Evlilik Sözleşmesinden Korkmayın

Son yıllarda ünlülerin tercih etmesiyle sık sık gündeme gelen ‘evlilik sözleşmesi’, toplumda “bu yalnızca bir mantık evliği” algısı oluşturabiliyor. Ancak ABD’de 40 yıldan bu yana evlilik ve aile terapisti olarak çalışan, adına enstitü kurulan William J. Hiebert’e göre evlilik sözleşmeleri, çiftler arasında adaleti sağlayan yalnızca hukuki bir anlaşma. Çiftlerin bu tür bir anlaşmadan korkmaması gerektiğini düşünen William J. Hiebert, evlilik sözleşmesine olan bakış açısını paylaştı.

Evlilik Sözleşmesinden Korkmayın
Yaşar Üniversitesi Sürekli Eğitim Merkezi’nde (YÜSEM) gerçekleştirdiği “Evlilik ve Aile Terapistliği Eğitimi Sertifika Programı” ile Türkiye’deki psikologlara da eğitim veren William J. Hiebert, ABD’de 1980’li yıllardan itibaren uygulanmaya başlayan evlilik sözleşmesini şöyle anlattı:

ABD’DE BAŞKA, TÜRKİYE’DE BAŞKA

ABD’deki uygulamaya göre evlilik sözleşmelerinin geçerli olabilmesi için en başta çiftlerin mal varlıklarını açık ve net bir biçimde beyan etmesi gerektiğini ifade eden Hiebert, “Çiftlerin evliliklerde maddi olarak getirileri farklı olabilir. Ancak evlilik sözleşmelerine göre işler yolunda gitmezse yani çiftlerin boşanması söz konusu olursa maddi olarak fazla getiri sağlayan kişinin, ‘benim elde ettiğim getiriyi senin alman hakkaniyetli olmaz’ deme hakkı vardır. Bu durum zaten çiftler arasında adaleti sağlayan, sağlıklı bir uygulama. Öte yandan ABD’de ailelerin paralarını belli kişilerden saklı tutma hakları da mevcuttur. Örneğin kızınız veya oğlunuz boşandı ve siz çocuğunuzun boşandığı kişiden mal varlığınızı saklı tutma hakkına sahipsinizdir” dedi.

EVLİLİK ZATEN DİPLOMATİK BİR KURUM

Evlilikleri dünya üzerindeki en diplomatik kurumlar olarak nitelendiren Yaşar Üniversitesi Sürekli Eğitim Merkezi Eğitmeni W. Hiebert, evlilik yaşının önemine dikkat çekti. Hiebert, “Evlilikler dünya üzerindeki en diplomatik kurumlardır. Herkes kendi istediği olsun ister ama önemli olan isteğinizi doğru bir biçimde elde etmektir. Erken yaşta evlilik çok risklidir. Batı dünyasında yapılan araştırmalar bize gösteriyor ki 26 yaşından önce yapılan evliliklerin boşanmayla sonuçlanma olasılığı çok daha yüksek. Çünkü 20’li yaşlarda vereceğin karar 30’lu yaşlarda vereceğin karardan çok daha farklı oluyor. Yine eğitim seviyesi de çok önemli. ABD’de lise mezunu olmayan nüfusa baktığınız zaman her 2 evlilikten 1’inin bittiği görülür. Ancak lise ve üstü mezunların oranına baktığınız zaman 6 çiftten 5’inin evliliklerinin sürdürdüğü görülür. Bunların yanı sıra kişinin özgüven sahibi olması, bağlılık ve bağımlılık arasındaki farkları bilmesi de çok önemli” dedi.

MÜKEMMEL EVLİLİK YOK, MÜKEMMEL UYUM VAR

Mükemmel evliliğin net bir tarifi olmadığını da belirten Hiebert, “Esas olan mükemmel uyum. Çiftlerin her konuda ortak anlaşmaya varmaları ve birlikte çözüm arayışı içine girmeleri çok önemli. Ancak şu da var ki ne istediğini bilmeyen bir insan karşısındaki insandan da ne isteyeceğini bilemeyeceği için ilişkiye çok sağlıklı başlayamaz. Hayatını nasıl geçirmek istediğini bilmek kişinin hem ilişki süresini hem de mutluluk seviyesini artırır. Bunun yaşla da çok ilgisi var” bilgisini verdi.

TÜRKİYE’DEKİ EVLİLİK DEĞİL, MAL PAYLAŞIMI SÖZLEŞMESİ

Yaşar Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Emre Cumalıoğlu, kamuoyunda “evlilik sözleşmesi” olarak bilinen sözleşmenin, kanunumuzda “mal rejimi sözleşmesi” olarak adlandırıldığını belirterek, “Bizim hukukumuzda ABD ya da Avrupa’da olduğu şekliyle bir evlilik sözleşmesi bulunmuyor. Eşlerin hak ve yükümlülükleri Medeni Kanun ve diğer mevzuatla ve içtihatlarla belirlenmiş. Yasal olarak yapılabilecek sözleşme, mal ayrılığı sözleşmesidir. Bu sözleşme, evlenmeden önce yapılabileceği gibi evlilik sonrasında da düzenlenebilir. Tarafların hazır bulunacağı şekilde noterde ya da hakim kararıyla yapılması şarttır. Ayrıca, evlenme başvurusu sırasında yazılı olarak evlendirme memurluğuna da hangi mal rejimini tercih ettiğinizi bildirebilirsiniz” dedi.

Boşanma süreci dışında eşleri en çok yoran konulardan birisinin evlilik birliği içerisinde edinilen malların akıbeti olduğunu ifade eden Yrd. Doç. Dr. Cumalıoğlu, “Evlilik birliği için milat kabul edilecek 1 Ocak 2002 tarihini temel almamız gerekli. Evlilik bu tarihten önceyse, resmi mal rejimi, mal ayrılığı idi. Eşlerden her biri, kendi malvarlığını boşanma sonrası devam ettiriyordu. 2002 sonrası dönemde ise değişen yasayla birlikte, edinilmiş mallara katılma rejimi, yürürlüğe girdi. Eşler katkılarına bakılmaksızın edinilmiş mallar üzerinde yüzde 50 hak sahibi kabul edilmeye başlandı. Evlilik sözleşmesi olarak adlandırılan sözleşmelerde ise taraflar, kanunda belirlenmiş olan mal rejimlerinden birini seçebiliyor. Bu sözleşmeler, genellikle, eşlerin her birinin kendi malları üzerinde yönetim, yararlanma ve tasarruf yetkisine sahip olduğu, kendi borçlarından şahsen bütün malvarlığıyla sorumlu olduğu ve evlilik birliği sona erdiğinde de eşler arasında hiçbir paylaşımın yapılmadığı mal ayrılığı rejimi olarak karşımıza çıkıyor. Bunların dışında, paylaşmalı mal ayrılığı ya da mal ortaklığı rejimleri de tercih edilebiliyor” diye konuştu.

Kaynak: İHA