Çevre Ve Enerji Verimliliği Merkezi Fizibilite Çalışması Projesi

TOBB Başkanı Hisarcıkoğlu: 'Geçen ay Paris’teki müzakereler sonunda, 2020 sonrası küresel iklim rejimini belirleyecek Paris Anlaşması hazırlandı. Böylece iklim değişikliği ile mücadelede yeni bir evreye geçtik' 'Çevre konusunda, iklim değişikliği ve enerji konusunda, güçlü temelleri olan, kararlı, hem ekonomik dönüşümümüzü, hem de AB katılım sürecimizi destekleyen bir politika takip edilmesi gerektiğine inanıyoruz'

Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, 'Geçen ay Paris’te iki hafta süren müzakereler sonunda, 2020 sonrası küresel iklim rejimini belirleyecek Paris Anlaşması hazırlandı. Böylece iklim değişikliği ile mücadelede yeni bir evreye geçmiş olduk' dedi.

TOBB İkiz Kuleler Toplantı Salonu'nda düzenlenen 'Çevre ve Enerji Verimliliği Merkezi Fizibilite Çalışması Projesi' açılış toplantısında konuşan Hisarcıkoğlu, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşamak, kalkınma ile çevre koruma dengesini gözetmek için pek çok ülke gibi Türkiye'nin de büyük bir çaba içerisinde olduğunu söyledi.

Türkiye'nin çevre konusunda çok sayıda uluslararası sözleşmeye taraf olduğunu hatırlatan Hisarcıklıoğlu, 'Bildiğiniz üzere geçen ay Paris’te iki hafta süren müzakereler sonunda, 2020 sonrası küresel iklim rejimini belirleyecek Paris Anlaşması hazırlandı. Böylece iklim değişikliği ile mücadelede yeni bir evreye geçmiş olduk. Aslında ilk defa 195 ülkenin tamamını kapsayan, evrensel bir iklim değişikliği ile mücadele anlaşması söz konusu. Paris Anlaşması, taraf olacak tüm ülkelere bağlayıcı hükümler getiriyor. Dolayısıyla taraf ülkelerin, çevre, enerji, yatırım, kalkınma gibi politikalarında orta ve uzun vadede değişikliğe gitmesi gerekiyor. Ne yazık ki Paris’te Türkiye’nin tüm taleplerine rağmen ne karar metnine, ne de anlaşma metnine, Türkiye’nin özel durumunun yazılmasına müsaade edilmedi. Umarız önümüzdeki yıl Fas'ta yapılacak konferansta bu husus bir çözüme kavuşur. Aksi halde yeni anlaşmanın yürürlüğe girmesiyle birlikte Türkiye'ye karbondioksit emisyonlarında azaltım yükümlülüğü getirilecek' diye konuştu.

Hisarcıklıoğlu, Türkiye İstatistik Kurumunun (TÜİK) 2012 Sera Gazı Envanteri'nin Türkiye'nin toplam sera gazı salımının 440 milyon karbondioksit eşdeğeri olduğunu gösterdiğini belirterek, 'Toplam sera gazı salımı sorumlusu olarak, enerji sektörü yüzde 70 ile en büyük paya sahipken, endüstriyel işlemler yüzde 14 ile ikinci sırada yer alıyor. Yine 2012 yılında Türkiye'de kişi başına düşen sera gazı salımı 5,9 ton karbondioksit eşdeğeri olarak gerçekleşmiştir. Bu rakam da OECD ve Avrupa Birliği (AB) ülkelerinin ortalamasından halen çok düşüktür. Elbette bu durum, bizi yeni koşullara uyum sağlamaktan alıkoymamalı. Özelikle teknolojik dönüşümü bir an önce gerçekleştirmek zorundayız. Hizmet sektörünün Gayrisafi Yurtiçi Hasılamızdaki (GSYH) yeri ve ağırlığı gittikçe artmakla birlikte gelişmekte olan bir ülke olarak, sanayisini de büyütmek zorunluluğu olan bir ülkeyiz. Bu yüzden, yeni çevresel koşulları, dışarıya olan enerji bağımlılığımızı ve ekonomik koşulları düşünerek, yeni sanayi politikamızı kurgulamak zorundayız. Dolayısıyla daha temiz teknolojilerle yol alırsak, bu süreci bir avantaja dönüştürebiliriz' ifadelerini kullandı.

AB sürecinde de Türkiye'nin çevre konusunda ciddi yol aldığını anlatan Hisarcıklıoğlu, şöyle devam etti:

'Çevre faslı 21 Aralık 2009 tarihinden bu yana açık fasıllardan birisidir. Avrupa Birliği'nin çevre müktesebatına uyum konusu, teknik olarak zor ve aynı zamanda ciddi yapısal değişimi gerektirmektedir. O zamanki adıyla Çevre ve Orman Bakanlığı tarafından hazırlanan 'Avrupa Birliği Entegre Uyum Stratejisi' raporu, uyum sürecinin yaklaşık 60 milyar avro tutarında bir yatırım zorunluluğu getirdiğini ortaya koyuyordu. Dolayısıyla, geniş bir çevre gündemiyle karşı karşıyayız. Bu süreç, başta enerji, demir-çelik, madencilik, çimento, cam, ulaştırma, tarım-hayvancılık, inşaat, kağıt sanayi, otomotiv, denizcilik, kimya olmak üzere birçok sektörümüzün geleceğini de yakından ilgilendirmektedir.'

Türkiye'nin enerji yoğunluğunun OECD ve AB ülkeleri ortalamasının üzerinde olduğunu bildiren Hisarcıklıoğlu, 'Bin dolarlık milli hasıla üretmek için 400 litre petrole eşdeğer enerji harcıyoruz. Bu rakam, OECD ülkeleri ortalaması için 200 litredir. TOBB olarak, Türkiye'nin ekonomik gelişmesini, şirketler kesiminin güçlenmesini, rekabet gücünün ve istihdam artırılmasını düşünmek zorundayız. Bunu yaparken elbette, çevre konusunda, iklim değişikliği ve enerji konusunda, güçlü temelleri olan, kararlı, hem ekonomik dönüşümümüzü, hem de AB katılım sürecimizi destekleyen bir politika takip edilmesi gerektiğine inanıyoruz. Sektörlerin ve şirketlerin intibak maliyetlerinin hesaplanmasında birlikte çalışmalı, maliyetleri karşılamada kaynak bulmalıyız' diye konuştu.

İngiltere'nin Ankara Büyükelçisi Richard Moore ise çevre sorunlarının herkesi etkilediğini belirterek, 'Herkesin enerji ile ilgili yapabilecekleri var. KOBİ'lerin ve özel sektörün desteği olmadan çözümlerin olmayacağı düşüncesindeyiz. Çevre ve ekonomi arasındaki bu etkileşim hem risk hem de fırsat anlamına gelmektedir. Çünkü düşük karbondioksit yeni istihdam ve yeni fırsatlar sunmaktadır. Kısacası yeni pazarlar ve verimlilik artışıdır. Türkiye'de çok olumlu bir adım atarak Paris Anlaşması kapsamında taahhütte bulundu. Bunu desteklemeye devam edeceğiz' değerlendirmesinde bulundu.
Kaynak: AA