'Hazreti Muhammed'i 30 Sahabenin Gözünden Anlatacağım'

Prof. Dr. Pala: 'Mecidi’nin filmi üzerine tartışmaya harcanacak zamanı, daha iyisini, doğrusunu ve güzelini nasıl yapabiliriz sorusuna yöneltmek yararlı olacaktır' Hazreti Muhammed'i sahabeden 30 kişinin gözüyle anlatan 30 bölümlük bir dizi düşünüyorum' 'Sinema, bu çağın en güzel cihat araçlarından biri olarak da görülebilir. Ben böyle bakanlardanım'

SALİHA ÖZDEMİR - Yazar, Prof. Dr. İskender Pala, 'Hazreti Muhammed'i sahabeden 30 kişinin gözüyle anlatan 30 bölümlük bir dizi düşünüyorum, çalışmalarım sürüyor.' dedi.

Prof. Dr. Pala, İranlı yönetmen Mecid Mecidi'nin 28 Ekim'de vizyona giren 'Hz. Muhammed: Allah'ın Elçisi' filmini AA muhabirine değerlendirdi.

Filmi merakla beklediğini ve vizyona girdiği ilk hafta sonunda izlediğini belirten Pala, şunları söyledi:

'Doğrusu büyük emek harcanıp masraf edilmiş. Sinemacılık açısından bakıldığında -bütün epik filmler gibi- göz dolduran kalabalık bir kadro ile büyük bir prodüksiyon olmuş. Lakin Siyer-i Hazreti Nebi’yi anlatacak bir filmin, büyük beklentilere rağmen böyle çıkması biraz hayal kırıklığı oldu diyebilirim. Usta yönetmen Mecidi'den beklenen bu olmamalıydı. Ben bütün çalışmanın Rasul-i Kibriya’nın örnek hayatı dururken biyografiye takılıp kaldığına üzüldüm.'

Pala, filmin 30 milyon dolar bütçe ve İran devletinin desteği ile 7 yılda çekildiğini hatırlatarak, 'Bir de üstüne Mecidi ismi konulduğunda karşımıza böyle bir film çıkmamalıydı. Bence bu film, Rasulullah Efendimiz'i nasıl anlatmamamız gerektiğini bize gösterdi.' dedi.

- 'Filmin devamı Hazreti Peygamber algısını değiştirecek'

Filme dair, 'Şia propagandası' yapıldığı yönündeki eleştirilere değinen Pala, şu değerlendirmeyi yaptı:

'Mecidi'nin filmi, evet, Şia'ya göre yapılmış bir film. İran devletinin maddi kaynak sağladığı bir projedir. Bu proje Irak'ta, Suriye'de, Ortadoğu'da mezhep farklılıkları sebebiyle sürmekte olan mücadelenin bana göre bir parçasıdır. Şia, Irak ve Suriye'den mağlup da ayrılsa bu film ve devamında gelecek diğer iki film sayesinde, gelecek 15 yıl içinde dünyanın Hazreti Peygamber algısını değiştirecek ve maalesef cephede kaybettiği savaşı zihinlerde kültür savaşıyla kazanacaktır.'

Prof. Dr. İskender Pala, Hazreti Muhammed'in çocukluk arkadaşı ve dostu Hazreti Ebubekir Sıddık yahut Hattab oğlu Hazreti Ömer olmadan biyografisinin eksik kalacağını ifade ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:

'Kaldı ki Mecidi, Hazreti Ali Efendimiz'i anlatan ve Hazreti Peygamber düzeyine çıkaran bir film yaparak, dünya Müslümanlarına sunarsa, bunu izleyen genç nesillere hakikati ne kitapla, ne sinema eleştirisiyle, ne araştırmacı siyer anlayışıyla izah edebilmekte zorlanılacağı aşikardır. Bu yüzden Mecidi’nin filmi üzerine tartışmaya harcanacak zamanı, daha iyisini, doğrusunu ve güzelini nasıl yapabiliriz sorusuna yöneltmek yararlı olacaktır.'

Sinemanın yedinci sanat diye adlandırıldığına dikkati çeken Pala, sinemanın anlatım dilinin iyi yazılmış bir siyer kitabından bir farkı olmadığını, aksine daha etkili bir anlatım yolu olduğunu dile getirdi.

Pala, filme dair fıkhi tartışmalar konusunda yorum yapamayacağını aktararak, şunları kaydetti:

'Ancak, amellerin niyetlere göre olduğunu bilirim. Efendimizin eli göründü, saçı göründü gibi tartışmalara kilitlenip kalmanın bir anlamı yoktur. Bu bir tercih ve niyet meselesidir, siz tercih etmez, çekeceğiniz filmde göstermezsiniz, olur biter. Ancak eli göründü tartışmasıyla fırtına koparıp filmin tamamını inkar etmek, belki de Efendimizin mesajını, imanın ruhunu, Nebevi niyet ve anlayışı, sahabe ahlakı ve tavrının anlatılmasına da engel olur.'

Bugünün Müslümanlarında olması gereken kul hakkına karşı durma, güzel konuşma, iyi baba, eş ve ticaret adamı olma gibi bütün vasıfların Hazreti Muhammed'i anlatan filmlerde işlenebileceği görüşünü paylaşan Pala, suretini göstermeden ve sesini kullanmadan insanlığa örnek ahlakının aktarılabileceğini vurguladı.

Pala, bu açıdan bakıldığında Mecidi'nin filminde dikkatini çeken iki sahneyi ise şöyle değerlendirdi:

'Birincisi Ebrehe'nin fillerine saldıran Ebabiller sahnesi, ikincisi de kızını kumlara gömmek isteyen adama çocuğunun güzel gözlerine bakmasını sağlayan sahne. Her ikisi de bence filme değer katmış. Sünni kaynaklarda yer almayan bir mucize olan, balıkların denizden çıkıp gelme sahnesi ise mistisizm ile Hristiyani geleneği birleştiren filmin en kötü sahnesi.'

Sinemanın Batı kökenli bir sanat olduğu düşüncesiyle Müslümanların bu sanattan yararlanıp yararlanmayacağı yönündeki tartışmalara da değinen Pala, 'Yararlanmayan bir Müslümanın bu tavrını ancak takva ve ihlasına yorabilirim. Tabii eğer hayatının diğer alanlarında da aynı ihlası gösterdiği müddetçe. Oysa sinema, bu çağın en güzel cihat araçlarından biri olarak da görülebilir. Ben böyle bakanlardanım.' diye konuştu.

- 'Keşke Çağrı'dan bu yana 50 film yapsaydık'

Pala, dünya sineması istatistiklerine göre Hazreti Musa'yı anlatan 250, Hazreti İsa'yı anlatan 120 civarında film çekildiğini hatırlatarak, sözlerini şöyle tamamladı:

'Keşke biz de Çağrı'dan bu yana hiç olmazsa 50 kadar film yapabilseydik de en azından ramazan akşamlarında 30 bölümlük bir dizimiz olsaydı. Belki Kainatın Efendisi Rasul-i Zişan'ı senede bir kere olsun yeniden öğrenmemize, hayatından birkaç sahneyi kendimize örnek ve düstur edinmemize vesile olurdu. Hazreti Muhammed'i sahabeden 30 kişinin gözüyle anlatan 30 bölümlük bir dizi düşünüyorum, çalışmalarım sürüyor. Ashabtan 30 kişiyi anlatarak aslında baştan sona bir Asr-ı Saadet anlatımı. O'nun yüzü suyu hürmetine.'

Kaynak: AA