'14. İstanbul Bienali'

İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) tarafından Koç Holding sponsporluğunda düzenlenen "14. İstanbul Bienali" 5 Eylül'de sanatseverlerle buluşacak.

Özel İtalyan Lisesi'nde gerçekleştirilen basın toplantısında konuşan İKSV Yönetim Kurulu Başkanı Bülent Eczacıbaşı, 1987'de gerçekleştirilen ilk sergiden bu yana bienalin kendini hep yenilediğini ve geliştirdiğini belirterek, "Bienal, hem yerel düzeyde hem de uluslararası arenada gitgide önem kazandı. İstanbul'un kültür sanat yaşamı da İstanbul Bienali'ne paralel bir gelişim gösterdi. Kentimiz, bienale tüm tarihi ve dinamizmiyle kucak açarken, bienal de İstanbul'un dünya çapında bir kültür sanat başkenti olmasına olumlu katkıda bulundu" ifadelerini kullandı.

İlk kez 1980'lerin ortasında düzenlenen uluslarası çağdaş sanat sergisinde, uluslararası sanat dünyasından önemli isimlerin danışmanlığında çalışıldığını kaydeden Eczacıbaşı, şu bilgileri verdi:

"Beral Madra'nın koordinatörlüğünde ilk bienal düzenlendiğinde, Türkiye'deki izleyiciler, Avrupa'daki güncel sanat akımlarına bugünkü kadar aşina değildi. Bugün bienalin olmazsa olmazı olan, mekana özgü üretimler, tarihsel mekanların güncel sanatla yeniden keşfedilmesi, yine ilk bienalle gündeme gelmişti."

- Eczacıbaşı: "Bienalin başlangıcından bu yana 30 yıl geçti"

Bülent Eczacıbaşı, daha ilk yıllarından itibaren bienalin verimli karşılaşmalar için olumlu bir ortam oluşturduğuna vurgu yaparak, Rene Block kuratörlüğündeki 4. bienalin bir dönüm noktası olarak, Türkiye'nin, çağdaş sanat alanında belki de ilk kez bu ölçekte dış dünyaya açıldığını söyledi.

Etkinliğin başlangıcından bu yana 30 yıl geçtiğini aktaran Eczacıbaşı, "İstanbul Bienali her zaman sanatçıların nefes alabilecekleri özgür üretim ve ifade ortamları oldu" dedi.

- Örer: "Bienal, sanatın dönüştürücü gücünü merkezine alıyor"

Bienal Direktörü Bilge Örer de bienalin, sanatın dönüştürücü gücünü merkezine alan ve dönüşümlerin göbeğinde bu gücü sınayan bir sergi olduğunu dile getirdi.

Etkinliğin, sanat, matematik, fen, nörobilim, mimari, deniz bilimi ve bir çok araştırma alanı ile ortak bir düşünme deneyimi sunduğunu aktaran Örer, "Sanatçıların dünyaya bakışlarındaki farklılıkları gerçek ve gerçeküstü, bilinç ve bilinçaltı, şiirsel ve politik, form ve estetik arasındaki ilişkiler ve dalgalı ve düğümler aracılığıyla anlamlandırmaya çalışıyor" diye konuştu.

Bilge Örer, "Tuzlu Su: Düşünce Biçimleri Üzerine Bir Teori" başlığıyla düzenlenen bienale ilişkin şunları kaydetti:

"Tuzlu Su, boğazın bitiminden şehri akışkan bağlarla dolaşıyor. Karadeniz'in Marmara Denizi'ne kavuştuğu Rumeli Feneri'nden, Kadıköy'e, Şişli'den Haliç'e ve adalara, denizde ve karada 30'un üzerinde mekanda düşünce biçimleri üzerine yepyeni bir teori kuruyor."

- Bakargiev: Bienalin ilk mekanı, Troçki'nin evi

Bienali şekillendiren Carolyn Cristov-Bakargiev ise Türkçe yaptığı konuşmada, sergiyi hazırlamanın bir zevk olduğunu ve Bineal için büyük bir ekibin çalıştığını söyledi.

Sergide elektriği mümkün olduğunca az kullandıklarına dikkati çeken Bakargiev sergi mekanlarına ilişkin, "Ben bir bitki gibi organik gelişime inanırım. Orhan Pamuk beni Troçki'nin evine götürdü, Orada daha önce evinin olduğunu bilmiyordum. İlk mekan Troçki'nin evi oldu" dedi.

- İki ayda bin 500'ün üzerinde eser görülebilecek

Afrika, Asya, Avustralya, Avrupa, Ortadoğu, Latin Amerika ve Kuzey Amerika'dan 80'in üzerinde katılımcının bin 500'ün üzerinde eseri, bienal kapsamında şehrin farklı noktalarında gezilebilecek.

Boğaz'ın Avrupa ve Anadolu yakasını içine alan 36 farklı mekanda gezilebilecek "Tuzlu Su", müzelerin yanı sıra tekneler, oteller, eski bankalar, otoparklar, bahçeler, okullar, dükkanlar ve özel konutlar gibi kara ve su üzerindeki geçici yerleşim alanlarına yayılacak.

Bienal, 1 Kasım'da sona erecek.

Kaynak: AA