleri bulması ve bundan sonraki sürecin bir uluslararası gözetim altında sağlıklı işleyişini sağlayacak bir mekanizmanın oluşması gerekmektedir.'

Kurtulmuş, Türkiye olarak Suriye halkının dün olduğu gibi bugün de yanında olduklarını, yarın da olmaya devam edeceklerini vurguladı.

Aynı şeyin Mısır için de geçerli olduğunu dile getiren Kurtulmuş, Türkiye'nin Mısır halkı ile ebedi ve ezeli dostluğu olduğunu, bu halkla asla düşmanlığın mevzu bahis edilemeyeceğini aktardı.

Karşı çıktıkları şeyin, halk tarafından seçilmiş bir cumhurbaşkanının iş başından uzaklaştırılması, darbe yapılması olduğunun altını çizen Kurtulmuş, Türkiye olarak Mısır halkının iyiliğini düşündüklerini, dolayısıyla bir an evvel bu ülkede de demokratik bir sürecin inşa edilmesinin Mısır halkının menfaatine olduğunu bildirdi.

- 'Yeni anayasa meselesi olmazsa olmaz bir husustur'

Kurtulmuş, bir gazetecinin, 'Meclis'in çok daha etkin çalışabilmesi için bütün partilerle birlikte çalışma yapılması uygun görüldü ve bugün ilk toplantı yapıldı. Bu toplantıdan uzlaşma çıkar mı ve sonrasında yani anayasa ve başkanlık sistemi konularında ne gibi çalışmalar olur?' sorusuna şu cevabı verdi:

'AK Parti parlamentoda çoğunluğa sahip ama biz daha fazla çoğunluğumuz olsa dahi parlamentodaki işlerin suhuletle, karşılıklı müzakereyle, kolaylaştırarak yürütülmesinden yanayız ama maalesef Meclis İçtüzüğü, parlamentoda işlerin kolaylaştırılması üzerine değil zorlaştırması üzerine kurulmuş. Açıkça da söyleyeyim, Meclis İçtüzüğü de aynen 12 Eylül'ün diğer temel yasaları gibi anayasa başta olmak üzere biraz da sivil siyaseti çok rahat çalıştırmamak üzere kurulmuş. Dolayısıyla bizim bu Meclis İçtüzüğü'nü bir an evvel değiştirmemiz lazım. Bir yasa çıkması faaliyetine bakıyorsunuz, akşam 7, 8, 9'a kadar bir türlü konuya gelinemiyor. Usul tartışmaları, grup önerileri gibi muhalefet yayıyor ama sonuçta oylamaya geldiği zaman indir elini, kaldır elini, iktidar çoğunluğa sahip olduğu için muhalefetin karşı çıktığı her şey yasalaşıyor. Dolayısıyla muhalefet de aslında herhangi bir şeye mani olmuyor. Sadece geciktiriyor. Bunu tespit etmek lazım. Bu doğru da değil. Bir sürü hakaretler, küfürler, kavgalar oluyor. Türkiye'ye yakışmayan manzaralar. İnanın Meclis İçtüzüğü'nde geciktireceğiz diye bunlar yapılıyor.'

Kurtulmuş, yeni anayasa meselesinin Türkiye için bir fantezi ve lüks olmadığını, Türkiye için olmazsa olmaz hususlar arasında yer aldığını bildirdi.

12 Eylül'ün hemen arkasından sistem ve başkanlık tartışmalarının yapıldığını anlatan Kurtulmuş, AK Parti olarak Türkiye'de yeni, çok etkin çalışan bir yürütme mekanizmasının bir parçası olarak başkanlık sisteminin tartışılması gerektiğini söylediklerini hatırlattı.

- 'Millet kabul ederse başımızın üstüne'

'Sadece anayasayı tartışırken bunu tartışalım' demediklerini, sadece başkanlık sisteminin gündeme getirilip tartışılabileceğini söylediklerini ifade eden Kurtulmuş, şöyle devam etti:

'Başka partiler de tam tersini söyleyebilir. 'Biz de şunu istiyoruz' diyebilir. Bunların hepsi demokratik zeminlerde tartışılır. Sonuçta bütün bunların hepsi kul yapımıdır, değişmez kurallar değildir. Bugün böyle olur yarın başka olur ama Türkiye'nin geldiği son 30 yıllık tarihimizin, 12 Eylül sonrasındaki gelişmelerin, özellikle Türkiye'nin 1990'lı yıllardaki rahmetli Turgut Özal'dan sonraki süreçte karşılaştığı o aksaklıkların giderilmesi için herhalde en doğru yollardan biri olarak başkanlık sistemi görülüyor. Sonuçta Meclis'ten geçerse ne ala, geçmezse millete gideriz. Millet kabul ederse başımızın üstüne ama bizim bir farkımız var. Millet kabul etmezse de başımızın üstüne. İlla 'millet bizim dediğimizi kabul edecek' diye bir şey yok. İşin sahibi de hakemi de hakimi de milletin kendisidir.'

- 'Bu memleket terörden temizlenene kadar mücadelemiz sürecektir'

Kurtulmuş, terörle mücadele ve dokunulmazlıklara ilişkin bir soru üzerine, terörle mücadelenin ayrı bir konu olduğunu, mücadelenin devam ettiğini söyledi.

'İnşallah bu memleket terörden temizlenene kadar, terör ve terör örgütleri bu ülkeye artık tehdit olmayacağı noktaya gelene kadar bu mücadele sürdürülecektir.' diyen Kurtulmuş, sözlerini şöyle bitirdi:

'Sonunda teröre karşı mücadeleyi millet kazanacaktır. Buna inancımız tamdır. Bu istikamette de gelişmeler ortaya çıkıyor. Sonuçta bu meseleyi ayrı olarak görmek lazım. Dokunulmazlık dosyalarını da çok konuştuk, çok tartıştık. Hukuki süreçler tamamlandı. Şimdi siyaset olarak bizim konuşma vaktimiz değildir. Dokunulmazlık dosyalarının her birisi ilgili savcılıklara intikal ediyor. İntikal ettikçe de savcılar ilgili şahısları ifade vermeye çağırıyor. Bundan sonra siyasetin söyleyeceği hiçbir şey yok. Bundan sonrası mahkemeler ve savcıların işidir. Savcılar dava açmaya değer bir dosyadır derse açar, hayır buna gerek yoktur derse kovuşturmaya gerek olmadığı kanaatini belirtir ve dosyayı kapatır. Bunun üzerine, hukukçuların yapacağı bu işlere bizim siyaset olarak söyleyecek bir şeyimiz kalmadı. Artık hukuki mecrada iş yürüyecek.'

(Bitti)
Kaynak: AA