'Haşdi Şabi'nin Gerçekleştireceği İhlallere Dair Göstergeler Var'

Irak'taki Sünni Halk Hareketi sözcüsü Zufeyri: 'Şii milis gücü Haşdi Şabi'nin Felluce'nin terör örgütü DEAŞ'tan kurtarılması esnasında ve sonrasında gerçekleştirdiği hak ihlallerinden çok daha fazlasını Musul'da yapacağına dair göstergeler var' 'Hükümet, Felluce'de olduğu gibi saldırılar esnasında ortaya çıkması muhtemel bir göç dalgasına karşı alternatif yer hazırlığında bulunmadı. Böylece katliam yapmak istiyorlar' 'Günümüzde ordudaki alternatif ise orduya entegre edilen (Şii) milisler. İnsanları asker üniforması giyerek öldürmeleri ile milis kıyafeti giyerek öldürmeleri arasında ne fark var?' 'İran Musul'u kontrolü altına almasıyla birlikte Irak'ın kuzeyindeki Kürt bölgesine ve Suriye'ye de hakim olacak. Lübnan'daki terör örgütü Hizbullah'a destek vermek için İran'dan karayoluyla Irak'taki Sünni bölgeler ve Suriye'den geçerek Lübnan'a kadar uzanan bir karayolu koridoruna sahip olabilecek' 'Musul'da mezhepçiliğin önlenmesinin en önde gelen garantisi Türkiye'

MUHAMMED ŞEYH YUSUF - Irak'taki Sünni Halk Hareketi sözcüsü ve Zufeyri Aşireti'nin önde gelen isimlerinden Şeyh Faruk ez-Zufeyri, Şii milis gücü Haşdi Şabi'nin Felluce'nin terör örgütü DEAŞ'tan kurtarılması esnasında ve sonrasında gerçekleştirdiği hak ihlallerinden çok daha fazlasını Musul'da yapacağına dair göstergeler olduğunu savundu.

Kentteki bir buçuk milyon insanın maruz kalacağı birtakım tehlikelere değinen Zufeyri, Musul'un DEAŞ'tan kurtarılması operasyonuna ilişkin AA muhabirine değerlendirmelerde bulundu.

Zufeyri, 'Şii milis gücü Haşdi Şabi'nin Felluce'nin terör örgütü DEAŞ'tan kurtarılması esnasında ve sonrasında gerçekleştirdiği hak ihlallerinden çok daha fazlasını Musul'da yapacağına dair göstergeler var.' dedi.

Irak hükümetinin Enbar'daki bölgelerin DEAŞ'tan kurtarılması sırasında yaptığı gibi olası göç durumunda ailelerin karşılanmasına yönelik bir hazırlık içinde olmadığını söyleyen Zufeyri, bu durumun da bir katliam yaşanmasına zemin hazırlayabileceği görüşünü dile getirdi.

Zufeyri, şunları dile getirdi:

'Hükümet, Felluce'de olduğu gibi saldırılar esnasında ortaya çıkması muhtemel bir göç dalgasına karşı alternatif yer hazırlığında bulunmadı. Böylece katliam yapmak istiyorlar. Hükümet, geçen defa yaptığı gibi insanların çatışma ortamlarından kaçması için güvenli koridorlar da açmadı.'

- 'Musul'da Felluce'de yaptıklarından daha fazlasını yapacaklar'

Musul'un şu anda milisler ve ABD'lilerin yanı sıra farklı gruplardan 80 bine yakın savaşçı ve 6 ila 8 bin İran Devrim Muhafızları unsurları tarafından çembere alındığını kaydeden Zufeyri, 'Onlar kesinlikle Felluce'de yaptıklarından daha fazlasını yapacaklar.' dedi.

Hükümetin verdiği verilere göre, Musul'da 5 ila 8 bin civarı DEAŞ militanı olduğunu ve bunlarla savaşmak bahanesiyle kente girecek milis güçlerin, sivillere yönelik kıyımlarda bulunabileceğini kaydeden Zufeyri şunları söyledi:

'Felluce'nin kurtarılması sırasında da benzer bir durum yaşandı. Önce Haşdi Şabi'nin girmeyeceği söylendi. Daha sonra ise bu milislerin Felluce'ye girdiği gözlendi ve halen orada milislere ait karargahlar bulunuyor. Musul'un çevresinde de hareketlilikler var. Ancak Şii milislerin Musul'un etrafında bulunması şu an için iddiadan ibaret. Savaş henüz Musul'un çevresinde ve şimdiye kadar milislerden de ordudan da Musul'a kimse girmedi fakat milislerin girmeyeceğini kim garanti edebilir?'

Haşdi Şabi lideri Hadi Amiri'nin 'Biz Irak ordusundan daha güçlüyüz ve biz ona hükmediyoruz' şeklindeki açıklamasını hatırlatan ve Musul'da sivilleri bekleyen tehlikelere işaret eden Zufeyri, 'Bu işler var oldukça bunun bir garantisi yok. Başlangıçta Haşdi Şabi katılmayacak dendi. Ancak Haşdi Şabi'nin baskılarıyla birlikte ona ve onun cinayetlerine engel olamayacaklar. Çünkü onlar hükümetten daha güçlü.' diye konuştu.

Irak ordusundaki Haşdi Şabi varlığına dair Zufeyri, 'Irak ordusu 2003'te feshedildi. Günümüzde ordudaki alternatif ise orduya entegre edilen (Şii) milisler. İnsanları asker üniforması giyerek öldürmeleri ile milis kıyafeti giyerek öldürmeleri arasında ne fark var?' ifadesini kullandı.

Musul'daki operasyonları şu an Irak ordusunun yönettiğini belirten Zufeyri, orduyu Felluce ve Enbar'daki savaşta Şii milislerin yaptığının aynısını yapmakla suçladı.

Zufeyri aradaki tek farkın sadece giyilen üniforma olduğunu, hükümetin geçmişte yaşananları 'şahsi cinayetler' şeklinde değerlendirmesine rağmen şu ana kadar kimsenin yargılanmadığını söyledi.

Haşdi Şabi'nin DEAŞ bahanesiyle girdiği yerlerde katliam yaptığının artık bilinen bir gerçek olduğunun altını çizen Zufeyri, bunun Felluce, Salahaddin, Diyala ve diğer yerlerde de görüldüğünü dile getirdi.

Af Örgütü gibi uluslararası kuruluşların açıkça Haşdi Şabi'nin Musul'da savaş suçu sayılabilecek suçlar işlediğini ve hükümeti de bundan sorumlu tuttuğunu kaydeden Zufeyri, Musul'dan göç edenlere yönelik işkence görüntülerine işaret ederek, 'Görünenler gerçekte olanın ancak binde biri. Musul halkının Hazreti Hüseyin'in öldürülmesiyle ne alakası var. Hazreti Hüseyin Kerbela'da öldürüldü.' dedi.

Zufeyri, 'Ortaya çıkanlar gerçeklerin, yapılan katliamların çok küçük bir bölümü. Haşdi Şabi unsurları, ceza almayacakları konusunda kendilerine güvence verildiği için işledikleri suçların görüntüsünü çekip yayınlayabiliyor. İran ve ABD projesi çerçevesinde hareket ediyor. Hiç kimse onların işlediği terörden bahsetmeye cesaret edemiyor. Onlar DEAŞ'ın yaptığından daha fazlasını yaptı.' ifadelerini kullandı.

Şii halkın göç ettiği Telafer'de de bir katliam yapılmasından endişe duyduğunu belirten Zufeyri, Telafer'de Sünni, Şii ve Türkmenlerin mezhepçilikten uzak barış içinde yaşadıklarını söyledi.

Zufeyri sözlerini şöyle sürdürdü:

'Hükümet göreve gelince Irak'ın her yerine mezhepçilik tohumu ekti. DEAŞ'ın bölgeyi ele geçirmesinin ardından halk evlerini terk edince de göç veren çoğu yerde yapmadığı şekilde burada Şiileri uçaklarla alarak Necef ve Kerbela'ya nakletti. Buna itiraz etmiyoruz. İtirazımız bu ikili tutuma. Telafer'i diğer yerler için suç ve terör alanı haline getirmek istiyorlar. Sünni ve Şiilerin beraber yaşadığı birçok bölgeden DEAŞ çıktığında Şiilerin geri döndüğünü gördük ancak Sünnilerin, DEAŞ'la irtibatları olabileceği bahanesiyle geri dönmesine izin verilmiyor. Aynı şekilde Telafer'de de olacak olan budur.'

- 80'li yıllardaki savaşta görev alan komutanlar Musulluydu

'Cinayetleri önleyecek caydırıcı şey nerede? diyen Zufeyri, 'Ordu yok, anayasa yok, Irak'ta hükümet yok, sivilleri askeri saldırıdan koruyacak kanun yok. Bunların hepsi ABD'nin onayı ve İran ile onun Irak'taki takipçilerinin eylemleriyle gerçekleşiyor.' diye konuştu.

Musul çevresinde savaşan Şii milislerin meşrulaştırılmaya çalışıldığını dile getiren Zufeyri, hükümetin onları desteklediğini, hükümet dairesi içine aldığını ve başbakanlıkla bağlantılı yasal dokunulmazlık sağladığını kaydetti.

Musul halkının büyük insan hakları ihlalleri ile karşı karşıya olma nedenlerinden birinin de İran ve ABD'nin Musul'a yönelik intikamları olduğunu savunan Zufeyri, seksenli yıllarda İran'a karşı yürütülen savaşta görev alan subayların çoğunun Musullu olduğunu ve İran'ın onlara karşı açık bir düşmanlık beslediğini söyledi.

- 'İran, Lübnan'a kadar uzanan bir karayolu koridoruna sahip olabilecek'

Musul'un stratejik konumundan dolayı sembolik önem taşıdığını belirten Zufeyri şunları kaydetti:

'İran Musul'u kontrolü altına almasıyla birlikte Irak'ın kuzeyindeki Kürt bölgesine ve Suriye'ye de hakim olacak. Lübnan'daki terör örgütü Hizbullah'a destek vermek için İran'dan karayoluyla Irak'taki Sünni bölgeler ve Suriye'den geçerek Lübnan'a kadar uzanan bir karayolu koridoruna sahip olabilecek.'

Musul'u kontrol altına alarak Türkiye, Irak ve Körfez ülkeleri arasındaki karayolunu kapatacaklarını vurgulayan Zufeyri, diğer Arap ülkelerinin aksine Türkiye'nin bu tehlikeyi hissettiğini ve güvenliğini korumak istediğini ifade etti.

Zufeyri ayrıca ABD'nin de özellikle Musul ve Enbar'daki eski dönem yöneticilerden intikam almak isteyebileceğini söyledi.

- 'Musul her alanda yetişmiş kadroları barındıran bir kent'

Irak'ta yıllardır devam eden savaş ve çatışma ortamı nedeniyle büyük yıkımlar yaşandığını, ülkenin dünyada en çok beyin göçü veren yerlerden biri olduğunu kaydeden Zufeyri, 'Musul her alanda yetişmiş kadroları barındıran bir kent olması hasebiyle de çok önemli. Musul'da ekonomi, tıp ve askeri alanlarda yetişmiş uzman kadrolar bulunuyor.' diye konuştu.

- 'Musul'da mezhepçiliğin önlenmesinin en önde gelen garantisi Türkiye'

Musul operasyonunda Türkiye'nin önemine de değinen Zufeyri sözlerini şöyle tamamladı:

'Türkiye özellikle Musul'da ve tüm Irak'ta barışı isteyen tarafların başında geliyor. Musul'u ele geçiren güç veya güçler Türkiye'yi ulusal güvenliği açısından incitebilir. Türkiye bölgeyi etkileyen mezhepçiliğe izin vermez. İnsanlık onurunun heder edilmesine müsaade etmez. Çünkü Türkiye'de insana saygı gösteriliyor. Türkiye bunu diğer ülkeler için de istiyor. Musul'da mezhepçiliğin önlenmesinin en önde gelen garantisi Türkiye'dir. Aynı şekilde Suudi Arabistan ve Körfez ülkeleri de. Ancak ABD, İran ve diğerlerine gelince, Irak ve bölgedeki katliamların ana sebebi onlardır.'

Irak'taki Sünni Halk Hareketi, Nuri el-Maliki'nin başbakanlığı döneminde 2013'te kuruldu. Diyala, Enbar, Ninova, Kerkük ve Salahaddin'de etkin olan hareket, kuruluş aşamasında 'suçsuz yere hapishanelerde tutulan kişilerin serbest bırakılması, keyfi gözaltıların sonlandırılması ve Sünnilerin devlet kurumlarının yönetimine iştirak etmesi' gibi Sünnilerin 14 talebinin gerçekleşmesi amacıyla il merkezlerinde gösteriler düzenledi.

Kaynak: AA