Meme Kanserinde Vurucu Silah 'Erken Tanı'

Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Radyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ayşenur Oktay, meme kanserinin tüm kadın kanserleri içinde görülme sıklığı olarak birinci sırada, kanser ölümleri içinde ise ikinci sırada yer aldığını kaydederek, hastalıkla mücadelede ellerinde olan en güçlü silahın erken tanı olduğunu belirtti. Türk Radyoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Tamer Kaya ise hırpalanmış Çocuk Sendromunun özellikle ileri ülkelerde çocuk ölümlerinin ilk sırada yer almasına neden olduğunu kaydetti.

Meme Kanserinde Vurucu Silah 'Erken Tanı'
Türk Radyoloji Derneği (TRD) tarafından düzenlenen ’37’nci Ulusal Radyoloji Kongresi’ Antalya Belek’te Sueno Kongre Merkezi’nde gerçekleştirildi.

Bini aşkın katılımcının takip ettiği kongrede, radyolojideki bilimsel son gelişmelerin ve güncel uygulamaların sunulması, karşılaşılan sorunlara çözümler üretilmesi hedefleniyor. Bilimsel programda yer alan konular alanlarında uzman olan ulusal ve uluslararası bilim insanlarının katılımıyla tartışıldı. 97 oturum başkanı olmak üzere 146 konuşmacının yer aldığı kongrede, paralel olarak devam eden 5 salonda 63 oturum düzenlendi.

"Konuşmalarımızda kablo kullanabiliriz"

Kongre kapsamında düzenlenen basın toplantısında konuşan Türk Radyoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Tamer Kaya x ışınlarının ilk bulunduğunda bu kadar zararlı olduğunun bilinmediğini ifade ederek, "İlerleyen zamanlarda kansere varan bir çok yan etkileri ile karşılaşıldı. Bugün cep telefonları konusunda temkinli olmak zorundayız. Kablolu konuşabiliriz. IMR ve ultrason bugün en güvenli görüntüleme yöntemidir. Hastalarımız içlerini görüntüleyen cihazlara aşırı güven duyuyorlar. IMR çektirmek için doktora gidiyorlar. Bu inancı kırmakta zorlanıyoruz. Şuanda bakış açısı hastayı memnun eden her şeyin uygulanabilir olduğunu gösteriyor. Tetkiklerde radyologların söz sahibi olması gerekiyor" dedi.

"Hırpalanmış Çocuk Sendromunun özünde dram yatıyor"

Hırpalanmış Çocuk Sendromu konusunda da açıklama yapan Prof. Dr. Kaya, "Çok ciddi bir sağlık sorunudur. Özellikle ileri ülkelerde çocuk ölümlerinin ilk sırada yer almasına neden olan bir şeydir. Ebeyvlerin çocuklarına şiddet uygulaması ile ilgili bir konudur. Peki, neden radyoloji konusunda buna değindik? Biz radyologlar, bu olguyu en erken yakalama oranına sahip grubuz. Radyolojik filmler başka amaçlarla çekilmiş olsa bile çocukların vücutlarında kırık gibi bulguları görerek, bu çocuğun böyle bir geçmişe sahip olduğunu anlama şansımız var. Görüldüğünden ve umulduğundan çok daha fazla bir durum ile karşı karşıyayız. Özünde bir dram yatıyor. Bu sadece bizim ülkemize özel bir sorun değil. ABD’de de aynı sorunlar mevcut" dedi.

"Meme kanseri, kanser ölümleri içinde ikinci sırada yer almaktadır"

Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Radyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ayşenur Oktay ise her yıl 8 Kasım’da düzenlenen Uluslararası Radyoloji Günü’nün bu yıl Meme Radyolojisi teması ile kutlanacağını kaydetti.

Meme kanserinin, kadınların önemli sağlık sorunlarından birisi olduğunu kaydeden Prof. Dr. Oktay, "Tüm kadın kanserleri içinde görülme sıklığı olarak birinci sırada, kanser ölümleri içinde ise ikinci sırada yer almaktadır. Bu hastalıkla mücadelede elimizdeki en güçlü silah erken tanıdır. Memenin radyolojik inceleme yöntemi olan mamografi, erken tanıda etkinliği kanıtlanmış tarama yöntemidir. Mamografi klinik bulgu vermeyen, elle hissedilmeyen kanserleri gösterme gücüne sahiptir. Bu nedenle radyolog meme kanserinin saptanmasında ve uygun tedaviye yönlendirmede kilit role sahiptir. Tarama yapılan kadınlarda memede kuşkulu bir bulgu var ya da yok demek gibi önemli bir kararın altına imza atar. Meme radyoljisi aktif olarak araştırmaların yapıldığı bir alan. Yeni teknolojiler bu sistem içerisinde yer alıyor. Güzel çalışmalar var" dedi.

"Radyasyon konusunda çocuklar konusunda daha hassas davranmalıyız"

Türk Radyoloji Derneği Görüntüleme Fiziği ve Güvenliği Çalışma Grubu Başkanı Prof. Dr. Orhan Oyar da günümüzde evlerde kullanılan cihazların bir çoğunun radyasyon yaydığına dikkat çekti. Bu cihazların gün geçtikçe zararlarının kanıtlandığını kaydeden Prof. Dr. Oyar, "Evlerimizde kullandığımız mikrodalga fırınlar, saç kurutma makinaları; ultraviyole, infraruj ışımalar, hatta güneş ışınları bile elektromanyetik birer radyasyon olarak sınıflandırılmaktadır. Bu türden cihazları kullanarak görüntü elde ederken tüm hastalarımız için dikkatli olmamız bir zorunluluk olmakla birlikte çocuklarda çok daha hassas davranmalıyız. Çünkü çocukların hücreleri daha hızlı bölünüp çoğaldığından ve organları daha az farklılaştığından radyasyona erişkinlerden daha duyarlıdır. Erişkinlere verilen dozlarla yapılan çekimlerde erişkinlere göre daha yüksek organ dozlarına maruz kalırlar. Ayrıca önlerinde muhtemelen erişkinlerden daha uzun bir yaşam süresi bulunduğundan, hayatı boyunca iyonizan radyasyona bağlı istenmeyen kanser gelişim riski 2 ila 5 kez daha yüksektir. Bu nedenlerle çocukları gerek iyonizan gerekse non-iyonizan radyasyon uygulamalarından ve bunları yayan cihazlardan uzak tutmalıyız" açıklamasını yaptı.

Prof. Dr. İsmail Mihmanlı ise kongrede gebelik ultrasonu ve gebelik radyolojisini seçmelerinin temel nedenini adli tıpta radyologların en fazla gebelik ile ilgili davalarla karşı karşıya kalmaları sonucu olarak açıkladı.

Kaynak: İHA