'MHP'yi Paralel Hesap Ve Yönlendirmeyle Ele Geçirmeyi...'

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, “Olağanüstü büyük kurultay kapsamında 19 Haziran gününü açıklayıp kaos imalatı yapan, MHP’yi paralel hesap ve yönlendirmeyle ele geçirmeyi planlayanlara da asla hiçbir şart altında itibar etmeyeceğiz, izin vermeyeceğiz, dikkate almayacağız” dedi.

'MHP'yi Paralel Hesap Ve Yönlendirmeyle Ele Geçirmeyi...'
TBMM’de partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada 2 Haziran tarihinde Almanya Federal Meclisi’nde görüşülecek sözde Ermeni soykırım yasa tasarısına değinen Bahçeli, “Başbakan Yıldırım konuyla ilgili hassasiyeti dün mevkidaşı Merkel’e iletmişse de ne olacağı, Alman Meclisi’nde nasıl bir karar alınacağı bilmece gibidir. Türkiye’nin etrafı çembere alınmaktadır. Başkanlık dayatması, yeni bir sistem zorlaması ters tepecek, muhataplarını şimdiden uyarıyorum, alayını mahcup ve perişan edecektir. Başkanlık parantezine alınarak planlanan yeni anayasa AKP’nin parti tüzüğü, saray fermanı, hükümdar iradesinin temellendiği bir misak şeklinde görülmemelidir. Aksi halde yıkım ve iç kargaşa ağlarını örecek, Türkiye’yi yiyip bitirecektir” diye konuştu.

“İçimizden dışımızdan ne kadar müfteri, ne kadar paralel virüs, yazar çizer artığı, uzman yorumcu ve kiralanmış köşe yazarı, sermaye beslemesi, doğrusu ve rotası şaşmış çevre varsa hep bir ağızdan bize çamur attılar” diyen Bahçeli, “Sağ olsunlar günahlarımızı da almayı başardılar. Milliyetçi Hareket Partisi’ni layıkıyla tanımayan, hakkıyla idrakten yoksun ve ifadeden mahrum cahiller ve namertler sıra sıra karşımıza dizilip süngümüzün düştüğünü hayasız koro halinde uydurdular. Bilmiyorlardı ki biz ancak Allah karşısında eğilir, ancak millete boyun bükeriz. Bizden hesabı ancak Milliyetçi-Ülkücü irade ve mensubiyet şerefiyle müşerref olduğumuz büyük Türk milleti sorar. Yalnızca ikbalimiz, yalnızca oturacağımız koltuklar için ülkülerimizi terk edeceğimizi, karakterimizi aldıracağımızı iddia edenler bastıkları yerde ot bitmeyen bereketsizlerdir. Sırf olağanüstü büyük kurultayın yapılmaması karşılığında inandıklarımızdan ödün verdiğimiz iddiası alçak bir tezvirat, Ülkücü ahlak ve adanmışlığı yok sayan edepsizliktir. Biz Ülkücüyüz, biz Türklüğün keskin kılıcı, İslam’ın yükseklerde dalgalanan ar ve namus simgesiyiz. Nasıl bir sorumluluğun omuzlarımızda olduğunu hamdolsun biliyoruz. Sözümüzden hiç dönmedik. Geçmişimizi hiç çiğnemedik. Ve üstlendiğimiz emaneti de Allah şahit olsun çiğnetmeyeceğiz. Ülkücü ömürlerin fazilet, keyfiyet, metanet ve duasıyla zalim oyunları, şer kampanyalarını, ihanet tuzaklarını, sırtımıza hançer sallayan işbirlikçilerin riya duvarlarını yıkarak bugünlere geldik. Bundan sonra da yıkacağız. Biz dava dedik, siyasetten daha fazlasına gönül verdik. Biz dava arkadaşı dedik, partili olmanın kat be kat üstüne çıktık. Biz Türk-İslam ülküsü dedik, ülkülerin en güzeline bağlandık, aşkların en karşılıksız olanına tutulduk. Biz Türk-İslam sevdasını hayatımız boyunca taşıdık, Üç Hilal’e umutlarımızı iliştirdik, istiklal özlemlerimizi gözyaşlarıyla yıkadık” açıklamasında bulundu.

“10 TEMMUZ’DAKİ OLAĞANÜSTÜ BÜYÜK KURULTAYLA HEM TÜZÜĞÜMÜZÜ DEĞİŞTİRECEK HEM DE SEÇİM YAPACAĞIZ”

24 Mayıs tarihinde Yargıtay’ın olağanüstü büyük kurultayla ilgili kararını açıkladığını ve hukuki savunmayı kabul etmediğini belirten Bahçeli, konuya iliştin şunları dedi:

“Ankara 12’nci Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 8 Nisan 2016 tarihinde vermiş olduğu kararı onadı ve son noktayı koydu. Bize düşen de Milliyetçi Hareket Partisi’nin daha da tartışılıp yıpratılmasının önüne geçerek gereğini yapmaktı. Biz de yaptık ve seçimli olağanüstü büyük kurultay tarihini 10 Temmuz 2016 Pazar günü olarak belirledik. Ve de bunu dava arkadaşlarımıza ve milletimize ilan ettik. Yargıtay’ın gerekçeli kararını açıkladıktan bir gün sonra lazım gelen değerlendirmelerimizi milletimizle paylaştık. Bilinsin ki, Yargıtay 18’nci Hukuk Dairesi adaletsizliği teyit etmiş, haksızlığa ve yandaşlığa imza atmıştır. Rize’de çay toplayıp Kırşehir’de defalarca devlet başkanı diye tarif ettiği Sayın Erdoğan’ı hararetle alkışlayan bir hukukçu mantığının yönettiği bir kurumdan başka bir sonuç da zaten beklenemezdi. Yargıtay’ın Sayın Başkanı çayı topladığına göre herhalde demini almasını bekleyecek, siyasi cirit oynarken giydiği yandaş ceketi üzerine tam gelecektir. Bu nadir bulunur değerli şahsiyetin sanıyorum harman yerlerinde saman savurması, biçerdöver üzerinde poz vermesi, çizme giyip pancar sulaması, kasketi takıp pamuk toplaması, yetmiyorsa fındık işine girmesi an meselesidir ve beklenmelidir. Yargıtay 18’nci Hukuk Dairesi’nin gerekçeli kararını inceleyen dikkatli, objektif ve şuurlu bir akıl, hukukçu olmasa dahi birçok fahiş hata ve çarpıtmanın olduğunu ne yazık ki görecektir. Buna rağmen hak etmese de yargı kararına saygı duyacağız. Yüksek yargı organlarının ne hale düşürüldüğünü, nasıl siyasileşip tarafsızlığını kaybettiğini üzülerek izliyor, bunun Türkiye’ye büyük bir maliyeti olacağını düşünüyoruz. Gerçi Yargıtay, Danıştay ve Sayıştay’ın muhterem başkanlarının böyle bir hassasiyet ve meselesi olmadığını da ibretle takip ediyoruz. Dünya onlara güzeldir, saltanat süren onlar, ceremeyi çeken, hak ve talepleri umursanmayan millettir. Paralel ve yandaş kuşatmasına alınmış yargının bu haliyle ve bu tablosuyla adım atacak mecalinin kalmadığı ortadadır. Ve diyorum ki adaletin kalan izleri de Rize’de çay tarlasında silinmiş, Kırşehir’de hakkın rahmetine kavuşmuştur. Biz 10 Temmuz’daki olağanüstü büyük kurultayla hem tüzüğümüzü değiştirecek, hem de seçim yapacağız. Bunun dışında hiçbir kurultay tarihini tanımıyoruz. Olağanüstü büyük kurultay kapsamında 19 Haziran gününü açıklayıp kaos imalatı yapan, MHP’yi paralel hesap ve yönlendirmeyle ele geçirmeyi planlayanlara da asla hiçbir şart altında itibar etmeyeceğiz, izin vermeyeceğiz, dikkate almayacağız. Kurultaysa istenen, 10 Temmuz niye görülmez? Tüzükse değiştirilmek istenen, genel başkanlık, merkez yönetim kurulu ve disiplin kurulu seçimleri ise hedeflenen 10 Temmuz’a niçin uyulmaz? Ne yapılmak istenmektedir? Hangi amaç gözetilmektedir? Milliyetçi Hareket Partisi’nin hükmü şahsiyetini, tarihi hak ve ülkülerini savunmak bizim şerefimiz, şehitlerimize sözümüz, Türk asırlarına ve ecdadımıza namus borcumuzdur. Şerefin tavizi, namusun hiçe sayılması asla olmayacaktır.”

Kaynak: İHA