Yeniden Büyük Türkiye Sempozyumu

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ulusal güvenliği tehdit edenlere karşı mücadele yürüttüklerini belirterek "30 Mart'ta bu mücadeleyi başarıyla birlikte verdik, 10 Ağustos'ta bu mücadeleyi başarıyla birlikte verdik. 'Dönemin başbakanı' diye fezleke hazırlayanlar şu anda dönemin haşhaşileri oldu" dedi.

Erdoğan, Memur-Sen tarafından düzenlenen Yeniden Büyük Türkiye Sempozyumu'nda konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Ulusal güvenliğimizi tehdit edenlere karşı, sizinle birlikte mücadele verdik. 30 Mart'ta bu mücadeleyi başarıyla birlikte verdik, 10 Ağustos'ta bu mücadeleyi başarıyla birlikte verdik. 'Dönemin başbakanı' diye fezleke hazırlayanlar şu anda dönemin haşhaşileri oldu. Çok daha ilginç, şu anda hala beddua seansları düzenliyorlar. Mart öncesinde de düzenlediler, şimdi de düzenliyorlar, bu defa yer değiştirdi, artık Pensilvanya'da düzenliyorlar. Ve bu beddua seanslarında akla hayale gelmez sıfatlar yakıştırmaya çalışıyorlar. Ne yakıştırırsanız yakıştırın, bilin ki sizin tuzaklarınızın üzerinde Allah'ın tuzağı var" ifadelerini kullandı.
-"Türkiye'nin istiklaline el uzanmasına izin vermeyeceğiz"
Yakın tarihteki bütün karanlık noktaları, hukuksuzlukları, mağduriyetleri, tuzakları, sahtekarlıkları aydınlığa kavuşturmak için daha çok çalışacaklarını vurgulayan Erdoğan, şöyle devam etti:
"40 yılın tezgahını, tuzağını bir yılda silip süpürmek mümkün değil, sabırla ama kararlılıkla bu işin üzerine gidiyoruz, gideceğiz. Memur olabilmek için gece gündüz ders çalışan, sınava hazırlanan, yıllarca memur olmanın hayalini kuran ama çalınan sınav soruları nedeniyle hayalleri gasp edilen gençlerin hesabının sorulması için daha çok gayret edeceğiz. Himmetleri, sadakaları, zekatları, kurbanları, bağışları çalınan esnaf için tüccar için sanayici için yoksul vatandaş için, bunların hesabını sormak için daha çok mücadele edeceğiz. Şantajları, tehditleri, ortadan kaldırmak için mağduriyetleri gidermek için kurulan tuzaklarla, mahkum edilenlerin özgürlüğüne kavuşabilmesi için hukuk mücadelesine her aşamada destek olacağız, ama en çok da uyanık olacağız. Zira paralel yapıyı, bir maşa olarak kullanan üst akıl, kullandığı maşa beceriksiz çıkınca başka yollara da tevessül edecektir. Yeni Türkiye'den rahatsız olanlar, eski Türkiye'ye dönmek isteyenler, yeni maşalar, yeni kuklalar arayacaktır. Tuzaklara düşmeden, milletin istikametinden ayrılmadan bu mücadeleyi sürdürecek, Türkiye'nin istiklaline el uzanmasına izin vermeyeceğiz" diye konuştu.


Cumhurbaşkanı Erdoğan, "İnlerine girilince, hesap sorulmaya başlanınca, kirli işleri ve ilişkileri ortaya dökülünce feryat figan ortalığı gürültüye vermeye başladılar. En iyi yaptıkları işi yapıyorlar. Bu konuda çok başarılılar. Gidiyor, ağlama duvarlarında mazlum ve mağdur edasıyla gözyaşı döküyorlar. Onların da bir ağlama duvarı var biliyorsunuz. Türkiye'de gazetecilerin tutuklandığını, basının susturulduğunu iddia edecek kadar bunu da dünyaya ağlayarak şikayet edecek kadar ilkesizler, pervasızlar ve maalesef ahlaktan yoksunlar" ifadesini de kullandı.
-"Polis öldüren var bunların içinde"

Erdoğan, şunları kaydetti:
"Bir grup eli kalem tutan, gazete ilanı vermişler. Gazeteciler tutuklanmış, içeri atılmış vesaire. Biliyorsunuz şu anda bizim cezaevlerimizde 7 tane mahkum gazeteci var. Bunların bir grubu terör örgütleriyle ilişkilidir. Bir grubu öldürme suçuyla... Bunlar yakalanmıştır, mahkum edilmiştir. Polis öldüren var bunların içinde, bekçi öldüren var bunların içinde. Bunların içinde -terör örgütlerinin ismini vermeme gerek yok- evlerinde silah bulunduranlar vesaire var. Yani bunlar gazeteciliği sadece kendileri için bir zırh olarak kullanmışlar. Son olarak bu operasyonda içeri alınan gazeteci de legal görünüm altında illegal bir yapının şekillenmesinde gayreti olanlar arasında ... Ama onun dışında alınan 3 kişi emniyet görevlileri. Nerede bu gazeteciler? Belki onunla beraber başka alınan da olacaktır, olabilir. Şimdi ben soruyorum, ey eli kalem tutanlar, acaba gazeteciler suç işlemez mi? Suç işliyorsa o da bunun bedelini ödemek zorundadır. Gazetecilerin eli kalem tutmuyor ki, yeri gelir silah da tutar. Yeri gelir çok daha farklı suç sayılan birçok işlemi o da işleyebilir. İşlediği zaman o gazetecilik zırhı altında bunlar masumdur diyebilir miyiz? Hukuk neyse bu hukuk içerisinde onlar da bunun karşılığını görecektir. Özgürlükler noktasında biz göreve geldiğimiz ana kadar cezaevlerinde olan yazar çizerlerin sayısını lütfen hesaplasınlar, biz geldikten sonra cezaevlerindekileri işte az önce açıkladım, bunlarla onun karşılıklı mukayesesini yapsınlar."
-"Dünyanın hiçbir yerinde medya Türkiye'deki kadar serbest değildir"
Uluslararası medyadan da bazılarının bunlara inanarak Türkiye aleyhine kampanyalar yaptığını belirten Erdoğan, aynı şekilde AB'nin bazı yetkililerinin de bu tuzağa düştüğünü kaydetti.

"Araştırmadan, öğrenmeden ya da art niyet içinde bu iftiraların sözcülüğünün yapıldığını" belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Dünyanın hiçbir yerinde medya Türkiye'deki kadar serbest değildir. Otururuz hesabını kitabını yaparız. Türkiye'de medya o kadar serbesttir ki demokratik ülkelerde dahi asla müsaade edilmeyen hakareti, iftirayı, karalamayı, ırkçılığı ve nefret suçlarını her gün işleyebilmektedir. Bunu şahsımda yaşıyorum. Kusura bakmasınlar. Ailemle yaşıyorum ve onlara yapılan hakareti dünyanın hiçbir yerinde yapamazsınız. Ve bu hakaretin de yerden tavana sınırı yok, o denli hakaretler. İnanın Amerika Birleşik Devletlerinde bunu yapamazlar. Bu manşetleri Avrupa Birliği içinde atamazlar."
Avrupalı yetkililerin "sanki kendi ülkelerinde böyle şeyler yokmuş gibi, olmuyormuş gibi Türkiye'yi itham ettiğini" vurgulayan Erdoğan, şöyle konuştu:
"Defalarca söyledim, İngiltere'de telekulak skandalı nedeniyle 50 kadar gazeteci gözaltına alındığında, medya kuruluşları kapandığında, bize yaptıkları gibi İngiltere'ye basın susturuluyor dediler mi? Demediler. Almanya'da bir dergiye baskın yapıldığında, bilgisayarları incelendiğinde, değişik medya kuruluşlarından 17 gazeteci sorgulandığında, Almanya'ya seslerini çıkarmadılar, çıkaramadılar. Fransa'da bir gazeteci, evinde çocuklarının önünde polis tarafından adeta işkenceye maruz bırakıldığında seslerini çıkarmadılar ve bunu görmediler. İspanya'da gazeteci kimliği taşıyan bir şahıs, terörle bağlantılı olarak tutuklanıp hapse konulduğunda 'Gazeteciler tutuklanıyor' diye asla yaygara koparmadılar. Amerika'da daha geçtiğimiz haftalarda, biliyorsunuz Ferguson olayları sırasında gazeteciler gözaltına alındı, hatta Anadolu Ajansından bir arkadaşımız yerlerde süründürüldü ve 6 saat gözaltında tutuldu, ama bunu görmediler. İsrail'de acımasızca katledilen gazetecileri, susturulan, işinden kovulan sürülen gazetecileri görmediler. Kendileri yapınca susuyorlar, başkası yapınca susuyorlar, görmeleri gereken ülkelerde gazeteciler katledilirken susuyor, üzerini örtüyor ama Türkiye'de gazetecilik faaliyetinin dışında bir iddia ile gözaltına alınanları bizim aleyhimize kullanmaya kalkışıyorlar."
Mısır'da da Türk gazetecilerin tutuklu kaldığını anımsatan Erdoğan, "Önce aynaya bakmaları lazım. Önce kendi ellerine, kendi yüzlerine bulaşan gazeteci kanlarını temizleyeceklerdir. Önce kendi öz eleştirilerini yapacaklardır. Bunu yapmadıkları sürece manşetleriyle, raporlarıyla, açıklamalarıyla sadece ve sadece kendi itibarlarına zarar verirler."
(Sürecek)
Kaynak: AA