'Bela Tarr Sineması'

Film eleştirmeni Yıldırım: 'Bela Tarr'ın filmlerini Avrupa sinemasında alıştığınız tarzda izlemeye kalkarsanız, sıkıcı, yorucu bir yığınla karşılaşırsanız'.

Üsküdar Belediyesince düzenlenen 'Bela Tarr Sineması' söyleşisine, yönetmen Faysal Soysal ve film eleştirmeni Hasanali Yıldırım katıldı.

Bağlarbaşı Kongre ve Kültür Merkezinde gerçekleşen etkinlikte Yıldırım, Bela Tarr'ın 'Torino Atı'nın şiirsel bir film olduğunu belirterek, 'O şiiri anlamaya kalkarsanız bu Ahmet Haşim'in şiirini anlamaya çalışmak gibi bir şey olur. Halbuki Haşim'in şiiri anlaşılmaz, hissedilir.' dedi.

Yıldırım, okuyucuların Haşim'in şiiriyle zihni bir bağ kurmak yerine ruhi bir bağ kurmakla mükellef olduğunu belirterek, 'Bela Tarr'da öyledir. Onun filmini bütün kademeleri atarak, kalbi hissi bir bağ kurarak izlediğinizde birden farkedersiniz ki yönetmen de sizden zaten bunu istiyor. 21. yüzyıldayız, zihnimiz lüzumlu lüzumsuz her şeyle dolduruluyor. Haberleri bile bugün artık görüntü üzerinden algılıyoruz.' diye konuştu.

İnsanların sürekli görüntülere maruz kaldığınu, görüntüye maruz kalan zihinlerin biraz farklı bir biçimde dinlendirilmesi gerektiğini aktaran Yıldırım, 'Bu yüzden Bela Tarr filmi izlerken zihni bir idrak yerine kalbi bir ihsas mekanizmasıyla iş görmek zorundayız.' dedi.

Yıldırım, şöyle devam etti:

'Bela Tarr bir yönetmen olarak bize 'Zihin bir tarafa kalsın' diyor. İhmal ettiğimiz duygularımızı öncelememizi, irtibat kurmakta zorlandığımız ruhunuzun hakkını vermemizi, hala hissetmemizi ve kendimizle temas etmemizi istiyor. Bu duygulara dokunma modern insan için çok ıstırap vericidir, canımız yanar. Bela Tarr sineması için olumsuzluklar olduğuna dair yorumlar yapılır, halbuki dünya zaten olumsuz bir şeydi, biz gafletle iyi bir şey gibi düşünüyoruz. Dünya tamamen haz almamız gereken bir yer değildir. Dünyada aslında ıstırap var ve sinemada bunu kimse anlatmaya cesaret edemiyor. Tarr, Torino Atı'nda bunu bir at üzerinden, bir hayvanla yapıyor. O ata bir çeşit kene gibi bağlanmış, sömüren iki canlının, baba ve kızın üzerinden yaşamanın ne kadar acı verici bir şey olduğunu kısmen hissetmemizi sağlıyor.'

Yönetmen Faysal Soysal ise Bela Tarr'ın his ve fikir olarak diğer yönetmenlerle mukayese etmenin zor olduğuna dikkati çekerek, 'Hissi olarak, mesela Tarkovsky ile mukayese ettiğimizde ikisi arasında, Bela Tarr sinemasının bizde bıraktığı duygunun dağlar kadar farkı var.' dedi.

Tarr'ın filmlerinde felsefenin ve ideolojinin çok ötesine giden bir yönetmen olduğunu vurgulayan Soysal, 'Tarr, bunu çok öne çıkarmadan yapıyor. Başka yönetmenler hikaye, dram kurarak izleyiciyi avlamaya çalışır, o ise tersine bütün bunlara savaş açar. Mesela, filmin 15-20 dakikası sonunda, adamın kolu olmadığını ancak anlıyorsunuz.' diye konuştu.

Söyleşide yönetmenin 'Torino Atı' filminden bölümler de gösterildi.

- Bela Tarr

Macaristan'ın güneyindeki Pecs şehrinde doğup Budapeşte'de büyüyen, anne ve babası tiyatroda çalışan Tarr'ın sinemaya ilgisi 16 yaşında çektiği amatör filmlerle başladı.

Tarr, bu filmlerde çoğunlukla Macaristan'daki işçilerin veya fakir insanların hayatlarını konu edindi. Çektiği 8 milimetrelik kısa filmlerinden sonra, Macaristan Hükümeti tarafından üniversiteye devam etmesine izin verilmeyen Tarr, yönetmenliğe yöneldi.
Kaynak: AA