Sancar'ın ABD'deki Laboratuvarının Benzeri Gebze'de Kuruldu

Nobel ödüllü bilim adamı Prof. Dr. Aziz Sancar'ın eski öğrencilerinden GTÜ öğretim üyesi Doç. Dr. Öztürk, hocası ile yaptığı çalışmaları, üniversite bünyesinde kurulu laboratuvarda sürdürüyor Prof. Dr. Sancar'ın adının verildiği laboratuvarda, biyolojik saatin biyoteknolojik uygulamaları ve kanser tedavisinde kullanılması çalışmaları yapılıyor GTÜ Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Öztürk: 'Bu laboratuvar, karşılıklı işbirliğiyle Aziz Hoca'nın laboratuvarının bir benzerinin ülkemizde faaliyet göstermesi anlamına geliyor' 'Sancar, son zamanlarda DNA hasar çalışmalarını biyolojik saat çalışmalarıyla birleştirerek özellikle kanser oluşumuna biyolojik saatin etkisi ve kanser tedavisinde biyolojik saatin nasıl kullanılacağına dair çok önemli çalışmalar yaptı'

ŞENGÜL OYMAK - Nobel ödüllü bilim adamı Prof. Dr. Aziz Sancar'ın adı Gebze Teknik Üniversitesinde (GTÜ) görev yapan eski öğrencisi Doç. Dr. Nuri Öztürk tarafından 2014 yılında kurulan biyolojik saat çalışmalarının yapıldığı laboratuvara verildi.

Sancar'ın eski öğrencilerinden GTÜ Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Nuri Öztürk, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Sancar'a kimya alanındaki Nobel ödülünün, normal hücrelerde kanserleşmeyi büyük ölçüde engelleyen DNA hasar tamir mekanizmasını aydınlatması dolayısıyla verildiğini anımsatarak, Sancar'ın DNA hasarı çalışmalarının yanı sıra biyolojik saat araştırmaları alanında dünyanın ileri gelen bilim adamlarından biri olduğunu bildirdi.

Hatta önümüzdeki birkaç yıl içerisinde biyolojik saat alanında bazı bilim adamlarına Nobel ödülü verilmesinin akademik çevrelerde konuşulan bir olgu olduğunu bildiren Öztürk, 'Sancar, son zamanlarda DNA hasar çalışmalarını biyolojik saat çalışmalarıyla birleştirerek özellikle kanser oluşumuna biyolojik saatin etkisi ve kanser tedavisinde biyolojik saatin nasıl kullanılacağına dair çok önemli çalışmalar yaptı. Aynı miktarda zararlı mor ötesi ışınlara günün farklı saatlerinde maruz kalmanın kanser riskini 4 kat değiştirdiğini gösterdi. Ayrıca biyolojik saate göre DNA hasar tamiri kapasitesinin değiştiğini göstererek 'Kronoterapi' denilen ve ilaçların biyolojik saate bağlı olarak en uygun vakitte verilerek en yüksek etkinin en az yan etkiyle eldesini amaçlayan bilim dalına çok büyük katkıları oldu.' ifadesini kullandı.

Öztürk, Prof. Dr. Sancar'ın güneş ışığındaki zararlı mor ötesi ışınların bakteri DNA'sında oluşan hasarı yine aynı güneş ışığındaki görünür ışınlardan aldığı enerjiyi kullanarak onaran fotoliyaz enzimini bulmasıyla kariyerine başladığını anlattı.

Doktora sonrasında, DNA hasarını güneş ışığı olmadan onaran DNA hasar mekanizması üzerine çalışmaya başlayan Sancar'ın, bu DNA hasar mekanizmalarından biri olan 'Nükleotid Çıkarma Tamiri Mekanizması'nın insan hücresinde aydınlatılması dolayısıyla 2015 yılında Nobel ödülünü aldığını bildiren Öztürk, şöyle devam etti:

'Bir uçak yolculuğunda koltuğunun ön tarafında bulunan bir dergide biyolojik saat hakkında bir yazı okudu. Uçakta bu dergide okuduğu bir yazı aslında onun son 15-20 yılına damgasını vuran bir alana girmesine sebep oldu. İnsandaki fotoliyaz benzeri proteinler DNA hasarı tamir etmiyorsa biyolojik saatte görevli olabilirdi. Laboratuvarına döner dönmez hemen çalışmalarına başladı. Dünyanın önde gelen bilim dergilerinden Science'da yayınladığı çalışmada, bakterideki enzimlere benzer proteinlere Kriptokrom adını verdi ve hatta genlerden birinin patentini alarak Kriptokrom'un biyolojik saati moleküllerinden biri olduğunu gösterdi.'

- 'Sancar'ın laboratuvarında yaptığım çalışmaların devamı'

Doç. Dr. Öztürk, Prof. Dr. Sancar'ın laboratuvarında 7,5 sene, daha çok biyolojik saat alanında çalıştığını vurgulayarak, şunları söyledi:

'Özellikle biyolojik saat genlerinden birinin bozulmasının farelerde bir çeşit kan kanseri gelişimini geciktirdiğini ve farelerin kansersiz ömürlerinin 1,5 kat artabileceğini gösterdi. Bunun yanında biyolojik saatin her sabah kurulmasında rol oynayan bir protein olan Kriptokrom'un ışığı nasıl algıladığı konusunda uzmanlaştım ve Sancar'la 15'in üzerinde uluslararası yayınlar yaptıktan sonra çalışmalarımı GTÜ Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümüne taşıdım. Burada oluşturduğum biyolojik saat laboratuvarındaki çalışmalar, Prof. Sancar'ın laboratuvarında yaptığım çalışmaların devamı olmakla birlikte daha çok biyolojik saatin biyoteknolojik uygulamaları ve kanser tedavisinde kullanılmasına yöneliktir.'

Bu çalışmalarda özellikle Sancar'ın laboratuvarında bulunan ve Türkiye'de çalışmalarına devam eden diğer öğrencileriyle işbirliği yapıldığını aktaran Öztürk, 'Bu laboratuvar, karşılıklı işbirliğiyle Aziz Hoca'nın laboratuvarının bir benzerinin ülkemizde faaliyet göstermesi anlamına geliyor' dedi.

Öztürk, biyolojik saatin canlılarda fizyolojik ve metabolik olayları 24 saatlik günlük ritmler şeklinde düzenleyen bir mekanizma olduğunu, insanda beynin özel bir kısmında (süprakiyasmatik nükleus) bulunan biyolojik saat merkezinin organların saatlerini kan yoluyla veya sinir sistemi üzerinde kontrol ettiğini bildirdi.

'Örneğin, uyku ve uyanıklığı bu saat düzenler.' diyen Öztürk, sözlerini şöyle tamamladı:

'Ayrıca bazı hormonların sabah salınımı başlatırken akşam durdurulması, kas dayanıklılığının ve öğrenme gücünü günün belli saatlerine göre artma ve azalmasını düzenler. Belki de en çarpıcı örneği kalp krizlerinden ölümlerin öğleden önceki iki saatte daha sık görülmesini sağlaması olarak verilebilir. Gece vardiyasında çalışan hemşire ve uzun uçuş görevlilerinin biyolojik saatlerinin bozulması sonucu bazı kanser risklerinin iki kat arttığının istatistiksel olarak gösterilmesiyle biyolojik saat ve kanser alanındaki çalışmalar hız kazanmıştır. Ayrıca kemoterapide kullanılan bazı ilaçların etkisinin tamamen verildiği saate göre etkili veya etkisiz olacağına dair moleküler çalışmalar son yıllarda önem kazanmıştır.'
Kaynak: AA