Cilt Lekelerinde 'Pulsed Dye Lazer' İle Tedavi Yöntemi

Medikal Estetik Hekimi Dr. Hülya Ettekin, doğuştan gelen veya sonradan oluşan cilt lekelerinden ‘pulsed dye lazer’ yöntemi ile kurtulmanın mümkün olduğunu söyledi.

Cilt Lekelerinde 'Pulsed Dye Lazer' İle Tedavi Yöntemi
Pulsed dye lazerin dalga boyu olarak damarsal lezyonların tedavisi için tasarlanmış bir lazer türü olduğunu belirten FBM Tıp Merkezi Medikal Estetik Hekimi Dr. Hülya Ettekin, “Pulsed dye lazer, yüzdeki veya vücudun herhangi bir bölgesindeki küçük, büyük tüm damarsal lezyonlar üzerine etkilidir. Bu damarsal problemler doğumsal veya sonradan kazanılmış olabilir. Bu lazer tedavisi uygulanırken cildin bütünlüğü bozulmaz. Pulsed dye lazer tedavisinde 595 nm dalga boyundaki darbeli boya lazer ışınları yoğunlaştırılmış bir biçimde, sadece cildin altındaki kan damarlarını hedef alacak şekilde ışınım yapar. Pulsed dye lazer cihazı tarafından üretilen lazerin aktarımını ince fiber optik hassas bir kablo sağlar” dedi.

Cilt lekelerinden birkaç seansta kurtulmanın mümkün olduğunu ifade eden Dr. Ettekin, “Gönderilen lazer ışınları ısı etkisi ile damar içi kan elemanlarının bozulmasını ve içi boşalan damar cidarlarının birbirine yapışmasını sağlar. Optik fiberden çıkan lazer ışınının yükseldiği ışının süresi etraf dokuda veya ciltte hasar meydana getirecek kadar uzun değildir. Uygulama esnasında cilt yüzeyinde kahverengi renk değişikliği meydana gelir. Bu renk değişikliği kalıcı değildir. En fazla 1-2 hafta içerisinde gün be gün solarak 2’nci haftanın sonunda normal cilt rengi geri gelir. Damar lezyonu her uygulamadan sonra bir öncekinden daha soluk hale gelir. Uygulama seanslarla devam eder. İstenilen sonucun alınması ortalama 2-6 seans arasında değişkenlik gösterir. Seans aralarının 4-6 hafta olması önerilir. Bir damar lezyonunun tedavi olacağı seans sayısı o lezyonun büyüklüğüne, derinliğine, koyuluğuna, tipine, doğuştan veya sonradan meydana gelmiş oluşuna bağlı olarak farklılık gösterir. Pulsed dye lazer tedavisinin etkili olduğu damar ve cilt problemleri, port waine staine yani şarap lekeleri, porto şarabı lekeleri, gül lekesi, hemanjiom yani iyi huylu damar tümörleri, telenjiektazi yani kılcal damar genişlemeleri, cildin genel kanlanma artışı, örümcek nevüsler, rosacea yani cilt hassasiyeti ile giden ciltte kızarık lezyonlara neden olan dermatolojik hatalıklar, hipertrofik skar ve keloid yani ciltte hasarlanmalar sonucu iyileşme sürecinde meydana gelen aşırı doku çoğalması ile oluşan kabarık yara iyileşmesi dokusudur” diye konuştu.

Tüm tıbbi işlemlerde olduğu gibi pulsed dye lazer tedavisinin de belli ölçülerde risklerinin olduğunun altını çizen Dr. Ettekin, “Ciddi komplikasyolar oldukça nadirdir. Yine de potansiyel risklerin hekiminizle detaylandırılarak konuşulması tedavinin başarısı açısından önem taşır. Pulsed dye lazer tedavisinde oluşabilen durumlar arasında, morarma, lazer tedavisi ile taranan alanda cilt renginde bir koyulaşma olur. Bu durum 1-2 hafta içerisinde azalarak kaybolur. Bu sürenin sonunda cilt normal rengine geri döner. Şişme, uygulama alanında şişlik olması en fazla 72 saat devam edebilir ve tamamen geçicidir. Hiperpigmentasyon veya hipopigmentasyon, cildin pigment yapısının değişmesine bağlı cilt renginin açılması veya koyulaşması meydana gelebilir. Bu risk pulsed dye lazer tedavisinde yok denecek kadar nadir düzeydedir. Hiperpigmentasyon ve hipopigmentasyon gibi cilde ait renk değişimleri özellikle koyu tenli kişilerde görülebilen durumlardır. Ciltteki renk değişikliği durumu genellikle geçicidir. Nadiren kalıcı olabilir. Işığa karşı duyarlılık artışı, pulsed dye lazer tedavisi gören cilt güneş ışınlarına karşı daha duyarlı hale gelir. Bu nedenle pulsed dye lazer tedavisi süren hastanın tedavi süresince güneş koruyucu krem kullanması göz ardı edilmemesi gereken önemli bir önlemdir. Göz hasarı, pulsed dye lazer tedavisi uygulanırken hasta ve hekim mutlaka uygun dalga boyunda koruyucu gözlük kullanmak zorundadır. Bu uygulama lazer ışınlarından oluşabilecek göz hasarını önleyecektir. Hasta her lazer atışını hafif bir lastik çarpması gibi hisseder. Acının derecesi dayanılamayacak ya da anestezi gerektirecek kadar şiddetli değildir. Ağrı tolerasyonu düşük olan hastalarda uygulama öncesi anestejik krem kullanımı uygulamanın konforunun artmasını sağlayacaktır. Çocuk hastalarının tedavi uyumunu sağlamak için bazen sedasyon anestezisine başvurulabilir. Uygulama bitiminde hastanın cildine yumuşatıcı bir krem ve güneş koruyucu krem tatbiki yeterli olur. Özellikle göz çevresine oluşabilecek şişliği önlemek için buz kompres uygulanabilir. Uygulamadan sonra hasta genellikle bir ağrı hissetmez ve ağrı kesici kullanması gerekmez. Oluşan kahverengi değişikliğin kamuflajı için 72 saatten sonra kapatıcı kullanımının hiçbir sakıncası yoktur. Uygulamadan sonra hasta günlük yaşamına hemen geri dönebilir” şeklinde konuştu.

Kaynak: İHA