Başbakan Davutoğlu Açıklaması (4)

AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Ahmet Davutoğlu, kitap ve çocuğun kendisini rahatlattığını söyledi.

Davutoğlu, Number One FM'de "Gençler soruyor, Ahmet Davutoğlu yanıtlıyor" programına katıldı.

Davutoğlu, "eve gittiğinde nasıl rahatladığı" sorusuna, kendisini rahatlatan iki şeyin kitap ve çocuk olduğunu ifade etti. Evlendiğinden ve ilk çocuğundan beri eve gittiğinde uyumuşlarsa çocuklarını öptüğünü belirten Davutoğlu, bundan hiç vazgeçmediğini vurguladı.

Çocuklarının bunu bildiğini kaydeden Davutoğlu, "En küçük kızımı gidip öptüğümde sarılır, sonra uykuya devam eder. Sonra oğluma gittiğimde 'aslan oğlum' der, o da bana 'aslan babam' der uykuya devam eder. Uyumamışlarsa sohbet ederiz. Genelde uyuduktan sonra geldiğim için gider onları öperim. Sonra fark ederim ki çocukların dünyasında illa onlara çok vakit ayırmanız gerekmiyor. Az bile vakit ayırsanız, o vakti muhabbetle dolduruyorsanız çocuk onu hissediyor. Yaptığım ilk iş odur; eve giderim, ayağımı çıkarır çıkarmaz, hanıma önce 'çocuklar evde mi' diye sorar, sonra gider onları öperim" dedi.

Daha sonra sevdiği bir kitabı okuduğunu anlatan Davutoğlu, ilkokul beşte de iyi bir kütüphanesi olduğunu, kitap olmayan hiçbir odada uyumadığını belirtti. En sevdiği üç kitabın sorulması üzerine Davutoğlu, bu sorunun, "onlarca çocuğunuz varsa en çok sevdiğiniz çocuk kimdir" sorusuna benzediğini söyledi. Sorunun tek bir yanıtı bulunmadığını, onlarca kitabı arka arkaya sıralayabileceğini anlatan Davutoğlu, özellikle düşünce hayatını etkilemiş, edebi klasikler ya da siyasi düşünce tarihiyle ilgili klasikler olduğunu ifade etti.

"Mutlaka odamda Mesnevi vardır ve arada sırada ruhum daraldığında 'bakalım Hazreti Mevlana ne diyor' deyip Mesnevi'yi çevirir bakarım. Bir şey söyler size" diyen Davutoğlu, kitapla ilişkinin nesne ilişkisi değil, iki öznenin ilişkisi olduğuna dikkati çekti. Kitabın insana bir şey söylediğini, klasiklerin kendileri için yön gösterici, yön çizici olduğunu ve kendisini çok etkileyen "Mesnevi" ve İbn-i Tufeyl'in "Hayy Bin Yakzan" gibi klasikleri bulunduğuna işaret eden Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bir insanın kendisiyle barışık olması ya da tek bir insanın tahayüllat geliştirmesinin en önemli örneklerinden biridir İbn-i Tufeyl'in eseri... Daha sonra Robinson Crusoe'ya ilham oluşturmuş olan veya hatta oradan intikal ettiği söylenir. Tek başına bir adada yaşayan biri ile o adaya intikal ettiği zaman dünyevi bilgiyi yani toplumsal bilgiyi almış birinin oraya inzivaya giden bu iki kişinin karşılaşması. Yani bütün hayatı hiçbir insan görmeden geçmiş biri ile dünyada toplumsal hayatta yaşayıp gelen birinin karşılaşması, müthiş bir tahayyülattır. Yani hayal etme gücü....Bu iki insanın bilgilerinin karşılaştırılması. Bu az bilinir. Ben herkesin bildiği klasiklerden bahsetmiyorum. Az bilindiği için bunları vurguluyorum. Onu okuduğunuzda bir insanının tek başına doğayla baş başa kaldığında ulaşacağı bilgi ile toplumdan aldığı bilginin insanı nereye götüreceğinin muhteşem bir karşılaştırması. Okuduğumda çok etkilenmiştim. Yine El Hazini'nin 'Kitab-ül Mizan'...Teraziyi anlatan bir kitap. Ama ondan önce öyle bir adalet felsefesi anlatır ki sizi büyüler. Yine İngiliz Düşünür Hobbes'in 'Leviathan'i çok etkileyicidir. Etik bakımdan demiyorum; bir insanın ruhi psikolojisini analiz ederek onun üzerinden siyasete varan ve siyaseti devleti insan doğasıyla irtibatlandırıp bir azman, kaçınılmaz zorunluluk halinde anlatan bir eser. Hepsi farklı şekillerde sizin hayatınıza girer çıkar.

Konfiçyüs'un analektleri, Taoizmin ana kitabı çok etkileyicidir; kısa, öz. Konfiçyüs'u herkes bilir ama Tao te Ching, gerçek anlamda Çin ve Doğu felsefesini ondan daha iyi anlatan metin olamaz. Oradaki ruhi prensibi üzerinde saatlerce düşünebilir, konuşabilirsiniz. Bunlardan ben Doğu, Batı bir seçme halinde söylüyorum. Beğendiğiniz kitap ile sizi etkileyen kitaplar farklı olabilir. Rahat okuduğunuz kitap ile sizi çok derinden düşündüren ve bazen anlaşamadığınız, demin söyledim Hobbes'in insan doğasıyla ilgili kanaatini paylaşmam, ama o insan doğası ile devlet arasında kurduğu ilişki müthiştir. Tehlikeli kulvara girdiniz gördüğünüz gibi. Bana kitap bahsini açarsanız bu mülakat bitmez."

-"Münir Nurettin'i hiçbir şeye değişmem"

Davutoğlu, bir başka soru üzerine müziğin her türünü dinlediğini, özellikle de psikolojisine uygun ve yaptığı işe uyarlı müziklerden hoşlandığını anlattı.

Kitap ve metinlerini sabah güneşi doğmadan yazdığını, ancak buna son zamanlarda vakit bulamadığını anlatan Davutoğlu, "O esnada beni herhangi bir ney taksimi etkiler. Gecenin karanlığında üflenen bir ney taksimini dinlemek ruhunuzu açar" dedi. Sabah erken saatlerde güne başlarken ya da spor yaparken ise daha hareketli müzikleri tercih ettiğini aktaran Davutoğlu, batı klasiklerinden ve nostaljik çalışmalardan hoşlandığını, Wagner'in eserlerinin ruha tempo veren bir niteliği olduğunu düşündüğünü söyledi.

"Münir Nurettin'i hiçbir şeye değişmem" diyen Davutoğlu, eşi Sare Davutoğlu ile evde sıklıkla Münir Nurettin Selçuk'un eserlerini dinlediklerini kaydetti. Sare Davutoğlu'nun bu konuda kendisinden çok daha iyi olduğunu belirten Davutoğlu, klasik Türk müziği bestelerinden "Söyle sevgili, sevgili söyle" eserinin en sevdikleri arasında bulunduğunu ifade etti.

Gençlik döneminde ve 80'li yıllarda kendilerini etkileyen müzikler olduğunun da altını çizen Davutoğlu, Cem Karaca ve Ahmet Kaya gibi müzisyenlerin kendisini derinden etkilediğini dile getirdi.

Kırıkkale mitinginde Neşet Ertaş'tan bahsettiğini hatırlatan Davutoğlu, onun türküleriyle iç dünyaları dışa yansıtan eşsiz bir sanatçı olduğunu vurguladı.

-"İyi ve kötü müzik yoktur bence"

Davutoğlu, Barış Manço'nun da kendisini etkileyen sanatçılardan biri olduğuna işaret ederek, şöyle konuştu:

"Bir hat sergisinde konuşurken söylemiştim, musiki insanın doğadaki sese uyumu, hat estetiğin kağıda yansıması, mimari estetiğin şehre yansıması. Müzik olsun, mimari, olsun, hat olsun hangisi olursa olsun temelde estetik. Bir güzellik arayışı, bir ahenk arayışı. Siyaset de aslında bir estetik arayışı, bilen için, anlayan için. Nihayetinde siyasette yapmayı arzu ettiğimiz şey, bir ahengi yakalamak. Mesela mitinglerde, hitap ettiğim kitle ile aramda bir ahenk bulamazsam, ben konuşurken kitle başka bir yerde ise çok rahatsız olurum. Derste öğrencilerin başka şey düşünmesi gibi. Ahenk o anda o atmosferde oluşuyor. Müzik o atmosferi yakalayan bir sır. O ahengi o tını ile yakalıyorsunuz. Onun için iyi ve kötü müzik yoktur bence. Her insan güzeldir görebilene, her müzik de güzeldir. Doğru müziği doğru zamanda ne zaman dinleyeceğiniz önemli. Ruhunuzu dinlendireceğiniz bir anda çok hareketli bir müzik, sizi daha da çok strese sokabilir. Ama vücudunuzu ve ruhunuzu hareketlendireceğinizde çok slow bir müzik sizin ritminizi düşürebilir. Önemli olan o güzelliği en doğru zamanda, en doğru şekilde değerlendirebilmek."

Davutoğlu, bir süre önce yaşamını yitiren müzisyen Kayahan Açar'a da Allah'tan rahmet diledi.

(sürecek)

Kaynak: AA