Fikret Seçen'in Görevden Uzaklaştırılması

CHP İstanbul Milletvekili Dursun Çiçek, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) kararıyla görevden uzaklaştırılan Çorum Savcısı Fikret Seçen'in "kumpas" sürecinde görev aldığını öne sürerek, "Hesabını Türk yargısına verecek" dedi.

"Ergenekon", "Balyoz", ve "İstanbul'daki Askeri Casusluk" davalarında yargılanan bazı sanıklar, Çorum Savcısı Fikret Seçen'in HSYK 2. Dairesi'nce görevinden uzaklaştırılmasını AA muhabirine değerlendirdi.

"İrtica ile Mücadele Eylem Planı" iddialarına ilişkin "Ergenekon" davasında yargılanan Dursun Çiçek, Fikret Seçen'in "Balyoz", "Ergenekon" ve "Askeri Casusluk" gibi davalar nedeniyle kamuoyu tarafından yakından tanındığını hatırlattı.

O dönemdeki yargı süreçlerine ilişkin artık adaletin tecelli etmeye başladığını kaydeden Çiçek, "Kendisi 'kumpas' sürecinde görev aldı. Bunun hukuki hesabını Türk yargısına verecek. Adaletsizlikler açısından biz de bu davalarda müşteki olarak kendisine şahsımıza yönelik hukuksuzlukları konusunda çapraz sorgularda sorularımızla adalete yardımcı olacağız" diye konuştu.

Çiçek, Seçen'in görevden uzaklaştırılmasının gerekçelerinden birisi olarak gösterilen "iki ayrı Dursun Çiçek hakkında usulsüz dinleme kararı" olayını, şu sözlerle aktardı:

"Taraf gazetesi, sahte planı (İrticayla Mücadele Eylem Planı) 12 Haziran 2009'da yayımladı. Ancak bu savcı, 9 Mart 2009'da, yaklaşık 3 ay önce hakkımda dinleme kararı veriyor. O dönemde ne bu sahte plan ne de hakkımda bir iddia var. O dönemde Genelkurmay'da şube müdürüyüm. Sadece bilgi toplayıp medyada karalama kampanyası açmak için Dursun Çiçek'le ilgili dinleme kararı alıyorlar. Ancak elleri şaşıyor ve Keçiören'de işçi bir Dursun Çiçek'i dinleyip hakkımda hiçbir bilgi elde edemiyorlar. Kendisinin de kumpas sürecinde nasıl başrollerde olduğu hukuk dışı dinleme kararıyla ortaya çıkıyor."

Benzeri davalara ilişkin yargı sürecinin hızlanması gerektiğini de vurgulayan Çiçek, "Hükümetle ilgili süreçler çok hızlı ilerliyor ancak kumpas davalarıyla ilgili işlenen suçlar, çok daha somut ve çekilen acılar çok daha iz bırakıcı. İnsanlarımız intihar etti, sağlıklarını kaybettiler, ölümler var ama bunların hesabının sorulmasında, yargıya, iddianamelere yansıtılmasında gecikmeler var. Eleştirilerimiz bu yönde. Bize verilen cevap, dosyaların kalabalık olduğu yönünde. Bu davalara daha fazla hakim savcı ayırıp, bu süreçleri artık süratle iddianamelere dönüştürüp kamu vicdanını rahatlatmak gerekiyor" diye konuştu.

- "Görevini kötüye kullanan bir insan"

İstanbul'daki Askeri Casusluk Davası'nda yargılanan emekli Yarbay Tamer Karslıoğlu da gelinen bu süreci çok geç kalınmış bir reaksiyon olarak değerlendirdiğini belirterek, şöyle devam etti:

"Fikret Seçen bence bir piyon. İddianame hazırlayan insanlardan bir tanesi. Ortada delil yokken, hiç birbirini tanımayan insanları bir araya getirip, TÜBİTAK raporunu saklayarak, sadece polisten gelen bilgileri doğru kabul edip, savcılık görevini kötüye kullanan bir insan. Bu davadaki tek karacı asker benim. Diğer herkes denizci. Bütün evren bir araya gelse ben o insanlarla yan yana olamam. Bir şekilde Türk adaleti beni bu davada suçlu buldu. Bu aşamada da Silahlı Kuvvetler'den atıldım."

Tamer Karslıoğlu, "Şu anda bir mücadele görüyorum. Paralel Devlet Yapılanması'yla ilgili ciddi bir mücadele var fakat TSK çapında göremiyorum. Tek başıma da bu büyük yapıyla mücadele etmekte zorlanıyorum" dedi.

- "O yapının militanı gibi davrandılar"

"Balyoz" davasında yargılanan emekli Hakim Albay Ahmet Zeki Üçok ise o dönem Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en karanlık ve hukuksuz sürecinin yaşandığını, bunda da başrolü oynayan kişilerin Zekeriya Öz ve Fikret Seçen olduğunu, Öz'ün görevine getirilen Seçen'in birçok soruşturmayı yürüttüğünü söyledi.

"Seçen, bu soruşturmalarda başrol oynayan, hukuksuzlukların yapılmasında en büyük rolü oynayan kişiydi" diyen Üçok, şöyle devam etti:

"Seçen'in Gölcük Donanma Komutanlığı'nda yapılan aramada yer döşemesinin altındaki dokümanları eliyle koymuş gibi bulması kafamızda soru işaretleri oluşturmuştu. Mahkeme kararında olmayan yere girerek arama yapmıştı. Gelirken de yanında, zemindekileri kaldırmak için vakumlu cihazlar getirmiş, ayağını koyup 'şurayı kaldıralım' demişti. Bu olay bile Seçen'in bu kumpasların ortasında yer aldığının en somut kanıtıydı. Ben onları savcı olarak görmüyorum. Onların hepsi o yapının birer militanı gibi davrandılar. Sanığın lehine ve aleyhine delilleri toplamaları gerekirken, sanıkların lehine olabilecek TÜBİTAK tarafından (kısa dönemde böyle bir rapor hazırlamaları da mucize gibi bir şey, demek ki yapacak bir şeyleri yoktu, bu raporu vermek zorunda kaldılar) hazırlanan o raporu saklamış olması, savcılık görevini düpedüz ihlal etmek, savunma hakkını ihlal etmek, görevini kötüye kullanmaktır. Bunları bir cemaatin veya grubun yönlendirmesiyle yapıyorsa da terör örgütünün veya suç örgütünün mensubu olma suçlarını oluşturur."

- "Adalet eninde sonunda gerçekleşir"

Üçok, HSYK'daki müfettişlerin aldığı karardan mutluluk duyduğunu ifade ederek, hem HSYK hem de müfettişlerinin "cemaat medyası" tarafından baskı altında tutulmalarına rağmen çok başarılı bir çalışma yapıldığını söyledi.

Bu çalışmaların devamının gelmesini umduğunu ifade eden Üçok, "Bence adalet eninde sonunda gerçekleşir. Adalet kör, topal, şu, bu ama nihayetinde bu kadar büyük yalanı, hukuksuzluğu sonsuza kadar saklamak mümkün değildi. Bugün de saklamanın mümkün olmadığını gördük. Gerçeklerin hepsi tek tek ortaya çıkacak. Bundan sonraki adım da önemli. Bunları yapan kişiler kim olursa olsun adil bir şekilde yargılanmasını, yaptıkları hukuksuzlukların mutlaka karşılığını bulmasını umuyoruz, olacağına da inanıyoruz" diye konuştu.

Üçok, İzmir'de casusluk dosyasına ilişkin operasyon yapılması, İstanbul'daki askeri casuslukta hukuksuzluk yaptığı belirtilen hakim ve savcıların açığa alınmasının olumlu bir gelişme olduğunu belirterek, "Balyoz" ve "Ergenekon" gibi davalara bakan hakim ve savcıların da gerekli hukuksal yaptırımlarla karşı karşıya olacağına inandığını, adaletin yavaş yavaş da olsa gerçekleşeceğini kaydetti.

Ahmet Zeki Üçok, Hava Kuvvetleri'nde devre birincisi, takdirname alan askeri bir savcıyken Fetullah Gülen cemaatiyle ilgili soruşturma başlatmasının ardından 2009'dan itibaren adeta bir seri katil durumuna düşürülerek suç makinesi haline getirildiğini, şu anda hakkında 24 dava olduğunu söyledi.

Kaynak: AA