Plazma Tedavisi İle İyileşmeyen Bacak Yaralarına Son

Kalp ve Damar Cerrahisi Profesörü Dr. Ahmet Akgül, kronik ve iyileşmediği düşünülen bacak yaralarına karşı plazma tedavisini önerdi.

Plazma Tedavisi İle İyileşmeyen Bacak Yaralarına Son
Bacaktaki yaraların çok çeşitli nedenlerden ortaya çıkabildiğini belirten Prof. Dr. Akgül, “Bacağa giden damar tıkanıklıkları, varisler, şeker hastalığı, mikrop kapması, travma ve kazalar hatta ayakkabının sıkması bile bacakta yaralara yol açmakta. Bu yaraların kapanması çok zaman almakta ve bazen kapanmayıp kronik hal almakta.” dedi.

Dünyada yaygınlaşan plazma tedavisinin kronik yaraların tedavisinde etkili olduğunu belirten Kalp ve Damar Cerrahisi Profesörü Dr. Ahmet Akgül, şöyle konuştu:

“Yara iyileşmesinin 3 dönemi vardır: 1- İnflamasyon yani doku içinde mikrop olmadan ortaya çıkan iltihap. 2- Doku oluşumu. 3- Doku modellemesi. Eğer bu üç dönem içinde herhangi birinde sorun ortaya çıkarsa yara iyileşmez ve yara kronikleşir. Yara iyileşirken yaraya mikrop bulaşır. Yarayı besleyen dokuya yeterli kan ve dolaysıyla oksijen gelmez. Yaraya dışardan travma olursa. Yaranın iyileşirken yeterli ve etkili pansuman yapılmaz ve ölü dokular yara içinde kalırsa. Vücut yeterli besin almazsa. Vücudun tüm dokularını etkileyen hastalıkların varlığı. Bağışıklığın azalması. Uygun olmayan ilaçların kullanımı. Plazma nedir? Kan damarlar içinde dolaşan ve içinde oksijen taşıyan bir sıvıdır. Bu sıvı içinde sıvı olmayan hücreler de vardır. Bu hücreler nelerdir? Alyuvar: Kanın kırmızı rengini veren ve oksijenin taşınmasını sağlayan hücrelerdir. Akyuvar: Kanın içinde dolaşan asker yapıda hücrelerdir. Vücudumuza dışardan giren mikropları öldüren hücrelerdir. Trombosit: Kanın içinde yüzen hücrelerdir ve damar kesilince kanın pıhtılaşmasını sağlarlar. PRP içinde bu hücrelerden yararlanılır. Yara iyileşmesinin hızlandırılmasında trombosit yani kanın pıhtılaşmasını sağlayan ve kanda yüzen hücrelerin kullanımı 1985’li yıllarda başlamıştır. Yoğunlaştırılmış trombosit konsantrasyonu anlamına gelen trombositten zengin plazma (PRP) ilk olarak diş hekimliği ve ortopedik cerrahideki başarılı uygulamalarının ardından dermatoloji gibi diğer branşlarda da ilgiyle kullanılmaya başlanmıştır. PRP için kullanılan diğer isimler: trombositten zengin konsantrat, ve aktifleştirilmiş formunu tarif eden trombosit jeli ve trombosit relizattır. PRP düşük plazma hacminde yoğun trombosit konsantrasyonunu ifade eder ve normal kandan daha fazla oranda trombosit kaynaklı büyüme faktörlerini içerir. Trombositler rekombinan insan büyüme faktörlerinden hem daha ucuz hem de daha uzun süre dayanıklı olup, hastanın kendisinden alındığından allerji ve mikrop içermedikleri düşünülebilir. Yara iyileşmesinin erken fazında hasar bölgesinde oluşan pıhtı, vücudun savunma hücreleri için mıknatıs görevi görür. Bu pıhtıyı da bildiğiniz gibi kandaki trombositler oluşturur. Trombositler, yara iyileşmesi sürecinde rol alan büyüme faktörleri, bağışıklık sistemi habercileri, enzim ve biyoaktif bileşikler dahil 1100 üzerinde protein içerir. Bu proteinler trombositlerin içindeki alfa keseciklerinde bulunur. Bu proteinler kemik, bağ dokusu ve cilt hücrelerinin harekete geçmesi için iskelet görevi görürken, büyüme faktörlerinin kokteyli doku tamiri ve onarımı için önemli rol oynar. Trombositler içinde, trombosit kaynaklı büyüme faktörü, fibroblast büyüme faktörü, transforme edici büyüme faktörü, epidermal büyüme faktörü, damar hücreleri büyüme faktörü ve insülin benzeri büyüme faktörü vardır. Büyüme faktörü demek , yara içinde veya etrafında veya altında oluşan doku kayıplarını ve bozukluklarını düzelten maddeler demektir. PRP uygulanması ile yarayı iyileştiren tüm enzim ve proteinler aktife olur ve yaranın üzerinin tekrar deri ile kapanmasına yardımcı olur. Ayrıca yaranın kanlanmasını artırır ve yeni damarlar oluşturur.”

PRP’nin aynı zamanda yaradaki mikropları da öldürdüğünü ifade eden Prof. Dr. Ahmet Akgül, “PRP’nin aynı zamanda E.coli, MRSA, C.albicans ve C.neoformans gibi mikroorganizmalara karşı antimikrobiyal ve dahası ağrı kesici etki de gösterdiği bildirilmiştir. PRP ph’ı 6,5-6,7 arasında olması da antibakteriyel özelliğini açıklayabilir. Lökosit içeren PRP’nin bakteri büyümesini baskılayarak yumuşak doku travmalarının iyileşmesini hızlandırdığı ileri sürülse de lokal ağrıya yol açabilecekleri ve hatta içerdikleri inflamatuvar sitokinlerden dolayı iyileşmeyi baskılayabilecekleri de iddia edilmektedir. Steril şartlarda hazırlanan ve uygulanan PRP nin yan etkisi de zararları da bulunmamaktadır. PRP nin yapılamadığı veya yapılmasının uygun olmadığı hastalar var mıdır? Evet bazı durumlarda PRP uygulanması yanlıştır. Bu durumlar: Hastanın kanında trombosit düzeyi düşük ise. Hasta kan sulandırıcı kullanıyor ise. Hastanın kanında pıhtılaşma için kullanılan proteinler azalmış ise örneğin hipofibrinojenemi. Kansızlık yani anemi varsa. Hastanın kan basıncında sorun varsa, genel durumu iyi değilse. Allerji varsa, PRP kullanmak sakıncalıdır” şeklinde konuştu.

Kaynak: İHA