Güvenlik Uzmanı Ağar, Trump'ın Başkan Seçilmesini Değerlendirdi

Güvenlik Uzmanı Abdullah Ağar, “Müesses nizama, müesses nizamın bütün etki ve yönlendirmesine karşı ve her şeye rağmen kazandı Trump” dedi.

Güvenlik Uzmanı Ağar, Donald Trump’ın ABD Başkanı seçilmesiyle ilgili değerlendirmede bulundu. Ağar, ABD Başkanlık seçimlerine dair “Mevcut kamusal erk, medya, Hollywood, Wall Street ve sayısız STÖ etkisi ve saldırıları üzerinden ABD derin devletinin bir mazlum yaratma ve o mazluma seçim kazandırma projesi sonucu Trump bir Zafer kazandı” iddialarını hatırlattı.

“Güzel, iddialı ve süslü bir söz. Ancak yetersiz ve gerçeklerden uzak. Hatta bilinçsizce saldırılar sonucu ortaya çıkan ‘Mazlum Trump’ kazandı görüşü de gerçeklerden oldukça uzak” diyen Ağar, bu komplo teorisi kısmını çürüten şu örneği verdi:

“ABD’deki bütün katolik oylarını etkileme potansiyeli barındıran; ‘Nerede olursa olsun köprüler yerine sadece duvarlar inşa etmeyi düşünen insan, Hıristiyan değildir’ fetvasıyla, hem Trump’ı hedef alan hem de Hristiyanlık adına ‘ilginç bir tekfiri örtüşmeyle’ Trump’ı Hristiyanlıktan dışlayan Papa’nın iddialı ifadeleri bile, seçim sonuçları üzerinde istenilen etkiyi üretemedi.

Tekfirci Papanın (!) bu sözü bile tek başına, işin içinde bir komplo ya da asimetrik etki olmadığını ispat ediyor. Aksine, bambaşka kırılmalara ve gelecekte yaşanacak olası kırılmalara işaret ediyor: Kavramsal mücadelelerin Batı dünyasındaki içsel boyutuna.

Yukarıdaki cümlenin ‘Kamusal erk, medya, Hollywood, Wall Street ve sayısız STÖ etki ve saldırıları’ kısmı ise, tam bir gerçek. Trump kendisine saldıran koskoca bir devin sırtını yere getirerek, olmadık, öngörülmeyen, hatta inanılamayan bir gerçeğe dönüşmüş durumda. Peki nasıl oldu bu? Nasıl oldu da, olmayacak oldu ve müşterek bahisçilerin bile 1’e 10 verdiği bu olasılık, mutlak bir gerçeğe dönüştü?”

“Her şeye rağmen kazandı Trump”

“Müesses nizama, müesses nizamın bütün etki ve yönlendirmesine karşı ve her şeye rağmen kazandı Trump” diyen Ağar şunları kaydetti:

“Bunu da en güzel Alman Savunma Bakanı özetledi. Ursula Von Der Leyen; ‘ABD halkı var olan düzene karşı oy kullandı.’ Çok net, gerçek ve altı doğrularla ağzına kadar dolu bir tespit bu.

Gerçekten de Trump’ın kazanması her haliyle olağanüstü. Kazandığı zafer kurulu düzene ters düşecek bir döneme, çok güçlü bir gönderme yapıyor. ABD halkının bu tercihi elbette çok konuşulacak, ama iradesiyle tarif ettiği rota, bundan sonra hiç bir şekilde göz ardı edilemeyecek. Obama kaptanlığında yürütülen müesses ABD ve dünya nizamına karşı üreyen bu tepki hiç bir şekilde karşılıksız bırakılamayacak.

Böylece ABD halkı Trump’ın verdiği bütün şahsi profil açmazlarına, tercih ve oyuna yönelik bütün etki ve yönlendirmelere rağmen ezici bir tercihle, olmayacağı oldurmuş, sadece kendi geleceği için değil, dünyanın geleceği açısından da büyük bir önem taşıyan ABD rotasının kaptanını belirlemiş durumda.”

Trump’ın bu zaferi, yakın zamanda büyük bir değişiklik üretmeyeceğini vurgulayan Ağar, “Sonuçta ABD devlet yönetiminin sistematik-gerekçeli-pragmatist-bilimsel aklı ve etkisi yeni başkanı yönetecek ve yönlendirecek. Ancak sistematik-gerekçeli-pragmatist-bilimsel akıl ve güç üreten ABD devleti, tercihiyle yakın geçmişi ve kendisine dayatılan müesses nizamı ‘Trump’a rağmen Trump’la’ yerle bir eden ABD halkının irade-vicdan ve aklını mutlaka anlamak ve hesabına katmak zorunda kalacak.

Ayrıca Trump’ın da bunlarla yetineceğini söylemek oldukça zor. İlginç profiliyle, karizma ve karakteriyle, iddialarıyla, nevi şahsına münhasır çözümleriyle, dediğim dedikleriyle, polemikleriyle ve hepsinden önemlisi ‘Müesses nizamın bütün abanmasıyla’ mücadele ederek başkan olmayı başaran Trump, mutlaka ve mutlaka kendi irade, inisiyatif ve etkisini göstermek isteyecek. Bütün bunlara dair taşların oturması için ise ABD ve dünya biraz bekleyecek. ABD ve dünya, Başkan Trump etkisini, ancak zaman içinde hissetmeye başlayacak” değerlendirmesini yaptı.

“Cumhuriyetçilerin son başkanı George Bush doğrusal bir savaşçıydı. Ülkesinin fiziki gücünü kullanarak Amerikan imparatorluğu ve türevlerinin uzun ömrü, çıkar ve bekasının peşinden koştu” diyen Ağar şunları kaydetti:

“Doğrusal güç üzerinden, döneminde yaşanan işgaller, istilalar, ablukalar, ambargolar, dizaynlar bildiğiniz üzere. Bush döneminde ortaya çıkan bu doğrusal etki Obama dönemlerinde asimetrikleşti ve vekalet savaşları dönemi başladı.

Bush’un savaş ve istihbarat patronları üzerinden dizayn edilen-tohumları ekilen ya da cangılın kendi tohumlarını saçmasıyla yeşermesine göz yumulan vekalet güçler, örgütler ve savaşçılar bugün yaşanan doğrusal olmayan savaşlarının (non-linear war) temel aktörlerine dönüştü.”

Doğrusal olmayan savaşların ana eksen ve ana örgütleri ile ilgili Ağar şu bilgileri verdi:

“Şii Eksen:

Şii ekseninde ortaya çıkan ve bugün Ortadoğu coğrafyasına damgasını vuran Haşdi Şabi’lerin yani ‘Halk yığınağı’ Şii Milislerin belirginleşen güç ve etkisi ABD’nin Irak işgaline rastlar. Hatta bugünkü Şii yapıların başat gücü Bedir tugaylarının Irak’taki güç ve etkisi işgal ile paralellik taşır. ABD, 2011 sonlarında fiziki gücüyle Irak’tan ayrılırken, işgal sırasında oluşmuş 30’dan fazla Şii silahlı örgüte dair koskoca bir gerçeği de gerisinde bırakmıştır.

Bunları kendisinin kurduğunu elbette kabul etmeyecektir, ama işgal sırasında oluştuklarını da inkar edemeyecektir, kendi hedef ve menfaatleri doğrultusunda nasıl kullandığını da... Bugün bu örgütlerin sayısı Irak’taki ABD’li komutanlara göre 50’den fazla, Abadi’ye göre 103. Tabii bir de burada İran’ın üslendiği/İran’a biçilen bir rol var. Sonuçta bu örgütlerin oluşmasında temel etki İran’a ait. Bu Şii milis teşkilatlarının kurulmasında ve tam gaz mezhepçiliğe ve mezhebi kırılmaya hizmet etmesinde ve etkisinin bütün coğrafyaya yayılmasında ABD’nin uyuduğunu iddia etmek, açıkçası safdillik olur. Öte yanıyla başta Irak’ın, anayasasının, siyasetinin ve silahlı gücünün dizaynında ortaya çıkan ABD-İran-İngiltere müşterek etkisi, çok bilinmeyen, ama çok anlamlı bir konudur.

Sünni Eksen:

Tam burada yeni Başkan Trump’ın ağzından dananın kuyruğunun koptuğu bir yer var: Dedi ki Trump; ‘DEAŞ’ı Obama ve Clinton kurdu.’

Bırakın seçim kampanyasını, Muppet Show’da dahi söylenmeyecek bir söz bu! Angaryayla, asparagasla, kızgınlıkla veya dil sürçmesiyle açıklanabilecek bir söz hiç değil. Sonuçta bu cümleyi kuran, kısa bir süre sonra başkan olacak bir aday ve zafer konuşmasında; ‘Kampanyasına 200 generalin destek verdiğini’ belirterek en az 200 aklı başında generalin bilgi ve bilinç desteği aldığını ifade eden bir lider.

‘ABD’nin başkan adayı sıfatıyla sarf ettiği bu cümle nedeniyle aldığı ikaz-ihtar ya da tavsiyelerden mi, bilinmez’, Trump; ‘CNN, Başkan Obama’yı (ve Demokrat Parti başkan adayı Hillary Clinton’u) IŞİD’i kurmakla, MVP (most viewed player-en iyi oyuncu) olmakla suçlamamı çok ciddiye alıyor. Alay ettiğimin farkında değiller mi?’ diye geri adım twiti atsa da, şu gerçeği hiç bir şey değiştiremez:

ABD, ABD işgali sırasında ortaya çıkan, tam kıvamında güç ve etki üreten, Sünni tabanı etkileyen, ayrıştıran, oradan güç ve terör peydahlayan IŞİD’i; ABD’nin coğrafyaya müdahalelerinde, etki ve dizaynında GEREKÇE ÖRGÜT olarak kullanıyor.

Etnik Eksen:

36’ncı paralelin kuzeyine ve Guam merkezli dizayna çok girmeden hemen PKK-YPG ve DSG faslına geçelim.

Yaklaşık 40 yıllık teröristliği bilinmezcesine Sincar’dan başlayarak yeni bir rol ve kılıfla Irak’ın tartışmalı bölgelerinde ve Suriye’de bambaşka bir etki üretmeye başlayan PKK, IŞİD’le mücadele adı altında ABD’nin bölgedeki en önemli ortaklarından birine dönüştü. Adı da ambalajlı haliyle DSG. Çok kişi bilmez, ama bu yapı tam da ABD’nin geçmişte Irak’ta kurduğu ve sonradan kimi IŞİD’e, kimi Nakşibendi Ordusuna, kimi Nusra’ya, kimi hükümete başkaldıran aşiretlere katılan, kimi devletin yanında, kimi de eskiden çevirdiği dolapları çevirmeye devam eden SAHVALARA çok benzer.

Ve bugün DSG adındaki PKK omurgalı-Sahva soslu terör örgütü, ABD’nin bütün değer ve ölçüleriyle alay edercesine ABD’nin müttefikine dönüşmüştür.

Bugün ABD’nin Irak işgal sürecinde ortaya çıkan ve evrilen etnik ve mezhebi radikaller; ürettikleri terör, düşmanlıklar, kırılmalar, çatışmalar, iç savaşlar, devletlerin parçalanmasına yönelik tehdit ve ayarları ve saha pratiklerinde işe yarıyor gibi gözükseler de, üretmiş oldukları vakum etkisiyle bir yandan tüm dünyanın geleceğini karambole sokarken, diğer bir yandan ABD’nin inandığı ya da inandığını iddia ettiği değer, kavram ve ilkeleri bozguna uğratıyorlar.”

“’Saddam ve Kaddafi yaşasaydı, dünya daha iyi olurdu’ diyen bir adamdır Trump”

“Artık ortalıkta müesses nizamın ve müesses nizamın hırslı ve ihtiraslı temsilcilerinin ABD adını, yetkisini ve gücünü kullanarak terör örgütleri üzerinden ürettikleri saha pratikleri; doğrusal ya da asimetrik yönetim, kanalize ve ayar yönetimleri var” diyen Ağar şunları vurguladı:

“’Saddam ve Kaddafi yaşasaydı, dünya daha iyi olurdu’ diyen bir adamdır Trump. Aslında bu, büyük bir itiraftır. ABD etkisi, tescilli iki diktatörden bile çok daha kötü bir sonuç üretmiştir. Bush’un doğrusal Crusade’i ile başlayan ve Obama’nın asimetrik savaşlarıyla devam eden medeniyetler savaşında İslam iddiasındaki toplumlar kaybetti, doğru. Ama Amerika da kazanamadı. Amerika, inandığı ya da inandığını iddia ettiği kavramlarla çöktü Ortadoğu’da... Kavramsal işgali, tam bir kavramsal hezimete dönüştü. Ve tam burada, asıl insanlık çöktü. Müesses nizamın ABD üzerinden yaptığı son çeyrek hamlesiyle; ‘Sadece tanrı yetkileri kullanan ruhbanlarla, gücün, silahın, paranın, petrolün, toprağın ve ucuz menfaatlerin putları kazandı.’ Elbette Amerikan halkının tercihleri sadece dış politika ilgili değil.

Ama dış politikayı yöneten ve ABD içinde yaptıklarıyla tamamlanan bir müesses nizam fotoğrafı var. Ve bütün bunlardan sonra öyle bir sonuç üredi ki Amerika’da... Kavramlar, değerler, vicdanlar, siyasi tercihler kaidelerinden oynadı, demokratlar bile cumhuriyetçi, cumhuriyetçiler bile demokrat olmaya kalktı. “Bundan daha kötü ne olabilir” diyenlere dair koca koca yığınlar, dipten gelen dalgalar, elitist yaklaşımlara tepki üretenler, siyasi hanedanlara tepki koyanlar, kurulu nizama ve kurulu nizamın tercih dayatmasına baş kaldıranlar, sessiz çığlıklar, kime oy vereceğini söyleyemeyen kitleler, anlam veremeyenler, anlamayanlar, anlayamayanlar, vicdanlılar ve vicdansızlar oluştu.

ABD kamusal aklının bu seçim ve geçmişten ne kadar ders aldığını Trump döneminde göreceğiz, ama önce ABD halkının dün seçimlerde asıl ders verdiği zihniyetin yani Trump’a karşı kaybeden müesses nizamın durumu nasıl okuduğuna bakmak gerekecek.

Her şeyden önce değerleriyle, ilkeleriyle, ölçüleriyle, kavramlarıyla iddia üreten, ama yaptıklarıyla bütün insanlığın kaybetmesine neden olan ABD, bakalım bundan sonra ne yapacak?

ABD halkının konuyu ne kadar iyi anlayabildiğinden hala emin değilim, ama yaradılışlarındaki insanlığın, vicdanın ve aklın onlara; ‘Hiç bir şeyin doğru gitmediğini...’ fısıldadığına da eminim. Trump’ı tercih etmelerindeki en büyük etkinin bu olduğuna da... ABD halkının arayışı, sessiz çığlığı, vicdanı ve aklı ile ‘Her şeye ve Trump’a rağmen’ Trump üzerinden müesses nizama nasıl baş kaldırdıklarının doğru okunması gerektiğini düşünüyorum. Trump bir neo-con. Ama Duble Bush’un bile oy vermediği, ‘Yaşlı Kurt bir New Neo-Con.’ Trump, medeniyetler-inançlar üzerinden medeniyet ve inançların saldırıya uğradığı, büyük fesatlar ve kavramsal yıkımların oluştuğu büyük bir çöküş döneminin üstüne başkan oldu. Doğrusal Bush’un savaş lortları asimetrik savaşın tohumları ekti. Asimetrik Obama’nın savaş lortları da bu tohumları biçti. Yeni nesil doğrusal Trump ve savaş lortları, bakalım bundan sonra ne yapacak?”
Kaynak: İHA