Erdoğan: Boğaz'da keyif çatmamı isteyenler çok beklerler

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Bursa'da STK temsilcilerinin yemeğinde konuşma yaptı.

Erdoğan: Boğaz'da keyif çatmamı isteyenler çok beklerler
Erdoğan: Boğaz'da keyif çatmamı isteyenler çok beklerler
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Cumhurbaşkanı meydanlara indi" diyenlere, "Ben meydanlardan hiç çıkmadım ki. Hayatım boyunca hep meydanlardaydım. Cumhurbaşkanlığına da meydanlardan geldim. Meydanlarda olmayacağım da nerede olacağım ben? Benim Ankara'da inzivaya çekilmemi veya Boğaz'da keyif çatmamı bekleyenler, daha çok beklerler" diye seslendi.

Erdoğan, Bursa Ticaret ve Sanayi Odası tarafından düzenlenen ve sivil toplum kuruluşlarının temsilcilerinin katıldığı akşam yemeğindeki konuşmasına, Cumhurbaşkanı olarak Bursa'yı ilk ziyaretinde kendisine gösterilen ilgi ve sevgi için teşekkür ederek başladı.

Farklılıkları bir arada yaşatma tecrübesinin, geçmiş ve geleceğin şehri Bursa'yı bu coğrafyanın modeli ve sembolü haline getirdiğini, muhteşem tarihi birikimi ve zengin sosyal yapısıyla kentin büyümeye, gelişmeye devam ettiğini vurgulayan Erdoğan, 600 yıl önce bir cihan devletinin temellerinin atıldığı Bursa'nın bugün de yeni Türkiye'nin lokomotif şehirlerinden olduğuna işaret etti.

Osman Gazi'nin, Orhan Gazi'nin, Murat Hüdavendigar'ın, Yıldırım Beyazıt'ın emaneti olan kutlu şehrin, büyük düşünmeyi, büyük hayaller kurabilmeyi ve bunları hayata geçirmeyi öğrettiğini dile getiren Erdoğan, Bursa'nın, maneviyat ışığıyla aydınlanan yolların, toplumları da devletleri de zirveye ulaştırdığını gösterdiğini belirtti. "Bursa'ya bu gözle bakmayan, Bursa'yı bu yönüyle anlayamayanlar yıllarca bu şehre, bu ülkeye yazık ettiler" diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, kendilerinin Bursa'yı çok iyi anladığını söyledi.

Üftade Hazretleri'nin "Eğer gönlün benimle olursa Yemen'de olsan bile yanımdasın / Eğer gönlün benimle değilse, yanımda olsan bile uzaktasın" dizelerini hatırlatan Erdoğan, hem gönülleriyle hem de bedenleriyle Bursalıların yanında olduklarını, olmaya devam edeceklerini kaydetti.

-"Bizi takip etmeleri onlar için bir kazançtır"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, cumhurbaşkanlığı görevine "Bu bir son değil, yeni bir başlangıçtır" diyerek geldiğine dikkati çekerek, Bursa'nın da, Selçuklu'dan Osmanlı'ya geçişin yani sonun değil aslında başlangıcın tarihi olduğunu belirtti.

Başbakanlığı döneminde Bursalılar ile el ele vererek, kenti geçmişine ve geleceğine layık bir yer haline getirmek için çalıştıklarını ifade eden Erdoğan, gelecekte de Bursa'nın gelişmesi, büyümesi, güçlenmesi için çalışacaklarını bildirdi.

Bursa'nın, cumhurbaşkanı olarak ziyaret ettiği yedinci şehir olduğuna dikkati çeken Erdoğan, başbakanlığı döneminde 81 ilin tamamına en az üçer kez gittiğini, aralarında Bursa'nın da olduğu bazı kentlerde 10 kezden fazla bulunduğunu anlattı.

Güç, enerji ve motivasyonu milletten aldığını dile getiren Erdoğan, cumhurbaşkanlığı seçimi sırasında "Oturan bir cumhurbaşkanı olmayacağım. Sadece evrak imzalayan bir cumhurbaşkanı olmayacağım" dediğini, çalışan, koşan, terleyen, yetkilerini sonuna kadar kullanan bir cumhurbaşkanı olacağını milletine taahhüt ettiğini anımsattı.

Milletten bu şekilde destek istediğini, milletin de itimat ederek yüzde 52 oy oranıyla makamı kendisine teslim ettiğini kaydeden Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti:

"Cumhurbaşkanı olduktan sonra Türkiye'yi gezmeye, vatandaşlarımızla kucaklaşmaya devam ettik. Biz Türkiye'yi gezdikçe, biz vatandaşımızla buluştukça, hasbıhal ettikçe birileri bundan rahatsız olmaya başladılar. Hatta işi gücü bırakıp, bizim peşimize takılanlar oldu. Neymiş, biz nereye gidersek onlar da oraya gidecekmiş. Bu sizin siyasetçi olarak zaten asli göreviniz. Biz gittiğimiz için değil, üstlendiğiniz sorumluluk itibarıyla Türkiye'nin 81 vilayetini adım adım dolaşmak, 78 milyon insanımızın her biriyle kucaklaşmak zorundasınız. Bizi takip etmeleri onlar için bir kazançtır. Bu durumda yarın, öbür gün Bursa'ya da gelecekler demektir. Geldiklerinde sorun bakalım, 'Bugüne kadar neredeydiniz, aklınız yeni mi başınıza geldi'.

Birisi de bakıyorsunuz Yüksek Seçim Kurulu'na (YSK) müracaat ediyor ve 'Cumhurbaşkanına seçimlere kadar meydana çıkma yasağı getirin' diyor. Tabii YSK da reddetti. Bunlar herhalde Anayasa kitapçığını okumak üzere değil sadece raflarında saklamak üzere bulunduruyorlar. Bir açın okuyun, cumhurbaşkanının görevi, görev alanı nedir, neler yapabilir. Bunu da yapmıyorlar. Bunlar da ciddiyet yok. Bunlar yaptıkları işi ciddiye almıyorlar. Milletimiz de onları ciddiye almıyor."

-"Gerektiğinde ateşten denize kendini atamıyorsan...."

Siyasetin, ülke yönetimine talip olmanın, sorumluluk üstlendiğinde de ülkeyi yönetmenin bir aşk işi olduğunun altını çizen Erdoğan, şöyle konuştu:

"Ne diyor İznikli hemşehriniz Eşref oğlu Rumi, 'Bu alem sanki ateşten bir denizdir / Ona kendini atmanın adıdır aşk'. Olay bu. Sen gerektiğinde ateşten denize kendini atmayı göze alamıyorsan, bu aşka, bu heyecana, bu dirayete sahip değilsen, bu işi yapamazsın.


'Cumhurbaşkanı meydanlara indi' diyorlar. Ben meydanlardan hiç çıkmadım ki. Hayatım boyunca hep meydanlardaydım. Cumhurbaşkanlığına da meydanlardan geldim. Meydanlarda olmayacağım da nerede olacağım ben? Benim Ankara'da inzivaya çekilmemi veya Boğaz'da keyif çatmamı bekleyenler, daha çok beklerler. Ben milletimin içinde çıkıp geldim. Bugüne kadar da her konumda, her zaman milletimle birlikte oldum, şimdi de aynı şekilde yoluma devam ediyorum. Çizgimde en küçük bir sapma, kırılma yok. Onlar kendilerine baksınlar, cumhurbaşkanının izini takip ederek yollara düşmenin ayıbı onlara yeter. Cumhurbaşkanına karşı halkı savaşa, direnmeye çağırmanın zilleti onlara yeter. Bunu rahmetli Özal'a yaptılar. Tabii Özal, adeta bir yalnız adam grafiği çiziyordu. Elhamdülillah biz yalnız değiliz, milletimizle beraberiz."

Erdoğan'ın açıklamalarından diğer bazı satırbaşları;

-Kendi ükelerini yabancı basına şikayet etmek için canhıraş bir gayret içindeler. Bunların başındaki zat Amerika'daki bir gazeteye güya bir makale yazıyor. O makale dediği şey, Türkiye'yi karalama üzerine kurulu bir ihanetten ibaret.

-Amaçları, Türkiye'yi teröristlerle hareket eden bir ülke gibi göstermeye çalışıyorlar. Hadi sizin kuldan utanmanız yok, onu anladık, Allah'tan da mı korkmuyorsunuz?

-Bizi tehdit ediyorlar, Bursa'dan sessleniyorum onlara: Rabbimin bize vermiş olduğu bu canı, Rabbim'den başka kimsenin almaya gücü yetmez.

-Bu çetelerin maşaları Adana'da Türkmenlere yardıma giden tırlara baskın yapmışalardır. İstediklerini bulamayınca hayalleri suya düştü.

-Bir katılım bankasına el konuluyor. Bundan rahatsız olup, Amerika'daki bir gazeteye yazı yazıyor. Sen hoca mısın, yoksa bir katılım bankasının patronu musun? Hocaysan hocalığını yap.

-Katılım bankası diyorsun, öbür taraftan da bir ictihatta bulunmuş. Diyor ki, "diğer bankalardan kredi alın, burayı kurtaralım". Bizim inanç dünyamızda böyle bir şey var mı?

-Peşinizden giden insanlara yazık değil mi? Garip gurebayı borçlandıracaksınız. Öğretmenleri borçlandıracaksınız.

-Bugün gelirken yolda bir grup kızımızı gördüm. El işaretleri yapıyorlardı. Üzüldüm.

-Twit atıp, "bankamız için teheccüt namazı kılalım" diyecek kadar alçaldılar.

-Daha önce de rüyalarında twitleri katlama emri aldıklarını söylemişler, Peygamberimiz'i (S.A.V)'i kamyonete bindirmişlerdi.

-Düşün artık bu milletin yakasından.

-Ne demiştik, yaptıkları hainliklerin hesabını verecekler demiştik. Teker teker hepsi gerçekleşiyor.

-Benim ofisimi dinleyenlerden iki tanesi Romanya'da yakalandı. Onların Türkiye'ye iadelerini istedik. Dilerim ki en kısa zamanda iadeleri gerçekleşir. Durum bu.

-Yeni Türkiye'nin bana göre, en önemli başlıklarından bir tanesi şudur: Benim ifademle "gündemi belirlenen bir Türkiye'değil, gündem belirleyen Türkiye". Kurallara uyan değil, kurallar koyan bir Türkiye.