Paralel Devlet Yapılanması'nın Usulsüz Dinlemelerine Tepkiler

İSTANBUL - Paralel Devlet Yapılanması’nın, "terör örgütü üyeliği, organize suç örgütü üyeliği" gibi suçlamalarla ve uydurma isimlerle 2008-2009'da dinlediği iş dünyasının önde gelen isimleri, ünlü gazeteciler ve bürokratlar, bu hukuksuzluğa tepki gösterdi.

Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) Başmüfettişi Yunus Nadi Kolukısa'nın yürüttüğü soruşturma kapsamında, ortaya çıkan usulsüz dinlemelere ilişkin AA muhabirine değerlendirmede bulunan İstanbul Ticaret Odası (İTO) Başkanı İbrahim Çağlar, teknoloji çağında şahıs dinlemelerinin kıymetiharbiyesi kalmadığını söyledi.

Çağlar, "Beni dinleyen kendisi utansın. Beni biri dinlediyse bu kendi ahlaksızlığını ortaya koyar. Yoksa beni istediği kadar dinlesin umurumda bile değil. Yani özel hayatıma girmiş, ayıpmış filan artık geçtik buraları. Artık iş iyice ayyuka çıktı" diye konuştu.

Yasa dışı dinlemeyi yapanları kınayan Çağlar, "Birçok insan dinlenmiş, biz de o arada dinlenmişiz ama bir yasal zeminle dinleme gibi bir durum yok. Mahkeme onayı yok, öyle bir dinlemişler bizim telefonumuzu da. Sonuçta ne çıkmış? Ne çıktığını bilmiyorum. İnsanların özel hayatına şöyle veya böyle girmek çok yanlış. Ayıp şeyler bunlar" değerlendirmesini yaptı.

İTO'nun, Paralel Yapı'yla bağlantısı bulunduğu öne sürülen iş dünyası kuruluşu Türkiye İşadamları ve Sanayiciler Konfederasyonu'nun (TUSKON) Avrasya Dış Ticaret Köprüsü etkinliğine sponsor olduğunu aktaran Çağlar, "Yeni yönetim göreve geldikten sonra herhangi bir sponsorluğumuz olmadı, onların da bir talebi olmadı" ifadelerini kullandı.

Görev süresi boyunca Paralel Yapı'nın kendisinden herhangi bir talepte bulunmadığını belirten Çağlar, 380 bin İTO üyesi arasında bu oluşuma destek veren isimlerin de bulunduğunu kaydederek, "Bizim 380 bin üyemizin içerisinde bu harekete sempati duymuş insanlar olabilir. İş dünyası içerisinden harekete sempati duymuş insanlar olabilir" dedi.

İTO üyeleri arasında temiz tüccarların "Hizmet hareketi"ne destek vermiş olabileceğini anlatan Çağlar, şöyle devam etti:

"İTO'nun 380 bin üyesinin içerisinde Paralel Yapı'nın siyasallaşma organizasyonunun içinde olan şirket sayısı tek tük varsa vardır, iki elin parmaklarını geçmez. 380 bin üyenin arasında bu hareketin üyeleri olabilir ama iş dünyası Paralel Yapı'nın siyasallaşma sürecinde olmaz."

- "Beni rakip gördüklerinden dolayı dinlemişlerdir"

İş adamı Erol Altaca da Paralel Devlet Yapılanması'nın tüm Türkiye'yi dinlediğini düşündüğünü söyledi. Kendisine ait eğitim kurumlarının popüler olduğunu ifade eden Altaca, şunları kaydetti:

"Beni rakip gördüklerinden dolayı dinlemişlerdir. Ben öteden beri, belki de devletten önce bunların CIA ajanı olduklarını söyleyip duruyordum. Türkiye'ye zarar verdiklerini ve dini bir topluluk olmadıklarını, dini kullandıklarını sürekli anlattım. Şimdi zaten her şey ortaya çıktı. Benim korkum yok, vatanını ve milletini seven biriyim. Bunların zaten devlete, TSK'ya ve hükümetlere nasıl suikast düzenledikleri ortaya çıkıyor. Şimdi de netleşti, asıl terör örgütü kendileridir."

- "Rezaletin en büyüğü"

Gazeteci-yazar Mehmet Faraç da bu utanç verici işten sorumlu kim ise buna izin verenlerden, bunu yapanlardan sonuna kadar şikayetçi olduğunu belirtti.

Konunun takipçisi olacağını ifade eden Faraç, "Tazminat hakkımı da saklı tutuyorum, bu davayı takip edeceğim, kendim de dava açacağım" dedi.

Kişilerin dinlenmesinin başlı başına bir rezalet ve kişi haklarına yönelik ihlal olduğunu vurgulayan Faraç, kendisi gibi gazetecilik yapanların, iş adamlarının "terör" ya da "suç örgütü" adı altında dinlenmesinin, "rezaletin en büyüğü"  olduğunu dile getirdi.

Mehmet Faraç, "Bu durum, bu ülkede bir zamanlar egemen olmaya çalışan cemaatin, insan hakları, kişi hak ve özgürlüklere ne kadar saygısız olduğunun, bu durumu ne kadar tehdit ettiklerinin önemli bir kanıtı" diye konuştu.

Faraç, İçişleri Bakanlığı müfettişleri tarafından birkaç ay önce kendisine soruşturmayla ilgili bilgi verildiğini belirterek, şöyle devam etti:

"Devletin içinde siyasal iktidarla çatışırken konumunu güçlendirmek isteyenler, görülüyor ki iş adamlarını, büyük patronları, gazetecileri dinleyerek, özel yaşamları hakkında bulgu elde etmeye ve bunları da bir şantaj olarak kullanmaya çalışmışlar. Bunun başka bir anlamı yok. Bu ülkede hukuk varsa bunu yapanlar hakkında gerekli tüm işlemlerin yapılmasını istiyorum."

Hukukun gereğinin yapılmasını isteyen Faraç, "İktidarda kim olursa olsun, devletin içinde bu tür yeni devlet kurmak isteyenlerle mücadele etmek yaşamsaldır. Devlet, gazetecilerin böyle yasa dışı çetelerin dinleme tuzağına düşürülmesine engel olsun. Herkes birbirinin özel yaşamına girerse insanlar rahat yaşayamazlar" ifadelerini kullandı.

- "Adımın terör listesinde yer almasına inanamıyorum"

Gazeteci Ruhat Mengi de Türkiye'nin 30 yıllık dürüst bir gazetecisi olduğunu dile getirerek, adının terör listesinde yer almasına inanamadığını söyledi.

Evinden dışarı çıkmadığını aktaran Mengi, dinlemeler nedeniyle büyük bir haksızlığa maruz kaldıklarını kaydetti. Mengi, isminin bir terör örgütünün yanına yazılmasını kabullenemediğini ifade ederek, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Bütün Türkiye'ye sorsanız 'Ruhat Mengi'yi nasıl bilirsiniz' diye, 'Çizgisinden sapmamış, hiçbir partinin tarafını tutmamıştır' diyecekler. Bu nedenle HALK TV'deki programımı bile dışarıdan yaptım. Bu kadar bağımsız davranan ve HALK TV'de bağımsızlığını koruyan birine siz 'Terör örgütü mensubudur' diyemezsiniz. Benim babam bu ülkeye 25 yıl senatör ve milletvekili olarak hizmet etti. Bunu doğal karşılamıyorum ve affetmiyorum. Mahkemeye verdim. Bu AİHM'e kadar gidecek. Çünkü beni dinletemezler."

Devletin gazetecisini koruması gerektiğine vurgu yapan Mengi, o dönemde dinlendiğini bildiğini söyledi. Mengi, kendisine en çok dokunan hususun "terör örgütü üyeliği, organize suç örgütü üyeliği" gibi suçlamalar olduğunu anlattı.

- "Hiç kimse böyle bir hukuksuzluğu kabul edemez"

Televizyon programcısı ve gazeteci Oylum Talu da dinleme listesinde isminin bulunması karşısında son derece şaşırdığını dile getirdi.

Hiç kimsenin böyle bir hukuksuzluğu kabul edemeyeceğini ifade eden Talu, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Ne yapılması gerektiğini hukukçularla konuşmak gerekiyor. İçim isyan ediyor ve aslında neden olduğunu da anlayamıyorum. Listeye baktığımda gazetecilerde politik duruşunu yansıtan politik programlar yapan isimler var. Ben neden o listedeyim, doğrusu anlayamadım. Çünkü ben hiçbir zaman politik program yapmadım. Telefonda politik bir konuşma herhalde standart bir vatandaşın yaptığı konuşma kadardır."

Talu, 2008 ve 2009'da çok izlenen etkili programlar yaptığını ancak bu programların politik değil aktüel programlar olduğunu aktararak, şunları kaydetti:

"Herhalde birini dinlerlerken o kişi benimle konuştu ve dolaylı olarak beni dinlemeye aldılar diye tahmin ediyorum. Ne olursa olsun bu son derece hukuk dışı, ahlaksız bir durum. Bu davanın kesinlikle sonuna kadar takipçisi olurum. O kadar çok benim gibi insan var ki bir araya gelip ortak bir lisan oluşturabilseler. Bu ciddi bir mağduriyet. Özel hayata müdahale. Keşke hep birlikte ortak bir hukuk savaşı gerçekleştirebilsek."

Eski YÖK Başkanı Erdoğan Teziç de Paralel Devlet Yapılanması'nın, kendisini "terör örgütü üyeliği, organize suç örgütü üyeliği" gibi suçlamalarla dinlediğinden haberi olmadığını söyledi.

Dinlenmeyen kimsenin olmadığını ileri süren Teziç, "Önemli olan, dinlemenin kanuni mi siyasi mi olduğu. Mahkeme kararı üzerine mi yoksa resen bir dinleme mi, önemli olan konu bu. Dinlemenin sebebini bilmiyorum. Benim yaptığım bütün faaliyetler açık. Konuşmalarım açıktır ama tahrif edilen yönleri var. Benim söylemediğim sözler geçiyor. Bunlar için ne denebilir ki? Zayıfların başvurdukları yoldur bu dinlemeler. Kendilerini zayıf hissedenler, başkalarını dinleyerek oradan güç kazanmaya çalışırlar" diye konuştu.

Paralel Devlet Yapılanması tarafından usulsüz olarak dinlenen bazı isimler ise açıklama yapmak istemedi.

Kaynak: AA