Karabük'te 'Kıbrıs'ın Dünü-Bugünü' Konferansı
KAÜ Siyasal Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Keser: 'Sadece 19411942'de 1.5 milyon Yunan sadece açlıktan öldü. Devletin bu insanlara verdiği günlük 6 gram un istihkakı. O, 6 gram unu da gönderen de Türkiye Cumhuriyeti Devleti.'
Safranbolu ilçesinde Kültür ve Turizm Vakfı tarafından 'Kıbrıs Türk Mukavemet Teşkilatı Kurucularından Albay İsmail Hakkı Tansu'yu Anma ve Kıbrıs'ın Dünü-Bugünü' konferansı düzenlendi.
Karabük Üniversitesi (KBÜ) Safranbolu Güzel Sanatlar Tasarım Fakültesi Konferans Salonu'nda yapılan konferansta konuşan Kıbrıs Amerikan Üniversitesi (KAÜ) Siyasal Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ulvi Keser, 1939-1944 arasının Yunan tarihinde 'büyük açlık dönemi' diye geçtiğini söyledi.
Önce İtalyanlar'ın ardından Almanyalar'ın işgaline uğramış Yunanistan'ın Atina, Selanik gibi belli şehirlerinde açlıktan günde ortalama 3 bin kişinin öldüğünü ifade eden Keser, şöyle konuştu:
'Sadece 1941-1942'de 1.5 milyon Yunan sadece açlıktan öldü. Devletin bu insanlara verdiği günlük 6 gram un istihkakı. O, 6 gram unu da gönderen de Türkiye Cumhuriyeti Devleti. Bu neden önemli? İnsanlar sokaklarda, caddelerde açlıktan öldüklerinde toplayacak, onları gömecek bir mercide yok, güç de, imkan da yok. Ne yapıyorlar bu insanları? Kurtlanıp aç hayvanlara yem olmazsa kamyonlara yüklüyorlar haftada bir sonra götürüp bir çukurun içerisine boşaltıyorlar.'
Alman işgali sırasında 'X' isimli silahlı örgütün başında Teodoros Grivas'ın olduğunu ve Almanlara işbirliği teklifinde bulunduğunu vurgulayan Keser, Grivas'ın 1955'ten itibaren Kıbrıs Adasını kan gölüne çeviren bir cani olduğunu belirtti.
Kendi ülkesine ihanet etmiş, üniforma içerisinde bir şahsiyetin idam edilmesi gerekirken, neden madalyayla ödüllendirildiğinin sorulması gerektiğini anlatan Keser, şöyle konuştu:
'Cevabı 2 yıl sonra ortaya çıktı. 1952'nin sonunda o Grivas'a Yunanistan EOKA teşkilatını kurdurdu. Ne için? Büyük Yunanistan hayalini gerçekleştirsin diye. Dönemin Yunanistan'ında bütün Balkan coğrafyası İstanbul, Batı Trakya, Batı Anadolu bölgesi dahil içinde olmak üzere kurulacak bir Yunanistan hayali o kadar büyük bir saplantı ki kendi ülkesine ihanet eden Grivas gibi bir adamı cezalandırmak yerine en üst düzeyde ödüllendirdiler. Biz böyle bir saplantının, böyle mücadeleci bir ruhun karşısında savaşmak zorunda kaldık.'
Kaynak: AA
Karabük Üniversitesi (KBÜ) Safranbolu Güzel Sanatlar Tasarım Fakültesi Konferans Salonu'nda yapılan konferansta konuşan Kıbrıs Amerikan Üniversitesi (KAÜ) Siyasal Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ulvi Keser, 1939-1944 arasının Yunan tarihinde 'büyük açlık dönemi' diye geçtiğini söyledi.
Önce İtalyanlar'ın ardından Almanyalar'ın işgaline uğramış Yunanistan'ın Atina, Selanik gibi belli şehirlerinde açlıktan günde ortalama 3 bin kişinin öldüğünü ifade eden Keser, şöyle konuştu:
'Sadece 1941-1942'de 1.5 milyon Yunan sadece açlıktan öldü. Devletin bu insanlara verdiği günlük 6 gram un istihkakı. O, 6 gram unu da gönderen de Türkiye Cumhuriyeti Devleti. Bu neden önemli? İnsanlar sokaklarda, caddelerde açlıktan öldüklerinde toplayacak, onları gömecek bir mercide yok, güç de, imkan da yok. Ne yapıyorlar bu insanları? Kurtlanıp aç hayvanlara yem olmazsa kamyonlara yüklüyorlar haftada bir sonra götürüp bir çukurun içerisine boşaltıyorlar.'
Alman işgali sırasında 'X' isimli silahlı örgütün başında Teodoros Grivas'ın olduğunu ve Almanlara işbirliği teklifinde bulunduğunu vurgulayan Keser, Grivas'ın 1955'ten itibaren Kıbrıs Adasını kan gölüne çeviren bir cani olduğunu belirtti.
Kendi ülkesine ihanet etmiş, üniforma içerisinde bir şahsiyetin idam edilmesi gerekirken, neden madalyayla ödüllendirildiğinin sorulması gerektiğini anlatan Keser, şöyle konuştu:
'Cevabı 2 yıl sonra ortaya çıktı. 1952'nin sonunda o Grivas'a Yunanistan EOKA teşkilatını kurdurdu. Ne için? Büyük Yunanistan hayalini gerçekleştirsin diye. Dönemin Yunanistan'ında bütün Balkan coğrafyası İstanbul, Batı Trakya, Batı Anadolu bölgesi dahil içinde olmak üzere kurulacak bir Yunanistan hayali o kadar büyük bir saplantı ki kendi ülkesine ihanet eden Grivas gibi bir adamı cezalandırmak yerine en üst düzeyde ödüllendirdiler. Biz böyle bir saplantının, böyle mücadeleci bir ruhun karşısında savaşmak zorunda kaldık.'