HDP'li Yüksekdağ: Sözlerimin arkasındayım

'Sırtımızı YPJ'ye, YPG'ye ve PYD'ye yaslıyoruz' sözleri sorulan HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, 'Şanlıurfa'daki o konuşmanın arkasından ben yine sözlerimi savunduğumu çok net ifade ettim. Bugün de sözlerimin arkasındayım, çünkü söylediğim sözlerde yanlış hiçbir şey yoktu' dedi.

HDP'li Yüksekdağ: Sözlerimin arkasındayım
HDP'li Yüksekdağ: Sözlerimin arkasındayım
Yüksekdağ, milletvekilleri Meral Danış Beştaş ile Nursel Aydoğan, MYK Üyesi Dilek Yağlı ve kadın kurumlarının temsilcilerinin katılımıyla parti genel merkezinde basın toplantısı düzenledi.

HDP'li kadınlar olarak 'Türkiye'ye dayatılan karanlığa karşı barış çağrısı yapmak' için bir araya geldiklerini belirten Yüksekdağ, 'Sarayın başlattığı ve saray için başlatılan bir savaşa bütün Türkiye'nin asker olması, bütün Türkiye'nin evlatlarının kurban olması isteniyor' iddiasını savundu.

Tüm Türkiye halklarının karanlığa sürüklendiğini ileri süren Yüksekdağ, şöyle devam etti:

'İşte tam da böyle karanlık dönemlerde şafağın sökmesi için birilerinin meşale yakması gerekir. Böyle karanlık dönemlerde günün doğması için birilerinin gün ışığının gücünü, enerjisini kuşanması gerekir. İşte bugün kadınlar, bu savaş karanlığına karşı o ışığı yayabilecek, meşaleyi yakabilecek esas güçtür, esas iradedir. Asker annelerinin de öldürülen polislerin annelerinin de askerlerin ailelerinin de bugün bu savaş koalisyonuna karşı, ülkenin bütün evlatları için gerillaların anneleri ile askerlerin, polislerin anneleri ile 'barış' demesinin ve bu savaş karanlığına 'hayır' demesinin zamanı gelmiştir.'

Bütün savaş politikalarına ve dayatmalarına rağmen her zaman barışta ısrarcı olduklarını dile getiren Yüksekdağ, 'Bugünler ve bu yol, Türkiye için mecburi bir yol değildi, mecburi bir süreç değildi. Barış ve çözüm için 7 Haziran seçimlerinin ardından çok önemli bir kapı açılmıştı. Demokratik siyaset kanallarının etkin bir şekilde işletilebileceği, Mecliste güçlü bir biçimde yansımasını bulabileceği, karşılıklı diyaloğun ve çözüm dinamiklerinin etkili bir şekilde devreye konulabileceği Türkiye için şans teşkil eden bir sürece girmiştik ama bu süreç, başkan olamayan Cumhurbaşkanı tarafından ve onun etrafında kümelenmiş AKP tarafından bir çıkmaza sürüklendi' görüşünü savundu.

'HDP'nin hedef tahtasına oturtulduğunu' öne süren Yüksekdağ, 'Bugün HDP'ye karşı geçici hükümet, meşru olmayan hükümet savaş ilan etmiş durumda. Savaş, meşru değildir. HDP'ye karşı açılan savaş hiç ama hiç meşru değildir. Üstelik bu savaş, meşru oymayan bir hükümet tarafından ilan edilmişse bu savaş dayatmasını, saldırı politikalarına boyun eğmemizi hiç kimse bizden beklemesin' ifadelerini kullandı.

- 'Bizlere askerler oy verdi, polisler oy verdi'

Bütün seçilmiş mekanizmaların silahların susması, çatışmasızlık durumuna geçilmesi ve barışın tesis edilmesi için sorumluluk alması gerektiğini belirten Yüksekdağ, şunları kaydetti:

'Biz, hepinizin gördüğü gibi hep ortadaydık, hep bu işin merkezinde olduk. Kendimizi sakınmadık, korkmadık, yılmadık, geriye çekilmedik. Bugün, bu karanlık günlerin ortasında da bizlere karşı yürütülen bu kadar ciddi saldırı ve kuşatma altında da kendimizi ortaya koymaktan hiçbir biçimde çekinmeyeceğiz, sakınmayacağız. Bugün iki taraftan da gerek Kandil tarafından gerekse de Türkiye'deki siyasi iktidar tarafından silah ve savaş enstrümanlarının dilinin bir kenara bırakılıp bu ülkenin gençleri ve evlatları için barış dilinin ve barış yöntemlerinin devreye konulması gerekir. Barış, demokrasi ve çözüm yöntemlerinin ne olduğunu bütün dünya çok iyi biliyor. Konuşmaktır, müzakere etmektir. Çözmek ve çözme iradesini ortaya koymaktır. Dün kurduğunuz ama bugün reddettiğiniz ve devirdiğiniz müzakere ve çözüm masasını yeniden kurmaktır.'

HDP'ye oy verenlerin içerisinde, barış isteyen bütün kesimlerin bulunduğunu belirten Yüksekdağ, 'Bizlere Kürtler oy verdi, Türkler oy verdi, kadınlar, gençler oy verdi. Bizlere askerler oy verdi, polisler oy verdi. Bizlere bütün halklardan ve uluslardan, bütün partilerin AKP'nin, CHP'nin, MHP'nin tabanından değerli halkımız, yurttaşlarımız oy verdi. Bizler bu oyların değerini ve kıymetini her zaman çok iyi bildik ve bilmeye de devam ediyoruz' diye konuştu.

'HDP'nin 'barış' demenin bedelini ödediğini' ileri süren Yüksekdağ, 'Bir ayağımız mezarda, bir ayağımız yaşamda, bir ayağımız hapishanelerde, bir ayağımız sokakta, bütün mücadele alanlarında olmuştur' dedi.

HDP'li Yüksekdağ: Sözlerimin arkasındayımFigen Yüksekdağ'dan skandal açıklama
- Sorular

Yüksekdağ, açıklamasının ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı. Şanlıurfa Cumhuriyet Başsavcılığınca kendisi hakkında 'Sırtımızı YPJ'ye, YPG'ye ve PYD'ye yaslıyoruz' sözlerinden dolayı soruşturma başlatıldığının hatırlatılması üzerine Yüksekdağ, 'Şanlıurfa'daki o konuşmanın arkasından ben yine sözlerimi savunduğumu çok net ifade ettim. Bugün de sözlerimin arkasındayım, çünkü söylediğim sözlerde yanlış hiçbir şey yoktu' dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 'sırtını terör örgütüne yaslayan HDP' ifadelerini kullanması üzerine kendisinin 'Sayın Cumhurbaşkanım, biz sırtımızı terör örgütüne yaslamıyoruz. Bakın biz bugün Kobani ile dayanışma için geldik. Biz sırtımızı YPJ'ye, YPG'ye ve PYD'ye dayıyoruz' dediğini aktaran Yüksekdağ, 'Ne demektir bu? IŞİD'e karşı mücadele eden halkların meşru varlığını, direnişini, barış, çözüm iradesini temsil eden bir güce yaslıyoruz. Bu teröre sırtını yaslamak demek değildir' değerlendirmesini yaptı.

Sözlerinin arkasında olduğunu aktaran Yüksekdağ, 'Hakkımda açılan soruşturma, dokunulmazlık tartışmaları, bunların hiçbirisinin bizim nezdimizde karşılığı yoktur, hükümsüzdür. Geçici bir hükümet, meşru olmayan bir hükümet döneminde alınıyor bu karar. Bu nedenle hükümsüzdür. Daha önce defalarca dokunulmazlığı kaldırma soruşturmaları başlatıldı. Vekillerimizin dokunulmazlığı kaldırıldı ama hiçbirisi hiçbir işe yaramadı. Biz, çok şükür halkımızın desteği ile çok daha güçlü geldik' görüşünü dile getirdi.

- Büyükelçilerle yapılan görüşmeler

Yüksekdağ, HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ile İran, ABD, İngiltere ve AB'ye üye ülkelerin büyükelçileriyle bir araya yaptıkları görüşmelere ilişkin soru üzerine ise şunları kaydetti:

'Türkiye'de Kürt sorununun çözümü ve demokratik çözüm süreci, sadece Türkiye merkezli bir sorun değil. Bütün bölge ülkelerini, bütün dünya ülkelerini ilgilendiren ve etkileyen bir sorun. Savaş, çatışma, gerilim, hiçbir zaman bir ülke ile bir ülkenin sınırlarından ibaret değildir. Özellikle Ortadoğu coğrafyasında böyle bir gerilim yaşanıyorsa, çatışmasızlığın şu an etkisiz hale gelmesi gibi bir sorun yaşanıyorsa bütün dünya kamuoyunu da ilgilendiren ve etkileyen bir sorundur bu. Biz sorunun kapsamı ve çapı itibarıyla çok daha geniş düzlemde gerek bölgedeki ülkeler ve devletler, gerekse de dünya ülkeleri ve devletleri ile bu sürecin sorunlarını, birtakım bilgilerini görüşme ve paylaşma ihtiyacı hissettik. Karşılıklı bir görüş alışverişi ve aktarımdı. Bu yönde talepler geliyordu partimize yönelik olarak. Bu çatışmanın yeniden alevlenmesi sürecinde aslında çatışmasızlık zeminini güçlendirebilir beklentisi ile gerçekleştirdiğimiz görüşmelerdi. Uluslararası demokratik kamuoyunun da bu çatışmasızlık sürecinin yeniden güçlendirilmesi ve hayata geçirilmesi için yapabileceği katkılar var. Sorun ortak, karşı karşıya olduğumuz sorunlar ortak ama çözümü ve çözüm iradesini de ortaklaştırabilmek, uluslararası düzeyde bir barış zemini iklimi oluşturabilmek için biz bu görüşmeleri gerçekleştirdik.'

Kaynak: AA