Güney Çin Denizi Sorununa ABD 'Katkısı'

1982 tarihli Deniz Hukuku Sözleşmesi’nin 5. kısmı, Güney Çin denizindeki egemenlik iddialarının hukuki mesnetlerini belirleyecek şekilde, münhasır ekonomik bölge ve bu bölgeye dair devletlerin haklarını ve sorumluluklarını düzenliyor Çin bu sözleşmenin ilgili maddelerini lehine yorumlayarak bölgenin neredeyse yüzde 80’ini kapsayacak şekilde münhasır ekonomik bölge ilan etmekle kalmadı, sözleşmenin 60. maddesine dayanarak bölgede suni adalar da oluşturdu Çin bir yandan uluslararası hukuka riayet etmeyen devlet görüntüsü vermemeye gayret ederken diğer yandan da haklarına halel getirmeme çabasını sürdürüyor

FATİH ERBAŞ - Çin yönetiminin Güney Çin denizinde faaliyet icra eden ABD’ye ait bir insansız denizaltıya el koymasının ardından başlayan tartışmalar, altı ülkenin şu veya bu şekilde egemenlik hakkı iddiasında bulunduğu ve jeo-stratejik önemi nedeniyle gerilimlerin her an sıcak savaşa evrilme potansiyeli taşıdığı bölgeyi, yeniden uluslararası gündemin ilk sıralarına taşıdı.

ABD savunma bakanlığı yaptığı açıklamada, Çin Deniz Kuvvetleri’nin gerçekleştirdiği el koyma faaliyetinin hukuka aykırı olduğunu, el konulan geminin Filipinler’e yakın Subic körfezinin 50 mil açıklarında, uluslararası sularda deniz suyunun tuzluluk ve sıcaklığını ölçmek için bulunduğunu belirtti. Çin Halk Kurtuluş Ordusu Deniz Kuvvetleri adına yapılan açıklamada ise bölgede “kimliği belirlenemeyen” bir insansız denizaltıya, seyrüsefer serbestisinin güvenliği için el konulduğu bildirildi. Olayın ardından, ABD'nin yeni başkanı seçilen Donald Trump Çin'i “hırsızlıkla” suçlarken, Pekin tarafıyla yürütülen temasların ardından, Çin yönetimi denizaltıyı iade etmeyi kabul etti.

Denizaltı sorunu ciddi bir krize dönüşmeden aşılmış olsa da, Güney Çin denizi egemenlik hakları bakımından dünyanın sorunlu bölgelerinden biri ve her an yeri gerilimler üretebilme potansiyeli var. Çin bölgede tarihten kaynaklanan geniş haklara sahip olduğunu iddia ediyor ve bu iddiayı destekleyecek şekilde, bölgedeki adalarda ve yapay adalarda üsler ve tesisler inşa ederek faaliyetlerde bulunuyor. Çin, Filipinler, Vietnam, Brunei ve Malezya ile bölgenin egemenlik hakları konusunda ihtilaflar yaşıyor. Ayrıca Çin, bölge dışı ülkelerin sorunun tarafı olacak ve kendisi tarafından iddia edilen egemenlik haklarını ihlal edecek faaliyetlerine izin vermiyor. Çin’in bu tutumu, bölge ülkeleri ve başta ABD olmak üzere birçok ülke tarafından kabul edilmiyor.

- Güney Çin Denizi sorununun geçmişi

Güney Çin denizi olarak bilinen bölge, kuzeyde Çin, güneyde Malezya ve Endonezya, batıda Vietnam ve Malakka Boğazı ile Hint okyanusundan ayrılan ve doğuda Filipinler ile çevrili, Karadeniz’den yaklaşık dokuz kat büyük, 3.5 milyon kilometre kare büyüklüğünde önemli bir deniz alanı.

Amerikan Enerji Ajansı verilerine göre, bölgede önemli miktarda petrol (11 milyar varil) ve doğalgaz (5,7 trilyon metreküp) bulunuyor. Ayrıca bölge, balıkçılığın ve dünya deniz ticaretinin önemli arterlerinden biri olma özelliğini taşıyor.

Bu bölgede bulunan devletler deniz yatağında bulunan petrol ve doğalgaz gibi kaynaklar ile balıkçılık haklarını kullanmak adına münhasır ekonomik bölgeler ilan ettiler. Ancak kıyıdaş devletlerin ilan ettiği bu bölgeler çakıştığı için, bahse konu hakların kullanımında da ihtilaflar ortaya çıkıyor.

- Çin sözleşme maddelerini lehine yorumluyor

1982 tarihli Deniz Hukuku Sözleşmesi’nin 5. kısmı (madde 55-75), Güney Çin denizindeki egemenlik iddialarının hukuki mesnetlerini belirleyecek şekilde, münhasır ekonomik bölge ve bu bölgeye dair devletlerin haklarını ve sorumluluklarını düzenliyor.

Çin bu sözleşmenin ilgili maddelerini lehine yorumlayarak bölgenin neredeyse yüzde 80’ini kapsayacak şekilde münhasır ekonomik bölge ilan etmekle kalmadı, sözleşmenin 60. maddesine dayanarak bölgede suni adalar da oluşturdu. Bununla da kalmayan Çin bölgedeki adaların ve suni adaların 12 mil karasuyu hakkını da ilan etti. Halbuki Deniz Hukuku Sözleşmesine göre suni adaların karasuyu hakkı bulunmuyor.

Bu maddenin ikinci fıkrasına göre 'Sahildar devlet, bu suni adalar, tesisler ve yapılar üzerinde gümrük, maliye, sağlık, güvenlik ve muhaceret konularındaki kanun ve kurallardan doğanlar dahil olmak üzere, münhasır yetkiye sahip olacaktır”. Yine bu maddenin dördüncü fıkrasına göre de “Sahildar devlet gerektiği takdirde, bu suni adalar, tesisler veya yapıların etrafında, hem seyir güvenliğini ve hem de suni adaların, tesislerin ve yapıların güvenliğini sağlamak üzere, içerisinde uygun tedbirler alabilir ve makul boyutlarda güvenlik bölgeleri kurabilir”. Nitekim Çin'in, denizaltıya “seyrüsefer serbestisinin güvenliği için” el koyduğunu açıklaması, bu açıdan dikkat çekici.

- Tahkim mahkemesinin kararı

Bölgedeki devletlerle Çin arasında deniz yetki alanları sorunları bulunmakla birlikte, bu sorunların en öne çıkanı, Çin ile Filipinler arasında olandı. Filipinler sorunun çözümü için 2013 yılında Lahey’de bulunan Uluslararası Daimi Tahkim Mahkemesi'ne başvurdu. Mahkeme, kararını 2016 Temmuz’unda Filipinler lehine verdi.

Filipinler’in durumu uluslararası mahkemeye taşımasına yol açan somut hadise ise Filipinler’e 180 mil uzaklıktaki Scarborough Shoal adlı kayalığı Çin’in ele geçirmesiydi. Filipinler mahkemeye üç ana gerekçe sundu: Çin’in tek taraflı hak ilanının geçersizliği (çünkü aynı sözleşmenin 56’ıncı maddesi münhasır ekonomik bölge hakları ilan edilirken ve yetkileri kullanılırken diğer ülkelerin de haklarına riayeti gerektiriyor), iki ülke arasında soruna sebep olan coğrafi unsurların ada, kayalık veya cezir zamanı ortaya çıkan yükseklik olup olmadığının tespiti ve Çin’in Filipinli balıkçıların avlanmasına engel oluşu.

Mahkeme Çin’in bölgede iddia ettiği gibi tarihten gelen bir hakkının tespit edilemediği, bölgedeki adacıkların tek başına münhasır ekonomik bölgeye sahip olamayacağı, bölgede Çin’in diğer ülkelerin balıkçılık faaliyetlerini engellemesinin hukuksuzluk olduğu ve o ülkelerin egemenlik haklarının ihlali anlamına geldiği yönünde karar verdi.

- ABD'nin stratejik hedefleri

ABD öteden beri, dünyanın diğer denizlerinde olduğu gibi, bölgede de varlık göstermeye gayret eden ve Çin ile diğer devletlerin Güney Çin denizine dair anlaşmazlıklarında Çin’in aleyhinde tavır alan bir devlet. ASEAN örgütü marifetiyle Çin’i çevreleyen, bununla da kalmayarak Çin’in çevresindeki Tayvan, Filipinler, Kore ve Japonya gibi ülkelerle yaptığı ikili anlaşmalarla ilişkilerini güçlendiren ABD, bölge ülkelerinin NATO ile ortaklık programlarına dahil olmalarının da yolunu açtı.

Uluslararası hukuk çerçevesinde Çin aleyhinde verilen kararın uygulanması gerekliliğini esas alan ABD, aksi durumun, Çin’in bölgede veya başka bir zaman başka bir devletin başka bir bölgede hukuksuz uygulamalarına göz yummak anlamına geleceği anlayışında. ABD Çin’in bölgedeki hakimiyetinden rahatsız olduğunu her fırsatta ortaya koyuyor. Bölgeye yönelik ilgisini sadece deniz ortamındaki faaliyetlerle sınırlı tutmayan ABD, bölge ülkeleri ile ikili ve bölgesel işbirliği gayretlerini de devam ettiriyor. Bir yönü ile ABD, bölge ülkelerinin Çin karşısında sığınacakları büyük ortak olma gayretinde. Aksi takdirde, bölgeden dışlanmış ABD’nin ekonomik menfaatleri zarar göreceği gibi, bölge ülkelerinin ABD kontrolünden çıkıp Çin güdümünde hareket edecek yapılar içine dahil olacakları düşünülebilir.

- Çin geri adım atmayacak

Çin ise bölgede tarihten gelen hakları olduğu anlayışından hareketle Güney Çin denizi üzerinde iddia ettiği haklardan vazgeçme niyetinde değil. Çin ise meseleyi, kendi açısından Temmuz 2015’te yayımladığıAskeri Strateji Belgesi’nde şöyle ifade ediyor: “Çin’in deniz menfaatlerine, bazı komşuları tarafından kışkırtıcı faaliyetlerle halel getirilmeye çalışılmaktadır. Bölge dışı bazı güçler de buna destek vermekte ve bölgeye müdahil olmaya çalışmaktadırlar. Ne pahasına olursa olsun, deniz hak ve menfaatlerimiz korunacaktır ve bu mevzuda gerekli stratejik ve taktik yapılanma ve silah sistemlerine sahip olunacaktır.”

Çin bir yandan uluslararası hukuka riayet etmeyen devlet görüntüsü vermemeye gayret ederken, diğer yandan da haklarına halel getirmeme çabasını sürdürüyor. Bölge ülkeleri ile arasındaki sorunlarda haklı olduğunu düşünen Çin yönetimi, bu sorunlara bir de ABD’nin eklenmesini arzu etmiyor. ABD’nin Uzak Asya’daki faaliyetlerinden öteden beri rahatsızlık duyan Çin’in Güney Çin denizinde ABD varlığına tahammül etmesi beklenmemeli.

Çin açısından, zaman içinde hukuk çerçevesinde geri çekilebilecek nokta, bölge ülkeleri ile belli konularda anlaşma sağlanması olabilir. Mevcut konjonktürde, ABD’nin de Çin’in güneyinde sorunları tırmandırıcı bir görüntü çizme niyetinde olmayacağı da düşünülebilir.

[Dr. Fatih Erbaş. Uluslararası Güvenlik Stratejileri Uzmanı]
Kaynak: AA