BM Çölleşmeyle Mücadele Konferansı'na Doğru

Orman ve Su İşleri Bakanlığı’nın ev sahipliğinde 12-23 Ekim tarihleri arasında Ankara’da gerçekleştirilecek Birleşmiş Milletler (BM) Çölleşme İle Mücadele Sözleşmesi (UNCCD) 12. Taraflar Konferansı’nda (COP 12) küresel ekoloji ve çevrenin korunabilmesi, gelecek nesillere sağlıklı bir şekilde miras bırakılabilmesi için kalkınmış ülkelerin geri kalmış ülkelere yardımcı olmasının bir iyilik değil görevi olduğunun anlatılması gerektiği bildirildi.

BM Çölleşmeyle Mücadele Konferansı'na Doğru
Çankırı Karatekin Üniversitesi Orman Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Sabit Erşahin, Türkiye’nin kuzey-güney ve doğu-batı ekseninde insan ve canlı hareketlerinin uğrak yeri, kendine özgü bir coğrafik konuma sahip olduğunu belirtti.

Erşahin, “Ülkemizin değişken topografik yapısı ve coğrafik konumu farklı iklim tiplerinin oluşumuna zemin hazırlayarak zengin bir biyolojik çeşitlilik yanında oldukça değişik tarım ürünlerinin Türkiye’de üretilebilmesine olanak sağlamıştır” diye konuştu.

Tarih boyunca Anadolu yarımadasının farklı medeniyetleri kuran toplulukların dikkatini çektiğini anımsatan Prof. Dr. Erşahin, şöyle devam etti:

“Doğu-batı ve kuzey-güney yönündeki insan hareketlerinin merkezi haline gelmiştir. Medeniyetlerin kesişme noktası olan bu coğrafya, doğu ve batı kültürleri arasında köprü olmuş; Hint ve Yunan felsefesi, İslam medeniyeti, kapitalizm ve sosyalizm başta olmak üzere birçok felsefenin etkileştiği, çatıştığı hatta birbirini beslediği yerdir. Bundan dolayıdır ki, Anadolu yarımadasının da içinde olduğu Ortadoğu; dünyanın en sıcak bölgesi olma özelliğini tarihin hiçbir döneminde kaybetmemiştir. Türkiye’nin doğal kaynakları üzerindeki baskılar, yukarıda bahsedilen coğrafi konumu ve demografik yapısı nedeniyle tarih öncesinden beridir devam etmektedir.”

Türkiye doğal kaynaklarının korunması ve sürdürülebilir yönetiminin sağlanması adına tedbirler almak için harekete geçmiştir” diyen Prof. Dr. Erşahin, bu bağlamda toprak, su, bitki örtüsü, biyolojik çeşitlilik, mera alanları, tarım alanları ve benzeri birçok doğal kaynağın korunması, geliştirilmesi ve sürdürülebilir yönetimine ilişkin yasalar çıkarıldığını ve bu yasaların ve mevzuatların uygulanmasının sağlandığını vurguladı.

"FARKINDALIK OLUŞTURULMASI İÇİN ÖNEMLİ BİR FIRSAT"

Günümüzde Türkiye’nin doğal kaynakların sürdürülebilir kullanımı, korunması ve geliştirilmesi yönünde ciddi bir bilgi ve veri birikimi ile deneyiminin bulunduğuna şahit olunduğunu aktaran Prof. Dr. Erşahin, şunları söyledi:

“Üniversiteler, TÜBİTAK ve ilgili bakanlıklar ile ortaklaşa yapılan çalışma ve projeler, çölleşme, arazi bozulumunun dengelenmesi yanı sıra kurumlar arası işbirliğinin sağlanmasında önemli aşamalar kaydedilmesini sağlamıştır. COP 12’nin ülkemizde yapılacak olması, sahip olduğumuz deneyim, bilgi ve teknolojinin dünyanın farklı ülkelerindeki kurum ve kuruluşlarla paylaşılması, ülkemizin sahip olduğu bu potansiyel hakkında farkındalık oluşturulması için son derece önemli bir fırsattır.”

"TÜRKİYE, DÜNYADA SÖZ SAHİBİ ÜLKELERDEN OLDUĞUNU GÖSTERMELİDİR"

Türkiye’nin COP 12’de yapmış olduğu çalışma ve elde etmiş olduğu bilgi birikimi, veri ve deneyimlerle sürdürülebilir kaynak kullanımı ile planlama üzerine dünyada söz sahibi ülkelerden olduğunu göstermesi gerektiğinin altını çizen Prof. Dr. Erşahin, “Ülkemiz sahip olduğu bilgi birikimi, insan kaynakları, idari ve teknolojik deneyimleri komşu ülkeler başta olmak üzere birçok ülkeyle paylaşabileceğini, onlara bilgi ve teknoloji desteği verebileceğini, bu toplantılarda ortaya koyabilir, bu alanda bölgesel bir güç ve önder olabileceğini benimsetebilir” dedi.

Prof. Dr. Erşahin, sürdürülebilir bir kalkınmanın toplumun refahının yükselmesinden geçtiğini, toplum refahının sosyo- ekonomik ve sosyo-ekolojik faktörlerin dengede olduğu, geleceğe umutla bakabilen kararlı bir sosyal yapının oluşturulması ile mümkün olduğu gerçeğinin COP 12’de etkinliklere katılan çevrelere anlatılması gerektiğine değindi.

"ÇÖLLEŞME, KİTLESEL GÖÇLERE YOL AÇIYOR"

Prof. Dr. Erşahin, eğitim seviyesi düşük, gelir dağılımı adaletsiz, doğal kaynakları bozulmuş, insan kaynakları zayıf ve demokrasi kültüründen yoksun toplumların gelecek kaygısı taşımasının kaçınılmaz olduğunu dile getirdi. Bu coğrafyalarda çölleşmenin en büyük neden ve aynı zamanda da sonucu olan kitlesel göçlerin ciddi toplumsal huzursuzluklara neden olacağına değinen Prof. Dr. Erşahin, şunları kaydetti:

"Gelecek kaygısı geçmişte dünya üzerinde ciddi savaş ve göçlere neden olmuş, bu yüzden medeniyetler yok olmuş ve insanlık acı çekmiştir. Aynı kaygılar insanlık var oldukça sorun olmaya devam edecektir. Gelecek kaygısının azaltılması için ise kaynakların adaletli, çevreci ve sürdürülebilir kullanımı ve dağıtımı şarttır. COP 12’nin ülkemizde yapılacak olması, dünyada huzurun sağlanmasının yerküreyi insanlığın bir ortak mirası olarak görmekten geçtiği temasının vurgulanması için bir fırsa. Bence ülkemiz, küresel anlamda çölleşme ile mücadelede başarı sağlanmasının tüm dünya uluslarının yerküredeki kaynakların korunması, geliştirilmesi ve sürdürülebilir yönetimi için asgari müştereklerde birleşmesi ile mümkün olabileceği tezini işlemelidir.”

ÇÖLLEŞME İLE MÜCADELEDE TÜRKİYE TEZİ

Çölleşme ile mücadelede Türkiye tezi görüşünü ortaya atan Prof. Dr. Erşahin, şu ifadeleri kullandı:

“Ülkemiz, dünyanın farklı coğrafyalarında fakir, açlıkla mücadele eden, gelecekten umutsuz toplumlar oldukça küresel ölçekte çölleşme ile mücadelede istenen sonucun asla elde edilemeyeceği; küresel kalkınmanın ancak sosyal, ekolojik, ekonomik ve kültürel bileşenlerin dengelendiği toplumlardan oluşan bir küresel yapı ile mümkün olabileceği tezini sunmalı ve ülke olarak küresel ya da en azından bölgesel olarak bu hususta önder ülke olabileceğini bu etkinliklerde işlemelidir.”

"TÜRKİYE, LOKOMOTİF ÜLKE OLABİLECEĞİNİ GÖSTERMELİDİR"

Kalkınmış ülkelerin geri kalmış ülkelere yardım olmasının bir iyilik değil görevi olduğunun anlatılması gerektiğine işaret eden Prof. Dr. Erşahin, şöyle konuştu:

“Küresel ekoloji ve çevrenin korunabilmesi, gelecek nesillere sağlıklı bir şekilde miras bırakılabilmesi için kalkınmış ülkelerin, kalkınmakta olan ya da geri kalmış ülke ve toplumlara yardımcı olmasının bir iyilik değil görevi olduğu anlatılmalı. Ayrıca, refah seviyesi yüksek toplumların tükettikleri ile orantılı olarak bu yüke omuz vermeleri gerektiği tezi etkinliklere katılan karar vericiler ve politikacılar başta olmak üzere tüm kesimlere anlatılmalı, bu konuda ikna edilmesi için çaba gösterilmelidir. Türkiye, tarihinden gelen engin hoşgörü ve sahip olduğu siyasi, ekonomik, bilimsel ve teknolojik imkanlarla bu tezin uygulanmasında lokomotif ülke olabileceğini COP 12’de gösterebilir ve göstermelidir.”

Çankırı Karatekin Üniversitesi Orman Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Sabit Erşahin, Birleşmiş Milletler UNCCD Başkanlığı’nın Taraflar Konferansı’nın ülkemizde düzenlenmesiyle birlikte iki yıl boyunca Orman ve Su İşleri Bakanı Prof. Dr. Veysel Eroğlu tarafından yürütüleceğini hatırlattı. Prof. Dr. Erşahin, COP 12’nin Türkiye’de düzenlenmesini sağlayan yetkililer başta olmak üzere emeği geçen herkesi kutlayarak, verimli ve başarılı bir etkinlik olması temennisinde bulundu.
Kaynak: İHA