IUC Üyesi 15 Ülkenin Üniversite Rektöründen 'Dеmоkrаsi Ve Tеrörizm' Deklarasyonu

Uluslararası Üniversiteler Konseyi (IUC) tarafından yayımlanan deklarasyonda, “Terör eylemlerinin yaşandığı bölgelerde ülkeler arası işbirliği ağları kurulmalıdır. Terör, yarattığı korku ve karmaşa nedeniyle her şeyden önce demokrasilerin işleyişini sekteye uğratır. Bu durum, demokrasi kavramını yeniden düşünme gereğini ortaya çıkarmaktadır” denildi.

IUC Üyesi 15 Ülkenin Üniversite Rektöründen 'Dеmоkrаsi Ve Tеrörizm' Deklarasyonu
IUC Üyesi 15 Ülkenin Üniversite Rektöründen 'Dеmоkrаsi Ve Tеrörizm' Deklarasyonu
IUC tarafından Kıbrıs Lefke Avrupa Üniversitesinin ev sahipliğinde düzenlenen 'Demokrasi ve Terörizm' Konferansı sonrası bir deklarasyon yayımlandı. Yaklaşık 15 ülkeden 50 Konsey üyesi üniversitenin çoğunlukla rektörler düzeyinde katıldığı konferans IUC Başkanı Orhan Hikmet Azizoğlu'nun konuşmasıyla başladı.

Konferansta, demokratik yönetimler için giderek artan bir sorun haline gelen terörizm olgusunu farklı yönleriyle değerlendirildi. Terörizmin bölgesel etkileri, demokrasi ve terörizm ve küresel terörizm temalarında düzenlenen üç panelle devam eden konferans, sonuçların değerlendirildiği ortak bir forumla sona erdi.

Konferans sonrası katılımcıların görüşleri doğrultusunda hazırlanan deklarasyon şöyle;

“Terör, yansımaları küresel ölçekte hissedilen ve tüm insanlığı ilgilendiren bir şiddet eylemidir. Şiddet, ortaya çıktığı her yerde yıkıma, acıya ve telafisi mümkün olmayan kayıplara yol açmaktadır. Şiddet dünyanın farklı bölgelerindeki toplumlarda her toplumun farklı alanlarında ortaya çıktığını söylemek mümkündür. Terörizmin tek bir aktörü olmadığı gibi, tek bir sebebi de yoktur. Ekonomik, siyasi, dini ve etnik boyutlara sahip olan terör, çok yönlü toplumsal bir olgudur. Siyasi talep ve çıkarlar kadar, ekonomik ve mezhepsel talep ve çıkarlar da terörün sebebi olabilir. Bu nedenle salt etnik ya da salt dini unsurlara atıfta bulunan tanımlamalar, konunun eksik ve tarihsel bağlamından kopuk değerlendirilmesine yol açmaktadır.'

Deklarasyonda, terörün, bölgesel ve yerel düzeyde ortaya çıkmasına rağmen küresel ilişkiler, olaylar ve güç odaklarıyla yakından bağlantılı olduğu belirtilerek şöyle denildi:

'Orta Doğu'da ya da Afrika'da meydana gelen terör olaylarını büyük dünya devletlerinin müdahalelerinden bağımsız düşünmek doğru olmayacaktır. Bu doğrultuda terör olgusunu büyük devletlerle az gelişmiş devletler arasındaki ilişki içerisinde ele almak gerekir. Bu karşılıklı bağımlılık ve ilişki ağı, yerel aktörler kadar gelişmiş devletlere de terör konusunda sorumluluk yükler. Gelişmiş devletlerin, diğer ülkelerin demokratikleşme, insan hak ve özgürlüklerini kalıcı hale getirme çabalarını desteklemeleri beklenmektedir. Genel olarak küreselleşme olgusundan da beklenen budur. Küreselleşme, sadece mal ve hizmetlerin dolaşımının serbestleşmesi olarak kalmamalı; toplumlar arasındaki duygu, düşünce ve kültür paylaşımını artırmalıdır. Karşılıklı anlayış ve toleransın artması; duygudaşlığın ve ortak değerlerin gelişmesi terör ve şiddet eylemlerini azaltacaktır. İnsan hak ve özgürlüklerinin yerleşmesi ve gelişmesi; farklı din, dil ve etnik kökene mensup yurttaşların herhangi bir baskıya maruz kalmadan bir arada barış içinde yaşaması demokratik rejimlerin başta gelen hedefidir. Bu nedenle terör, yarattığı korku ve karmaşa nedeniyle her şeyden önce demokrasilerin işleyişini sekteye uğratır. Bu durum, demokrasi kavramını yeniden düşünme gereğini ortaya çıkarmaktadır.'

Deklarasyonda, 'Günümüzde demokrasi kavramının dönüşüm geçirdiği' belirtilerek şu ifadeler kullanıldı:

'20. yüzyılın başlarında gelişmeye başlayan temsili demokrasi, toplumların farklılaşan ve çoğalan ihtiyaçlarını karşılamada yetersiz kalmaktadır. Bu nedenle temsili demokrasiler yerlerini katılımcı demokrasilere bırakmaktadır. Katılımcı demokrasiyle, yurttaşların yönetime daha fazla katılmaları ve söz sahibi olmalarını teşvik eden yeni araçların üretilmesi, toplumsal talep ve beklentilerin daha etkin ve hızlı karşılanmasını sağlayacaktır. Katılımcı bir anlayışın benimsenmesi demokratik rejimleri daha özgürlükçü bir doğrultuda güçlendirdiği ölçüde, şiddet ve terör olaylarının önüne geçilmesinde de etkili bir araç olacaktır.'

Deklarasyonda, 'Bu değerlendirmeler ışığında, terörizmin önüne geçilmesi, şiddet olaylarının sonlanması ve toplumda karşılıklı anlayışın hâkim kılınması maksadıyla yapılması gerekenler şöyle tespit edilmiştir:

'Terör eylemlerinin yaşandığı bölgelerde ülkeler arası işbirliği ağları kurulmalıdır.

- Çok yönlü toplumsal bir olgu olan terörü sonlandırmanın askeri, ideolojik ya da ekonomik birçok yöntemi mevcuttur. Bu yöntemler arasından öncelik eğitime verilmelidir.

- Eğitim, yerel ve kırsal bölgeler başta olmak üzere her aşamada desteklenmelidir.

- Eğitimin amacı aşırılıklardan, şiddet dilinden ve ayrımcılıktan uzak; barış ve demokrasi kültürüne sahip bir nesil yetiştirmek olmalıdır.

- Üniversite eğitimi yaygınlaştırılmalı ve eğitim kalitesi artırılmalıdır.

- Üniversitelerde barış, barışın tesisi ve korunması temalı dersler verilmelidir.'

Deklarasyonda ayrıca şöyle denildi: 'Demokrasinin coğrafyamızda uygulanışı ve emperyalizmin taşeronu terörizmin her türlü anti demokratik ve insanlık dışı eylem ve projelerle terörizmi coğrafyamızda etnik yapı, mezhep, kültür ve inançlar üzerine kurduğu hain planlarla canlı tutmasını, Türkiye, Kıbrıs, İran, Pakistan, Afganistan, Mekadonya, Sudan, Bahreyn, Somali ve Irak ve diğer ülkelerden gelen üniversite rektörlerinden oluşan 50 kişilik bilim adamları akademisyenler kamuoyuna deklare edilen bu sonuç bildirgesinde terörizmi tüm unsurları, ideolojileri, amaçları, uygulamaları ve arka cephesinde duran güç odakları ile birlikte şiddetle lanetlediklerini bizim coğrafyamız ve birlikte yaşadığımız, küresel ortağı olduğumuz gezegenimizin insanlık ailesinin huzur, güven ve mutluluk yaşam alanı olabilmesi için terörizmin tüm unsurları ile birlikte yok edilmesi gerçeğini kavramamız gerekir.”
Kaynak: İHA