Karne Dönemiyle İlgili Akademisyenden Önemli Uyarılar

Hasan Kalyoncu Üniversitesi (HKÜ) Eğitim Fakültesi öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. İsmail Hakkı Tomar, karne döneminde neler yapılmalı, nasıl karşılanmalı, çocuklara nasıl davranılmalı gibi çeşitli konulara açıklık getirerek önemli tespitlerde bulundu.

Karne Dönemiyle İlgili Akademisyenden Önemli Uyarılar
Karnenin tanımını yapan ve ne anlama geldiğini açıklayan Yrd. Doç. Dr. İsmail Hakkı Tomar, “Karne okul başarısının veya başarısızlığın göstergesi olarak algılanır. Her ne kadar öğrenmenin sadece notla değerlendirilmesi mümkün olmasa da, karne eğitim sisteminin değişmez bir parçasıdır. Karne çocuğun benlik algısını, motivasyonu, okula ve öğretmene karşı tutumunu etkiler. Başarılı olan çocuklar ve aileleri için karne bir gurur kaynağıdır. Ancak akademik başarı alanında sorun yaşayan çocuklar için her karne dönemi sıkıntı ve üzüntüyü beraberinde getirir. Özellikle ilköğretimin ilk yıllarında sınıf arkadaşlarından daha başarısız bir karneye sahip olan bir çocuğun okula ve öğrenmeye karşı ilgisi, motivasyonu, benlik algısı olumsuz olarak etkilenebilir. Karnedeki kötü notlar çocuğun kendisini başarısız, yetersiz hissetmesine neden olabilir. (ben başarısızım, ben zaten yapamam, ben aptalım gibi genellemeler ortaya çıkabilir). İlerleyen yıllarda ise karnedeki zayıf notlar, çocuk ile anne baba arasında çatışmalara yol açabilmektedir’’ şeklinde konuştu.

ANNE-BABA VE ÇOCUKLAR NE HİSSEDER, NE İSTER?

Tomar,iyi not alamayan çocuklara ceza verilmesini, ancak bu cezanın şiddet olmaması gerektiğini vurgulayarak, ‘‘Her anne baba çocuğun başarılı olmasını ister, sınıf birincisi olmasa da çocuğunun ona verilen emeklerin karşılığında belli bir seviyede iyi notlar almasını bekler. Ancak çeşitli nedenlerle bu her zaman mümkün olmayabilir. Genel olarak iyi notlar alamayan çocuklara karne sonrasında ceza verilir (planlanan bir tatile çıkılmaması veya söz verilen bir şeyin alınmaması gibi). Ancak en çok sorun ve sıkıntı oluşturacak anne-baba tutumları, fiziksel ceza (dayak gibi) ya da psikolojik zarar verecek (aşağılama “sen ne kadar aptal bir çocuksun” veya kıyaslama “bak kardeşinin karnesine, hepsi pekiyi” gibi) tepkiler verilmesidir. Anne babalar karneyi ellerine aldıklarında kötü bir sürprizle karşılaşmış gibi hissederler, bu nedenle ilk tepki genelde çok kontrol edilemeyen duygusal (kızmak, bağırmak gibi) bir tepkidir. Sonra biraz daha sakinleşip durumu değerlendirmeye başlarlar. Başarısız bir karne karşısında ilk olarak kızgınlık hissetmek doğal gibi görünse de, bu yaşanılan sorunun çözümüne yardımcı olamayacaktır. Ama tabi ki hiçbir şey olmamış gibi davranmak da uygun değildir. Başarısız bir karne getiren çocuk ise, belli etse de, etmese de bu durumdan çok rahatsızdır. Hem anne-babanın tepkileri hem de başarısız olmanın getirdiği suçluluk, hayal kırıklığı, pişmanlık, değersizlik gibi duyguları yaşar. Eğer anne-babanın göstereceği olumsuz tepkilerden çekiniyorsa, yalan söyleme gibi geçici olarak yaşanılacak ve olumsuzluğu ertelemeye yarayacak davranışlara başvurabilir. Yine, karne başarısı ile ilgili çok fazla beklenti ve baskı hissediyorsa, çok daha ciddi sorunlar yaşanabilir (uyum ve davranış problemleri, evden kaçmak, kendine zarar verecek davranışlarda bulunma vb.). Ancak bilinmesi gereken ise her çocuğun karneyi önemsediğidir’’ dedi.

EBEVEYNLER NELER YAPMALI?

Tomar, ebeveynlere çocukların karnesinin beklenildiği gibi olmasa da, bardağın dolu tarafından bakılması gerektiğini söyleyerek, ’’Bu kadar yoğun ve yorucu bir dönemi birlikte tamamlayabildiğiniz için hem çocuğunuzu hem de kendinizi takdir edin. Çocuklarınızın bir eğitim öğretim yılı boyunca sergiledikleri çabaya ve akademik performansa yönelik öncelikli olarak olumlu bir değerlendirme yapın. Yani bardağın dolu tarafından bakarak çocuğun başarılarını, olumlu özelliklerini, çabalarını takdir edin, karnesiyle ilgili öncelikli olarak başarılı olduğu alanlara yönelik olumlu dönütler (geribildirimler) verin. Çünkü çocuğunuzun karnesi beklediğiniz gibi olmasa da mutlaka o karnede çocuğunuzu takdir edecek olumlu bir özellik vardır. Unutmayalım ki akademik olarak başarısızlık, yetersizlik yaşayan çocukların diğer çocuklardan daha çok yetişkin desteğine ihtiyaçları vardır. Ve ebeveynlerin görevi çocukların onlara ve desteklerine ihtiyaç duyduklarında o desteği onlara sağlamaktır. Çocuklarınıza olumlu mesajlar (bu dönem istediği başarıyı elde edemedin ancak daha etkili ve verimli bir şekilde çalışırsan daha başarılı olabilirsin gibi) verin. Performansları istenilen düzeyde olmasa da çocuklarınızın sizin için değerli olduklarını onlara hissettirin. Çocuklarınızı akademik performansları düşük dahi olsa onları suçlamayın, eleştirmeyin, yargılamayın, aşağılamayın. Çünkü bu tutum ve davranışlarınız çocuğun akademik performansını artırmak yerine kendini değersiz hissetmesine, okula, öğrenmeye ve size karşı olumsuz tutum geliştirmesine yol açacaktır. Bunun yerine çocuğunuzun akademik olarak daha başarılı olması için birlikte neler yapabileceğinizi konuşun ve çözüm bulmaya çalışın. Çocuklarınızın karnesini değerlendirirken ebeveyn olarak kendi sorumluluklarımızı (destekleyici, kabul edici ebeveyn olma gibi) dikkate almayı unutmayın. Çocuğunuzun okulunu sık sık ziyaret edin, böylece çocuğunuzla ve onun okuluyla/eğitimiyle ilgilendiğinizi kendisine hissettirin. Aynı zamanda bu durum çocuğunuzun başarısı ihtiyaç duyulan için okul ve aile işbirliğini sağlayacaktır. Çocuklarınızın iyi bir tatil (dinlenme, eğlenme, oyun oynama, kitap okuma vb.) geçirmesini sağlayın. Bu onun bir sonraki eğitim öğretim yılına dinlenmiş ve hazır bir şekilde başlamasına olanak sağlayabilir. Çocuğunuzun akademik olarak zorlandığı konularda kendisinin de ilgisini ve görüşlerini de dikkate alarak destek alması için olanak sağlayın’’ diye konuştu.

Kaynak: İHA