Sağlık Bakanı'ndan annelere önemli uyarı

Beyaz TV'de yayınlanan Gülümse Türkiye adlı programı sunan Diş Doktoru İlker Erdoğan, Sağlık Bakanı Dr. Mehmet Müezzinoğlu ile bir röportaj gerçekleştirdi.

Sağlık Bakanı'ndan annelere önemli uyarı
Sağlık Bakanı'ndan annelere önemli uyarı
İşte İlker Erdoğan'ın Sağlık Bakanı Dr. Mehmet Müezzinoğlu ile gerçekleştirdiği o röportaj;

Hamilelik, kutsal ve çok özel bir dönem. Sağlık Bakanı Dr. Mehmet Müezzinoğlu'nun anneliği erteleyen kadınlara itirazı var. Müezzinoğlu, annelik için en uygun zamanın 20-25 yaş aralığı olduğunu belirtiyor ve kadınların 30 yaşını geçirmeden anne olmalarını öneriyor.

Hamilelik, son derece özel ve önemli bir dönem. Hamilelik döneminde diş sağlığı için protein, A, C, D vitaminleri, fosfor ve kalsiyum yönünden zengin beslenme rejimi uygulanmalıdır. Bu çok önemlidir. Çünkü hamilelik döneminde basit ya da ileri seviyedeki diş eti hastalıkları önlenmezse, erken doğum gibi istenmeyen sonuçlar ortaya çıkabilir. Çocuk sahibi olmayan anne adaylarının, hamilelik süreci başlamadan önce tüm ağız ve diş sağlığına ilişkin problemlerini çözmüş olması, tüm hamilelik evresinin mutlu geçmesine katkıda bulunur. Bu hafta Sağlık Bakanı Dr. Mehmet Müezzinoğlu ile annelik üzerine bir röportaj gerçekleştirdim. Keyifle okumanız dileğiyle... Bir sonraki yazıda buluşmak üzere, yüzünüzden gülücükler eksik olmasın.

'Anneler, annelik kariyeri dışında bir kariyeri merkeze almamalıdır' sözünüz çok konuşuldu. Bu sözlerinize biraz açıklık getirebilir misiniz?
Bu sözlerimin yanlış anlaşılması için kamuoyu oluşturmak isteyenler oldu. Oysa son yıllarda dünyada ve ülkemizde karşılaştığımız bir sorun var. Annelik erteleniyor ve küçümseniyor. Bizim toplum olarak başka ülkelerin düştüğü yanlışa düşmemek için erken tedbirler almamız gerekir. Nasıl mı? Annelik; 'Hele bir okulumu bitireyim, hele bir yüksek lisansımı yapayım, hele bir kariyerim tamamlansın, hele bir işimi kurayım, sonra sırası gelirse anne olurum' diye erteleniyor. Anneler dünyada olmayan ve belki de dünyayı değiştirecek bir varlığı doğuran kişilerdir. O nedenle anneliğin küçümsenmemesi, ertelenmemesi, hafife alınmaması gerektiği için o cümleyi söyledim. Anne eğitimli olmalı, güçlü olmalı ama anneliği de ikinci-üçüncü plana atmamalı. Anneliğin ikinci-üçüncü plana atılarak küçümsenen duruma gelmesine karşı anneliğin hak ve hukukunu da birilerinin savunması lazım. Hele hele Sağlık Bakanlığı olarak; sağlıklı birey, sağlıklı toplum, sağlıklı aile için bunları konuşmamız lazım. Bir çocuğun ruhen sağlıklı olabilmesi için anne şefkati, anne merhameti, anne sütü şart... Bunun için anneliğin kutsallığını zedelememek, anne olmayı ertelememek lazım. Bir anne aynı zamanda doktor, mühendis, yönetici, gazeteci olabilir. Bütün bunlarda bir sorun yok. Ama 'Annelik hele bir kenarda dursun' derseniz buna itirazım var.

Kadınları anne olarak tanımlamak, anne olmayan ya da olamayan kadınlarda bir hassasiyet doğurdu. Bu sözleriniz onları incitmiş olabilir mi?
Biz Sağlık Bakanlığı olarak arzu eden annelerin rahat doğum yapabilmeleri, karşılaştıkları zorlukları aşabilmeleri için tıbbi açıdan her türlü desteği veriyoruz. O nedenle tüp bebek konusunda son 10 yılda attığımız adımlarla, bir kadının evlat sahibi olması için her türlü desteği sağladık. Her ailenin en çok arzu ettiği şey evlat sahibi olmaktır. Ama evlat sahibi olamayanları rencide etmek gibi bir kastımız asla olamaz. Onların da her zaman yanında oluruz.

YAŞ İLERLEDİKÇE RİSK ARTIYOR

'22-23 yaşında evlenmek, anne olmak, aile kurmak gerekir' dediniz. Acaba evlilikte böyle bir yaş sınırlaması olmalı mı?
Ben hiçbir bireyi bu anlamda sınırlayan noktada olmam. Ben Sağlık Bakanı olarak şunu söylüyorum: Bugün geldiğimiz noktada ortalama evlilik yaşı 27. Bu rakam her 5 yıllık zaman dilimlerinde daha da ileri yaşlara gidiyor. Halbuki dinamik toplumlar ve nüfus dinamiği açısından evliliğin normalde 20-25 yaş arasında en ideal olduğunu kastederek bu cümleyi söyledim. Kendi evlatlarıma da bunu ifade ettim. 'Eğitim önemli, asla vazgeçmeyin ama eğitimden vazgeçmeden de aile kurabilirsiniz, çocuk sahibi olabilirsiniz' diye söyledim. Matematiksel planlamalar yaparken aile kurmayı ertelemenin doğru olmadığını, bunun kendileri için ilk anda doğru gibi görünse bile toplum açısından da, kendileri için de 20-25 yaş diliminin en doğru yaş olduğuna inandığımı söylüyorum. Tıbben bir kadının en üretken, en sağlıklı, en verimli çocuk sahibi olma zamanı 20-30 yaş aralığıdır. Yaş ilerledikçe anne ve çocuğun sağlığı daha da riskli hale gelebilir.

'Anneliği merkeze alın, biz size destek veriyoruz.' diyorsunuz. Başbakanımız Ahmet Davutoğlu'nun açıkladığı pakette ne gibi yenilikler var?

Hükümetimiz bu anlamda uzun süredir hazırlık yapıyordu. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı'mızın ana sorumluluğu üstlendiği çalışmaları Başbakanımız açıkladı. Bunlardan bir tanesi; mevcut durumda doğum yapan annelerin, 16 haftalık ücretli doğum izinleri var. Şimdi bunun üzerine ilk doğumda iki ay, ikinci doğumda üç ay, üçüncü çocuktan sonra altı ay devam eden, yarı zamanlı çalışma hakkı tanınacak. Yarı zamanlı çalışma süresinde de tam maaş alınacak. Tam maaş alırken yarı zamanın maaşını çalıştığı yerden alırken, geri kalan yarı maaşını ve diğer haklarını devlet üstlenecek. Dolayısıyla anne ile bebeği daha yakın iletişimde olacak. Yine çocuk 5-5.5 yaşına, yani okul çağına gelene kadar ebeveynlere kısmi süreli çalışma hakkı getiriyoruz. Anne; 'Ben çocuğumla 5,5 yaşına kadar, kalmak istiyorum, eğitimiyle ilgilenmek istiyorum, onu eğitime hazırlamak istiyorum' diyorsa ebeveynlere 30 saate kadar kısmi çalışma hakkı getiriyoruz.

DEVLET PLANINI NÜFUSA GÖRE YAPAR

Sayın Cumhurbaşkanımız, Recep Tayyip Erdoğan'ın doğum kontrol uygulamaları hakkındaki düşünceleriyle ilgili fikriniz nedir?
Doğum planlamasını aile kendi dinamiklerine göre yapabilir. Ama devletin, 'Doğum oranlarını ne kadar düşürürsek ekonomimiz o kadar güçlü olur' şeklinde bir planlama yapması yanlıştır. Türkiye bir dönem bu yanlışı yaptı, bunu Batılı ülkeler de yaptı. Ve bugün Batı bu yanlıştan kurtulamıyor. Türkiye'nin nüfusunu 75 milyon olarak sabit tutmayı planlıyoruz dersek bu ülkenin geleceğine en büyük yanlışı yapmış oluruz. Ülkenin nüfusu 2025'lerde 100 milyon olursa, biz bu 100 milyona göre planlama yapmalıyız. Bu 100 milyonun istihdamı, eğitimi, sağlığı vb. ülkemize ve dünyaya katacağı katma değerin ön hazırlıklarını, planlarını yapıyoruz dememiz gerekir. Biz Ak Parti olarak bunu yapıyoruz.

'BANA SEZARYEN YAPIN' DENİLEMEZ

Sezaryen doğum oranının ülkemizde yüksek olduğunu biliyoruz. Annelere öneriniz nedir?
Sezaryen tıbbi bir operasyondur. Doktora, 'Ben sancı çekmek istemiyorum, beni sezaryenle doğum yaptırın' demeye hastanın hakkı yok. Doktorun da mecburiyeti yok. Psikolog desteği verebiliriz, sancı için epidural anestezi yapabiliriz. Bizden Sağlık Bakanlığı olarak bunlar istenmeli. Hasta, 'Benim korkumu yenin, psikolojik destek verin' diyebilir ama 'Sezaryen yapın' demek ayrı bir şeydir. Bizler tüm hastalarımıza olduğu gibi doğum yapacak annelere de tıbbın doğrularını yapmak durumundayız. Sezaryen konusunda elimizde bilimsel veriler var. Örneğin Amerika'da sezaryen oranı yüzde 10, normal doğum oranı yüzde 90. Avrupa'da yüzde 15-16. Türkiye'ye baktığımızda yüzde 50'leri geçmişiz. Bilimsel çerçevenin iki-üç katına çıkmaya Sağlık Bakanı olarak rıza göstermem mümkün değil.