20-40 Yaş arası erkeklere 'Testis Tümörü' uyarısı

Ondokuz Mayıs Üniversitesi(OMÜ) Tıp Fakültesi Hastanesi Üroloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Recep Büyükalpelli, testis tümörlerinin tanısında ve tedaviye başlanmasında gecikme olduğunu, bu tümörlerin erken tanısı için risk grubunda bulunan 20-40 yaş aralığındaki erkeklerin periyodik olarak testislerini kontrol etmeleri gerektiğini söyledi.

20-40 Yaş arası erkeklere 'Testis Tümörü' uyarısı
OMÜ Tıp Fakültesi Hastanesi Üroloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Recep Büyükalpelli, testis tümörlerine dikkat çekti. Büyükalpelli, “Testis tümörleri oldukça nadir görülürler ve erkeklerdeki tümörlerin sadece yüzde 1-2 kadarını oluştururlar. Her yıl 100 bin erkekten yaklaşık 5’i testis tümörü tanısı almaktadır. Bununla birlikte testis tümörleri 20-40 yaş aralığındaki genç erişkin erkeklerde en sık görülen tümördür. Buna karşılık tanı ve tedavi yöntemlerindeki gelişmeler sonucu testis tümörüne bağlı ölüm riski ise giderek azalmaktadır” dedi.

TESTİS TÜMÖRÜ İÇİN RİSK FAKTÖRLERİ

Testis tümörleri için önemli risk faktörleri olarak inmemiş testis, ailede testis tümörü öyküsü, diğer testiste tümör öyküsü ve testis tümörünün öncü lezyonu olduğu bilgisini veren Prof. Dr. Recep Büyükalpelli, “İnmemiş testis ile testis tümörü arasındaki ilişki eskiden beri bilinmektedir. Testis tümörlülerin yüzde 5-10 unda inmemiş testis öyküsü alınmaktadır. İnmemiş testisli erkeklerde risk 4-6 kat artmaktadır, fakat inmemiş testis ergenlik öncesi tedavi edildiğinde relatif risk 2-3 kata inmektedir. Birinci derece akrabalarında testis tümörü olanlarda riskin yüksek olduğuna dair kanıtlar bulunmaktadır. Testis tümörü gelişimindeki bir diğer önemli risk faktörü diğer testiste tümör olmasıdır. İlk tümör tanısı konulması ile karşı testiste tümör gelişimi arasında geçen süre ortalama 5 yıl civarında olmakla birlikte 25 yıl sonrasında bile karşı gelişebilmektedir” diye konuştu.

TESTİS TÜMÖRLERİNDE BELİRTİ VE BULGULAR

Testis tümörlerinin en tipik belirtisinin testiste ağrısız sert bir kitle olduğunu belirten Dr. Büyükalpelli

“Bazen testiste dolgunluk veya ağırlık hissedilebilir. Nadiren tümör içerisinde kanama veya infarktüs geliştiğinde ağrıya neden olmaktadır. Bunun yanı sıra hastaların yüzde 10-20 kadarı metastazlara ait yakınmalar ile başvurmaktadırlar. Karın arka duvarındaki lenf bezlerine metastaz sonucu çok büyük kitle oluştuğunda başvuru nedenini karında şişlik ve ağrı, yan ağrısı, sırt ağrısı, bulantı, kusma ve bacaklarda şişlik oluşturmaktadır. Akciğer metastazlarında ise nefes darlığı, göğüs ağrısı, öksürük veya kanlı balgam ortaya çıkmaktadır. Testis tümörlülerin yaklaşık üçte ikisinde üreme kapasitesi azalmaktadır ve kısırlık bir başka başvuru nedeni olarak karşımıza çıkmaktadır” şeklinde konuştu.

TESTİS TÜMÖRÜ TANISINDA GECİKME

Prof. Dr. Recep Büyükalpelli şöyle devam etti: “Testis tümörü tanısında ve tedaviye başlanmasında gerek hasta gerekse doktordan kaynaklanan nedenlerle gecikme olmaktadır. Testis tümörü açısından risk grubundaki genç erişkin erkeklerin periyodik olarak testislerini kontrol etmeleri erken tanı için oldukça önemlidir. Bunun yanı sıra testis tümörleri bazen doktorlar tarafından yanlış tanı konularak yanlış tedaviler ile zaman kaybedilmektedir. Ancak testiste sert bir kitle aksi ispat edilene kadar tümör olarak dikkate alınmalıdır ve bu durumda mutlaka ultrasonografi ve testis tümörüne ait kan tetkikleri ile incelenmelidir. Testiste enfeksiyon kesin ekarte edilemediğinde 2-4 haftalık antibiyotik tedavisi sonrası tekrar değerlendirme yapılmalıdır.”

TESTİS TÜMÖRÜNÜN KESİN TANISI

Testis tümörlerinin tanısı ve tanı konulduktan sonra yapılması gerekenler hakkında bilgi aktaran Büyükalpelli şöyle konuştu: “Testis tümörlerinin tanısındaki son, tedavisindeki ilk adım testisin kordonu ile birlikte kasık bölgesinden ameliyatla çıkarılarak laboratuvarda incelenmelidir. Bunun yanı sıra testis tümörlerinin tanısında, tedaviye yanıtın değerlendirilmesinde ve nasıl seyredeceğinin önceden tahmin edilmesinde kan tahlilinde AFP, ß-HCG ve LDH araştırılması değerlidir. Tanı sonrası hastalığın metastaz yapıp yapmadığının araştırılması gerekmektedir. Bu amaçla ilk etapta iki yönlü akciğer grafisi veya göğüs bilgisayarlı tomografisi ve karın bilgisayarlı tomografisi çekilmelidir. Magnetik rezonans görüntülemenin testis tümörlülerde bilgisayarlı tomografiye üstünlüğü bulunmamaktadır. Sadece kontrast madde alerjisi veya böbrek yetmezliği gibi bilgisayarlı tomografi yapılamayacak durumlar için magnetik rezonans görüntüleme düşünülmelidir. Pozitron emisyon tomografisinden sadece tedavi sonrası geride kalan kitlelerin aktif tümör olup olmadığının araştırılmasında yararlanılmalıdır.”

TESTİS TÜMÖRLERİNİN TEDAVİSİ VE TAKİBİ

Prof. Dr. Recep Büyükalpelli açıklamasını şöyle tamamladı: “Testis tümörleri evresine ve tipine (seminom veya seminom dışı) göre tedavi edilmektedir. Genellikle metastaz yapmamış testis tümörlerinde düşük risk grubundakilerde herhangi bir tedavi verilmeksizin yakın takip, yüksek risk grubundakilerde tek doz kemoterapi veya koruyucu radyoterapi uygulanmaktadır. Metastaz yapmış testis tümörleri ise kemoterapi, radyoterapi veya uygunsa metastazlar ameliyatla çıkarılarak tedavi edilmektedir. Erken evre testis tümörlerinin hemen hemen tamamı, metastaz yapanların ise yüzde 70-80’i tedavi edilebilmektedir. Her bir tedavi yönteminin kendine özgü yan etkileri bulunmaktadır. Kemoterapinin yan etkileri olarak sıklıkla saç dökülmesi, bulantı-kusma ve kan hücrelerinde düşüş ile karşılaşılmaktadır. Kemoterapinin tamamlanması sonrası saçlar eski haline geleceğinden endişe edilmemelidir. Bulantı-kusma ve kan hücrelerinde düşüş ise günümüzdeki etkili destek tedavileri ile ciddi sorun oluşturmamaktadır. Testis tümörlerinde relapsların büyük çoğunluğu tedavi sonrası ilk yıl, tamamına yakını ise ilk iki yıl içerisinde gelişmektedir. Bununla birlikte, özellikle metastatik testis tümörlerinde, geç tekrarlama riski nadir olmakla birlikte devam etmektedir. Metastatik testis tümörlülerde yaşam boyu belirli aralıklarla takip edilmelidir.”
Kaynak: İHA