'Türkiye Olarak Kendi Planlarımızı Uygulamaya Başladık'

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin Musul operasyonuna girmesine engel olmaya çalışanların Suriye’deki oyunun bozulmasından rahatsız olanlar olduğunu kaydederek, "Hiç kimsenin bu oyunda bize biçtiği role rıza göstermek zorunda değiliz. Türkiye olarak kendi planlarımızı uygulamaya başladık" dedi.

'Türkiye Olarak Kendi Planlarımızı Uygulamaya Başladık'
Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’ndeki muhtarlar buluşmasında konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Suriye’de asıl sorunun DEAŞ değil, bir taktik ve strateji oyunu olduğunu belirtti.

Türkiye’nin 4 yılda Suriye’de yapılamayanı Fırat Kalkanı Harekatı ile 2 ayda yaptığını belirten Erdoğan, Türkiye’nin bu hamlesinin Suriye’de oynanan oyunu bozduğunu ifade ederek, “El Bab’a da gideceğiz” dedi.

Türkiye’nin kendi istikbali ve istiklali için nerede mücadele etmesi gerekiyorsa orada mücadele edeceğini söyleyen Erdoğan, bunun yerinin şuanda Musul olduğunu kaydetti.

Putin ile yaptığı telefon görüşmesine ilişkin de bilgi veren Erdoğan, Putin’in El Nusra’nın Halep’ten çıkması konusunda ricası olduğunu ifade etti.

Türkiye’nin yeni güvenlik anlayışı gereği sorunlar kapılara dayanmadan çözme konusunda kararlı olduklarının altını çizen Erdoğan, Aliya İzzetbegoviç’i 13. vefat yıl dönümünde de unutmadı.

“YURT DIŞINDA ÜSTLENDİĞİ YERLERDE RAHAT NEFES ALABİLDİKLERİ TEK GÜNLERİ OLMAYACAK”

Terör örgütleri ve teröristlerin kökünün kurutulacağını söyleyen Erdoğan, “Bölücü örgüte destek veren, imkan sağlayan kim varsa hepsinin kökünü kurutacağız. Şimdiden söylüyorum, biz kendilerini bulup yok etmeden nereye gideceklerse gitsinler. Bu kadar açık söylüyorum. Yurt dışında üstlendiği yerlerde rahat nefes alabildikleri tek günleri olmayacak. O ülkelerin devlet başkanlarını, hükümet başkanlarını bu konuda sürekli rahatsız edeceğiz, önlerine dosyaları koyacağız. İçeri mi atarlar, bize mi teslim ederler, gereğini nasıl yapacaklarsa yapsınlar. HDKP-C ve benzeri örgütlerin mensuplarını harekete geçemeden inlerinde yakalayıp adalete teslim ediyoruz. FETÖ ile de aynı şekilde mücadele ediyoruz. Bu ihanet çetesinin kamudaki, STK’lar içindeki, iş dünyası içindeki tüm elemanlarını adım adım takip ediyoruz. Bu ülkede artık kimsenin yaptığı ihanet yanına kar. Hiçbir terör örgütünü, hiçbir teröristi biz bu topraklarda barındırmayacağız. Ya imha olacaklar, ya teslim olacaklar ya da defolup gidecekler” dedi.



“KUSURA BAKMAYIN BİZ EL BAB’A DA GİDECEĞİZ”

Türkiye’nin Suriye ve Irak’ta yaşanan hadiseler karşısında da yeni güvenlik anlayışına uygun bir duruş sergilediğini belirten Erdoğan, Türkiye’nin yıllardır Suriye’de hem mazlum Suriye halkının mağduriyetini giderecek, hem sınır güvenliğini sağlayacak bir çözüm bulunmasını beklediğini kaydederek, “Baktık ki biz bekledikçe sorunlar üzerimize geliyor. Bir yanda DEAŞ terör örgütü, diğer yanda PYD-YPG terör örgütü karşımızda bayrak sallamaya başlayınca anladık ki kimseden bize fayda yok, kendi göbeğimizi kendimiz kesmemiz gerekiyor. Türkiye Cerablus operasyonuna başlarken ilgili ülkelere bilgi verdi, ama kimseden izin almadı. İzin almak başka bir şey, bilgilendirmek başka bir şeydir. ÖSO ile bu operasyonu başlattık. Suriye’de bizim 2 ayda elde ettiğimiz netice daha önce 4 yılda başarılamamıştı. Sahaya girince gördük ki aslında Suriye’nin sorunu DEAŞ değil. Ortada bir taktik ve strateji oyunu var. Suriye halkı bu oyunun kurbanı olarak seçilmiştir. 6 yılda 600 bini aşkın insanın canına mal olan bu oyunu bozan Türkiye’nin 2 ay önce başlattığı hamle olmuştur. Cerablus DEAŞ’tan temizlendi. 30 bine yakın Cerabluslu Cerablus’a yerleşti. Rai DEAŞ’tan temizlendi, oraya da Rai’nin halkı yerleşmeye başladı.

Bunların meşhur kutsalları olarak, dergilerinin ismi ve dergilerinde ifade ettikleri Dabık, yani bizim tarihimizde Mercidabık diye geçen orası DEAŞ’tan boşaltıldı ve oraya da oranın sakinleri yerleşiyor. Birileri bize akıl veriyor ‘Dabık’a girdiniz, tebrik ederiz ama daha aşağı gitmeyin’ diyorlar. Daha aşağıda El Bab var, kusura bakmayın biz oraya da gideceğiz. Çünkü bizim tehdidi altında olduğumuz yer, çizgi olarak söylüyorum Dabık’ta bitmiyor, El Bab’ın da güneyine doğru iniyor, oradan bizim Mümbiç’i de koalisyon güçleri ile beraber kuşatma altına almamız gerekiyor. Çünkü Mümbiç yüzde 95’i ile Arap’tır. Orayı PYD ile YPG işgal etmek istiyor. Biz Amerikalılara dedik ki ‘buradan PYD-YPG gidecek’ dedik. Söz verdiler, giderlerse mesele yok. ‘Rakka’da beraber hareket edebilir miyiz’ dediler, ‘ederiz’ dedik. Rakka DEAŞ’ın merkezi. Orayı da DEAŞ’tan temizleyelim, biz buna da varız. Fakat şuanda benzer bir senaryo bu defa mezhep çatışması çıkartmak üzere Musul’da sergileniyor” diye konuştu.



“ASIL MESELE BÖLGENİN YENİDEN YAPILANDIRILMASI MESELESİDİR”

“Kendi ülkesini terör örgütlerinin cirit attığı yer haline getiren Bağdat yönetiminin bu oyunun gerçek aktörü olmadığı gayet açıktır” açıklamasında bulunan Erdoğan, Türkiye’nin Musul operasyonuna girmesine engel olmaya çalışanların Suriye’deki oyunun bozulmasından rahatsız olanlar olduğunu kaydetti.

Erdoğan, “İstiyorlar ki Türkiye otursun, olup bitenleri seyretsin, payına düşen bedeli ödesin. Daha önce yöntemi mülteci krizi üzerinden denediler. Suriye ve Irak’tan ülkemize 3 milyon göçmeni yönlendirenler, bizim bu yükün altında ezileceğimizi sanıyorlardı. Sonuç bekledikleri gibi olmayınca umutlarını terör örgütlerine bağladılar. DEAŞ ile PYD-YPG aynı amaca hizmet eden, aynı güçler tarafından desteklenen birer piyondan ibarettir. Türkiye içinde de PKK ile FETÖ bu senaryoda kendilerine düşen rolleri aynen oynuyorlar. Asıl mesele bölgenin yeniden yapılandırılması meselesidir. Bağdat hükümeti ve Eset rejimi gibi yapılar ile terör örgütleri eli ile hayata geçirilmeye çalışılan bu proje, Türkiye’nin bekasını tehdit ediyor. Hiç kimsenin bu oyunda bize biçtiği role rıza göstermek zorunda değiliz. Türkiye olarak kendi planlarımızı uygulamaya başladık. İşte 3 milyon, şuana kadar yaptığımız harcama 13 milyar doların üzerinde, bir o kadar da STK’lar, belediyelerin yaptığı açıklamalar var, 26 milyar dolar. Bize BM Mülteciler Konseyi’nden gelen destek 550 milyon dolar. AB’den ‘size destek vereceğiz 3 milyar avro’ dediler ve hala verecekler. Gelen rakam 200-300 milyon avrodan fazla değil. Temmuz başı itibariyle bu para gelecekti mültecilere. Eğer biz şu kapıları bir açık tutsak bu mültecilerin gideceği yer Avrupa. Bundan korktukları için ‘biz bunu vereceğiz’ dediler. Sözlerinde durmuyorlar. Fakat biz de bombaların altında bu insanları bırakamayız, kapıya geldikleri zaman kapıyı açıyoruz. 2 milyon 700 bin Suriyeli’ye, 300 bin Iraklı’ya bunu yaptık. Ey Irak yönetimi, bu 300 bin Iraklı’yı kapısını açarak seni rahatlatan Türkiye değil mi? Başkaları yapmadı, bunu biz yaptık. Türkiye’ye bir laf atarken, söz söylerken bunu düşüneceksin. Böyle bir dost bulamazsın. Sen bu dostu incittiğin taktirde kaybedersin” şeklinde konuştu.



“MUSUL’U FEDA EDERSEK, MEZHEPÇİLİĞE FEDA EDERSEK SORUNUN KENDİ SINIRLARIMIZA DAYANMASINI ENGELLEYEMEYİZ”

“Biz hem sahada olacağız hem de masada olacağız” ifadelerini tekrarlayan Erdoğan, yeni yaklaşımın gereği olarak Musul meselesinin Musul’da çözüme mecburiyetinde olduklarını belirtti.

Erdoğan “Musul’u feda edersek, mezhepçiliğe feda edersek sorunun kendi sınırlarımıza dayanmasını engelleyemeyiz. Musullu kardeşlerimizle birlikte Kuzey Irak yönetimi hatta tüm bölge bu süreçten çok büyük zarar görecektir. Suriye’de hangi amaçla ve nasıl harekete geçtiysek Musul için de aynı şekilde davranmakta kararlıyız. Musul’un tamamı Arap Sünni, bir miktarda Türkmen Sünni kardeşlerimiz var. Biz orayı kalkıp da farklı bir mezhebi anlayışa terk edemeyiz. Biz burada Şia’nın düşmanı değiliz, bu bir yorumdur, ama ben mezhepçiliğe karşıyım, ben diyorum ki Şia, Sünni bunlar din değildir. Din bunların üzerinde din-i Mübin-i İslam’dır. Bizim için İslam tektir, İslam ne emrediyorsa onu yaparız. Diğerleri yorumdur. Şii’liği İslam’ın yerine koyarsan, Sünniliği İslam’ın yerine koyarsan ben karşısında olurum. Bizim için her şey tek din olan İslam ile noktalanmıştır. Bölgede etkin olan ülkeler Türkiye’nin bu hakkına saygı göstermek zorundadır. Bizim 911 kilometre Suriye sınırımız var, 350 kilometre Irak sınırımız var. Biz burada sınırdaş olacağız, biz söz söylemeyeceğiz, sınırı olmayanlar istediği gibi kesecek, biçecek ondan sonra elbiseyi yapacak, yok böyle bir şey. Bu tavrımızın ne savaş çığırtkanlığı ile ne Irak’ın egemenliğini ihlalle ne de art niyetle ilgisi yoktur. Biz kendi istiklalimizi ve istikbalimizi korumak için mücadeleyi nerede yürütmemiz gerekiyorsa orada olmak istiyoruz. Şuanda bunun yeri Musul’dur, öyleyse Musul’da olacağız. Nitekim hava unsurlarımızın Musul operasyonuna katılması konusunda Amerikalı generallerle bir mutabakata varıldı. Diğer konularda da en kısa sürede bir ilerleme sağlanacaktır. Suriye’de ise El Bab’a kadar inerek, Mümbiç’i terör örgütlerinden temizleyerek, 5 bin kilometrekarelik terörden arındırılmış bir güvenli bölge projemizi hayata geçirme konusunda önemli mesafe katettik. Bu meseleyi de en kısa sürede nihayete erdireceğiz” ifadelerini kullandı.

“PUTİN’İN EL NUSRA’NIN HALEP’İ TERK ETMESİ KONUSUNDA RİCASI OLDU”

Rusya Devlet Başkanı Putin ile yaptığı telefon görüşmesinin detayları konusunda konuşan Erdoğan, “Halep’te dökülen her damla gözyaşı, yanan her yürek, yıkılan her ev bizim gönlümüzde açılan yaradır. Dün akşam Sayın Putin ile Halep’i konuştuk. Saat 22.00 itibari ile hava bombardımanını durduracaklarını ifade ettiler. El Nusra’nın orayı terk etmesi noktasında kendilerinin ricası oldu, arkadaşlarımıza bu konuda gerekli talimatı verdik. Onlar da bu talimatı yapmak suretiyle El Nusra’yı Halep’ten çıkartma, Halep halkının huzurunu sağlamak için bir çalışma içinde olalım diye aramızda böyle bir mutabakatı görüştük. Suriye’deki, Irak’taki, Balkanlar’daki, Kafkaslar’daki bütün yerler gibi Halep’i kendimizden ayrı görmedik. Halep’te yanan ateşi söndürmek, bizim oradaki kardeşlerimize oyan borcumuzdur. Halep Kilis ve Gaziantep’in sınırı. Halep’te bir göç başlarsa nereden bakarsanız bakın en az 1 milyon insan Türkiye’ye gelecektir. Bunun bedelini kusura bakmayın da biz ödeyemeyiz. Bunu özellikle tahrik edenler, Türkiye ile masaya oturup konuşmak zorundadır. Suriye’deki çatışmalar bittiğinde Halep’i birlikte ayağa kaldıracağız. Canım Halep, o güzel Halep ne hale geldi, o medeniyet, tarih şehri ne hale geldi. Artık orada taş taş üstünde değil. Video çekimlerini gördüğümüz zaman, Halep’i iyi bilen birisi olarak içimiz kan ağlıyor. İlk etapta geçici de olsa bir ateşkes tesis edilmesini önemli görüyoruz. Müteakiben Halep’te kalıcı güveni ve huzuru sağlayacak adımların atılması için üzerimize düşeni yapacağız” açıklamasında bulundu.

“ŞİMDİ BİZİ PKK VE DEAŞ İLE OYALAYIP MUSUL’DAN UZAK TUTMAYA UĞRAŞIYORLAR”

Türkiye’nin PKK ve DEAŞ ile oyalanıp Musul’dan uzak tutulmaya çalışıldığının altını çizen Erdoğan, “Ülkemiz içindeki PKK ve DEAŞ saldırılarının yoğunlaşması, FETÖ’nün diri tutulmaya çalışılması, Suriye’nin ardından Irak’ta da doğru yolda ilerlediğimizin işaretidir. Bu eylemleri teşvik edenler sanıyorlar ki Türkiye’de PKK, DEAŞ ve FETÖ ile uğraşırsa bölgede hareket kabiliyeti kalmaz, 15 Temmuz’da aynı hevese kapılmışlardı. Türk ordusunun darbe girişimi sonrasında kendi içinde başlattığı temizlik çalışması nedeniyle operasyonel kabiliyetini yitirdiğini düşünüyorlardı. Darbe girişiminin üzerinden 40 gün geçmeden Cerablus harekatını başlatarak böyle olmadığın gösterdik. Şimdi bizi PKK ve DEAŞ ile oyalayıp Musul’dan uzak tutmaya uğraşıyorlar. Orada PKK var, 3 bin tane teröristini oraya göndermiş, DEAŞ var, DEAŞ’ın sayısı hakkında çeşitli rivayetler var. Küresel iletişim ağları batılı ülkelerin kontrolünde olduğu halde PKK’da, DEAŞ’ta, FETÖ’de inanılmaz etkin bir şekilde bu araçları kullanıyorlar. Halbuki Batı’nın kendi içinde tehdit oluşturan hiçbir örgütün hiçbir akımın böyle bir şansı yok. Bu doğrultuda en küçük bir kıpırdanma gösterenlerin anında sesi kısılır, hareket alanı ortadan kaldırılır. Batı ülkelerine yönelik eylem yapmış olan ve yapma hazırlıkları yürüten herhangi bir terörist operasyona maruz kalır. Buna karşılık mesela Türkiye’yi hedef olan terör eylemlerinin failleri Batı ülkelerinde ellerini kollarını sallayarak gezer, her türlü faaliyeti yürütür. Tüm bu gerçekler ortadayken bize söylenen yalanlara daha fazla tahammül gösterebilir miyiz? Bizim geleceğimizi terör örgütleri eli ile biçimlendirebileceklerini sananlar yanılıyorlar, tam tersine terör silahının onların elinde patlayacağını, onların canlarını yakacağını biliyoruz. Bugüne kadar binlerce DEAŞ’lıyı sınır dışı eden, onbinlercesine ülkemize giriş yasağı koyan bir ülke olarak, bu konuda birikimimizi ve öngörülerimizi kimse yabana atmasın. Türkiye’ye karşı PYD-YPG gibi terör örgütlerinin, Bağdat yönetimi gibi mezhep fanatiklerinin, Eset yönetimi gibi kendi halkını katledenlerin yanlarında yer alanları bir kez daha ikaz ediyorum, yanlış yoldasınız. Tutuşturmaya çalıştığınız ateş bizden çok sizi yakar. Bağdat yönetimi önce kendi ordusunun mezhebi yapısını kalksın da dünyaya bir açıklasın bakalım. Yüzde kaçı ile hangi mezhepten oluşuyor. Sayın Maliki’ye bizzat Başbakanlığım döneminde söylediğim şeydir bu, nüfusunuzdaki mezhebi oran ne ise gelin şu ordunuzu buna göre oluşturun dediğimizde sesini çıkartmayanlar bildiklerini okumaya devam ettiler. Türkiye’nin kendi vatandaşlarının ve bölgedeki kardeşlerinin huzuru, güvenliği, esenliği dışında bir amacı yoktur. Bizi saf dışı bırakmayı amaçlayan her hamle bölgenin yeni acılara sürüklenmesine yönelik atılan bir adım demektir. Demokrasi, özgürlükler, insan hakları gibi küresel değerlerin bölgemizdeki en önemli temsilcisi olan Türkiye’nin karşılaştığı bu tehditlerin sonuçları herkes için çok ağır olacaktır. Biz ilişkilerimizde kalıcı tahribata adımlar atmama konusunda dikkatli davranıyoruz, aynı hassasiyeti muhataplarımızdan beklemenin hakkımız olduğuna inanıyoruz. Meseleyi inceldiği yerden kopsun noktasına getirmedik, getirmek istemiyoruz. Ama yeni güvenlik anlayışımızın gereği olarak sorunları kapımıza dayanmadan çözmekte de kararlıyız. 2 bin 200 yılı aşkın devlet geleneğimizle, coğrafyamızdaki bin yıllık varlığımızla, kadim medeniyet birikimimizle biz bu zorlukların üstesinden geliriz. Yarın her şey geride kaldığında zor günlerde sıkıntılarımızın çözümünde bize destek olan dostlarımızı da yollarımıza mayınlar döşeyenleri, çukur açanları unutmayacağız” dedi.



“ALİYA GİBİ LİDERLER İNSANLARA NİÇİN SAVAŞTIKLARINI ÖĞRETİRLER”

Bosna Hersek’in ilk Cumhurbaşkanı, büyük mücadele ve fikir adamı Aliya İzzetbegoviç’in 13. ölüm yıl dönümünü unutmayan Erdoğan, “Kendisini bir kez daha rahmetle, hasretle, minnetle yad ediyorum. Aliya’nın Bosnalı Müslümanların mücadelesine yaptığı liderlik, belki de Avrupa’nın ortasındaki en önemli İslam toplumunun hala ve inşallah ilelebet varlığını sürdürüyor olmasını sağlamıştır. Boşnakları maruz kaldıkları soykırıma rağmen mücadele için ayakta tutan, yönlendiren bu büyük insanın hatırasını yaşatmak her Müslüman’ın vazifesidir diye inanıyorum. Bugün dünyanın çeşitli yerlerinde özgürlük ve onur mücadelesi veren Müslüman toplumların en büyük eksiği Aliya gibi bilge liderlere sahip olamayışlarıdır. Her insan gerektiğinde savaşabilir, askeri eğitim görmüşse nasıl savaşacağını da bilir ama zaferin yolu niçin savaştığınızı bilmekten geçer. Aliya gibi liderler insanlara niçin savaştıklarını öğretirler. Boşnaklar’ın katliama uğradıkları yerler silahlarını kendilerine verilen teminatlara güvenip uluslararası güçlere teslim ettikleri yerlerdir. Aliya’nın önderliğinde mücadele veren veya verilen hiçbir yerde böyle felaketler yaşanmamıştır. Aliya’nın Saray Bosna’daki Kovaçi Şehitliği’nde bulunan gayet mütevazi mezarının taşında ‘Her şeye kadir olan Allah’a yemin ederim ki köle olmayacağız.’ Ve onlar köle olmadılar. Bizlere düşen görev de Aliya’nın vasiyetine uygun bir şekilde gerektiğinde ölümüne mücadele etmek ama asla köle olmamaktır. Ey Aliya; unutma, Türkiye’de de öyle bir millet var ki, 15 Temmuz gecesi onlar F-16’ların karşısında, helikopterlerin, tankların, topların karşısında istiklal şairimizin ifade ettiği gibi ‘arkadaş yurdumu alçaklara uğratma sakın, siper ev gövdeni dursun bu hayasızca akın’ dediler ve gövdelerini bu ağır silahlara siper ettiler ama bu ülkeyi teslim etmediler” diye konuştu.

Kaynak: İHA