Marmara Depremi'nin 16. Yılı

Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) İnşaat Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı Cemal Gökçe, İstanbul'un depreme 1999'dan daha hazırlıklı olmadığını belirterek, "Kamusal ve kamu yararına kullanılan alanların birçoğu bugün, 'kentsel dönüşüm' adı altında plan bütünlüğünden koparılarak ranta teslim edilmiştir. Doğal kaynakların yanlış kullanımı, kaynakların tükenmesine ve doğal afetlerin giderek artmasına neden olmuş, daha da olacaktır" dedi.

Gökçe, Marmara Depremi'nin 16. yılı dolayısıyla Oda merkezinde düzenlediği basın toplantısında, Türkiye topraklarının yüzde 66'sının birinci ve ikinci derece deprem tehlikesi altında bulunduğunu, nüfusun yüzde 70'inin, büyük sanayi kuruluşlarının 75'inin, deprem tehlikesi altında yaşadığını hatırlattı.

Yapı stoğunun deprem güvenlikli olmadığını ve bu durumun ülkede bulunan yaklaşık 20 milyon konut ve kamu yapılarının orta büyüklükte bir deprem de bile ayakta kalabilmelerini oldukça zorlaştırdığını anlatan Gökçe, "Yeterli ölçüde mühendislik hizmeti görmeyen, kaçak ve denetimsiz olarak üretilen yapı stoğumuzun sayısı, 1999 afetinden 16 yıl geçmiş olmasına karşın bugün bile oldukça fazla. Oysa Gölcük merkezli depremle yapılarımızın yüzde 6'sı göçmüş, yüzde 7'si ağır hasar almış, yüzde 12'si de orta hasar alarak oturulamaz hale gelmiştir. Toplam bina sayısının yaklaşık yüzde 25'i oturulamaz hale gelmiştir" diye konuştu.

Gökçe, İstanbul'un AVM'lere, yerli yersiz gökdelenlere teslim edildiğini ve İstanbul'da deprem sonrası toplanılacak boş alan kalmadığını belirterek, şunları kaydetti:

"1999 Gölcük Depremi sonrası İstanbul'u depreme hazırlamak için, 14 kişiden oluşan İl Afet Merkez Kurulu, dönemin valisi başkanlığında 3 yıl çalışarak, 493 toplanma alanı ve çadır kurulacak yer belirlemiştir. Bu yerlerin 3/4'ü ranta, haksız kazanca teslim edilmiştir. Bugün İstanbul depreme 1999 yılından daha hazırlıklı değildir. Kamusal ve kamu yararına kullanılan alanların birçoğu bugün, 'kentsel dönüşüm' adı altında plan bütünlüğünden koparılarak ranta teslim edilmiştir. Doğal kaynakların yanlış kullanımı, kaynakların tükenmesine ve doğal afetlerin giderek artmasına neden olmuş, daha da olacaktır. Açıkçası kentlerimiz depreme hazırlanırken, bir afetten beş afet yaratma başarısı gösterilmiştir. Deprem açısından, 1999'dan daha iyi durumda değiliz. Sel ve su baskınları giderek artıyor. Isı adaları oluşuyor, yaşam alanları daha da sorunlu hale geliyor. Hava kirliliği her geçen gün biraz daha artıyor. Kentsel dönüşüm uygulamaları sosyal ve toplumsal sorunları daha da artırıyor."

İstanbul Büyükşehir Belediyesinin haziran ayı meclis toplantılarında 4 gün içinde 193 dosyayı görüşerek, bunların 147'sini plan tadilatı ve imar değişikliği olarak kabul ettiğine, reddedilenlerin bir kısmının da Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından kabul edildiğini söyleyen Gökçe, Yenikapı ve Maltepe sahillerinin doldurulmasının yanına 20 futbol sahasının büyüklüğünde Ataköy sahilinin de doldurulduğuna ve depremde dolgu alanlarının en tehlikeli alan olduğuna dikkati çekti.

Gökçe, yapı stoğunu depreme hazırlamanın ve deprem zararlarından korumanın en bilimsel ve akılcı yolunu "bütünlüklü bir planlama anlayışının sürdürülmesi" olarak açıklarken, bilimsel bilgi ve bütünlüklü bir planlama anlayışına bağlı olarak yapılması gerekenleri "mevcut yapı stoğunun iyileştirilmesi, onarılması ve güçlendirilmesi", "onarım ve güçlendirilme çalışmaları rasyonel ve ekonomik değilse yıkılıp yeniden yapılması", "yeni yapılacak yapıların yeterli ölçüde mühendislik hizmeti alması ve denetlenmesi" ve "deprem riskini gidermek için yapıların sigortalı olması" şeklinde sıraladı.

- "Yeni sorun alanları oluşuyor ve bunlar da geometrik olarak artıyor"

İstanbul'un yapı stoğunun 17 Ağustos'taki Gölcük merkezli depremden 110 kilometre uzak olmasına karşın önemli ölçüde etkilendiğine dikkati çeken Gökçe, şunları söyledi:

"3 binden fazla yapı ağır hasar gördüğü gibi 50'ye yakın yapı yerle bir olmuş, toplam olarak da 30 bin mertebesinde İstanbul yapısı, küçük, orta ve büyük ölçekte hasar almıştır. Beklediğimiz İstanbul depreminde 2 milyon kişi evsiz kalacak, binlerce can kaybı ve yaralı insan ortaya çıkacaktır. İstanbul, 7 ve üzeri büyüklükte bir depremi mutlaka yaşayacaktır. Bugün ulaşımdan depreme, doğal dokunun korunmasından tarihi yapıların güçlendirilerek geleceğe devredilmesine, İstanbul siluetinin bozulmamasına kadar önemsenmesi gereken alanlar, birer sorun alanı olarak karşımızda duruyor. Boş alan yaratılmasının gerekliliğinin her fırsatta altını çizdik. İstanbul'un bu kadar büyümesi, üçüncü köprü, üçüncü havaalanı, iki yakaya iki kent gibi projeler İstanbul'u yeni sorun alanlarıyla yüz yüze bırakacaktır. İstanbul 25 milyon nüfusu kaldıramaz. İstanbul nüfusu aritmetik olarak artarken, ulaşımdan diğer alt yapı sorunlarına kadar yeni sorun alanları oluşuyor ve bunlar da geometrik olarak artıyor. Doğalgaz, su, yağmur suyu ve atık su kanalları artık yetersiz kaldı."

Gökçe, İstanbul'u depreme hazırlamak adına, deprem de kullanılarak, yeni bir rant düzeni oluşturulduğunu iddia ederek, "Rant uğruna İstanbul başta olmak üzere kentlerimiz yaşanmaz bir hale gelecek. Ulaşım bugünden daha büyük bir sorun yaşayacak. Sürekli olarak yeni kavşaklar ve yollar yapılacak. Karakol, hastane çeşitli kamu yapıları, köprü, havaalanı, iki yakaya iki kent, kanal projesi gibi projeler bir ihtiyaçtan daha çok 500 milyar dolarlık bir rant aktarma projesinin altlıkları olarak ortaya çıkacak. Bu yapılanlar da sorun çözen işler yerine yeni sorun alanlarının kaynağı olarak ortaya çıkacak" diye konuştu.

İstanbul'da yaşanması beklenen 6,5-7 büyüklüğündeki bir depremde okulların, kliniklerin, insanları toplu olarak çalıştığı endüstri tesislerinin dayanabilme şansı bulunmadığına dikkati çeken Gökçe, riskli yapı olarak raporlanarak yeniden yapılan binaların yüzde 95'inin yıkılmadan, sadece güçlendirilerek düzeltilebileceğini, riskli binanın "depremde yıkılacak" anlamına gelmediğini sözlerine ekledi.

Kaynak: AA