Sedef Hastalarının Yaşamı, Kanser Hastalarının Yaşam Kalitesinde

Dermatolog Doç. Dr. Burhan Engin, “Yapılan araştırmalar sedef hastalarının yaşam kalitesinin, kanser hastalarına yakın bir yaşam kalitesinde etkilendiğini gösteriyor” dedi.

Sedef Hastalarının Yaşamı, Kanser Hastalarının Yaşam Kalitesinde
Sedef hastalığının birçok insanda görüldüğünü, dünyada yüzde 2’lik bir oranın bildirildiğini, Türkiye’de de aynı oranın olduğunu söyleyen Dermatolog Doç. Dr. Burhan Engin, sedef hastalığı kabuklu, serifi renkli, skuamlarla seyreden plakların olduğu bir hastalık olduğunu söyledi.

İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Dermatoloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Burhan Engin, “Hastalık belli bölgelerde özellikle de diz, dirsek, sakral (kuyruk sokumu, bel bölgesi) ve saçlı deri gibi alanlarda görülüyor. Kişiden kişiye görüldüğü yer değişse de bazı kişilerde daha dar alanda, bazı kişilerde ise daha geniş alanları ilgilendirebiliyor” dedi.

Sedef hastalığında genetik yatkınlığın önemli olduğunu dile getiren Doç. Dr. Engin, “Genetik yatkınlığın yanında çevresel faktörler de önemlidir. Bazı beslenme alışkanlıkları, sigara tüketimi, stres gibi faktörler olabilir ama kişiden kişiye çok değişebiliyor. Mevsimler de etkiliyor. Özellikle yaz döneminde iyileşme görülüyor. Hastalardaki lezyonlar daha çabuk iyileşiyor. Güneşin, ultraviyolenin olumlu etkilerinden dolayı. Sedef hastalığını kış mevsiminde daha çok görmüş oluyoruz” diye konuştu.

Sedef hastalığının yaşam kalitesini etkileyen bir hastalık olduğunu açıklayan Doç. Dr. Engin, “Tedaviye karar verirken sadece vücut yüzey alanı değil, dermatoloji yaşam kalitesi de etkilenen hastaları sistemik tedaviye almak gerekiyor. Özellikle sedef hastalarda yaşam kalitesi çok etkileniyor hatta bazı çalışmalarda kanser olgularına yakın bir yaşam kalitesinde etkilendiğinden bahsediliyor” dedi.

20 SEANS FOTOTERAPİ ALIYORLAR
Sedef hastalığının sadece deride görülen bir hastalık olmadığını tırnak, eklem ve sistemik tutulumların da görülebildiğini açıklayan Doç. Dr. Engin, “Bunlarla beraber diyabet, obezite gibi şikayetler de olabiliyor. Bu nedenle hastaların yüzde 10’unun üzerinde vücut tutulumu varsa tedavinin iyi planlanıp, yapılması gerekiyor. Sedef hastalığının tedavisinde özellikle tutulum alanlarına göre belirleniyor. Hastaya dosya açılıyor, vücut yüzey alanlarını belirliyoruz. Vücut yüzeyinin yüzde kaçı olduğuna bakıyoruz. Yüzde 10’un üzerinde mi diye tespit ediyoruz. Sonra tırnak tutulumu, eklem tulumu, sistemik tutulum açısından hastayı değerlendiriyoruz. Tedavi kararını bunlara göre veriyoruz” ifadelerini kullandı.

Doç. Dr. Engin sözlerine şöyle devam etti: “Burada hastanın beklentisi de çok önemli çünkü sedef hastalığı yaşam kalitesini çok etkiliyor. Tropikal tedaviyi özellikle yüzde 10’un altında olan hastalara uyguluyoruz. Tropikal tedavi dediğimiz yerel tedaviler ilaçlar, merhemler, kremler. Belli alanlara hastaların sürmesini istiyoruz ancak yüzde 10 geçen hastalarda diğer sistemik tedavilere geçiyoruz. Sistemik tedavilerde de en çok uyguladığımız fototerapi dediğimiz bu cihazımız. Fototerapi ünitesinde kabinler var. Puva ve darbant tedavilerimiz var. Puva haplı, darbant ta hapsız şeklinde oluyor. Ultraviyolenin değişik dalga boyları var. Ultraviyole A ve B şeklinde. Hastalar bu alanlarda yüzde 10 üzerinde tutulumu olanlarda bu alanlarda belli bir program yapıyoruz. Ortalama 20 seans gibi genellikle yanıt alıyor. Kabine giriyorlar ve belirli periyotlarda kontrollerle lezyonları temizlenmiş oluyor”.
Kaynak: İHA