Balyoz Davası Temyiz Duruşması Beşinci Gününde

Aralarında eski Hava Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral Halil İbrahim Fırtına'nın da bulunduğu Balyoz davasının temyiz duruşması, beşinci gününde bireysel savunmalarla devam ediyor.

Yargıtay 9. Ceza Dairesi'ndeki 361 sanıklı Balyoz davasının temyiz duruşması, beşinci günde sanıklar Gürbüz Kaya, Abdullah Dalay, Hasan Fehmi Canan, Mehmet Kaya Varol, Hamdi Poyraz, Erhan Kuraner, Doğan Fatih Küçük, Erdoğan Koçoğlu, Cüneyt Sarıkaya’nın avukatı Muzaffer Değirmenci'nin savunmasıyla başladı.

Silivri'deki yargılamada gerçeklerle ilgisi olmayan, üretilmiş belgelere dayanılarak müvekkilleri hakkında karar verildiğini belirten Değirmenci, seminere 162 kişi katıldığı halde neye ve hangi kritere göre 51 kişi hakkında mahkumiyet kararı verildiğini anlamadıklarını söyledi.

Askeri yazışmalara uymayan, sahte belgelere dayalı, hukuki değer taşımayan belgelerle müvekkilleri arasında bağ kurulamadığını savunan Değirmenci, “İstenilen tanıkların dinlenmemesi, delillerin toplanmaması, bilirkişi raporlarında çelişkileri giderilememiş, listelerin hukuki dayanağı olmadığı, Hilme Özkök ve Aytaç Yalman’ın dinlenmediği dayanaklarıyla öncelikle tahliyelerini ve mahkumiyet kararının bozulmasın talep ediyoruz” dedi.

“PIRIL PIRIL BİR TÜRK SUBAYINI İMHA ETTİK TOPLUCA HUKUKÇULAR OLARAK”
Sanıklar Yaşar Dilber, Ahmet Topdağı, Recai Elmas ve Kasım Erdem'in avukatı Haluk Demirkılıç ise, sanık Yaşar Dilber'in kurmay albay olduğunu, tutuklanmasaydı general olacağını söyleyerek, “2-3 yaşında bir çocuğu vardı, tutuklandığında eşi hamileydi. Tutuklandıktan sonra eşi doğum yaptı. Suç işleyenler cezalandırılmalıdır. Suçsuz insanları cezalandıran bir ülke benim ülkem olamaz” şeklinde konuştu.

Müvekkilleriyle ilgili imzasız bir kağıt nedeniyle mahkumiyet kararı verildiğini savunan Demirkılıç, “Ne konuşayım, siz burada olsanız ne konuşurdunuz? Olmayan şey savunulamaz. Olmayan şeyin hukukçuluğu da olmaz” ifadesini kullandı.

Demirkılıç, sanık Yaşar Dilber'in yurt dışında ataşe olduğunu belirterek, “Cumhuriyet savcısına gittik yurt dışından yeni gelmişti, seminer nedir, darbe nedir bilmiyor. Karar açıklandı tutuklandı, 16 yıl hapis cezası verdiler. Pırıl pırıl bir Türk subayını imha ettik topluca hukukçular olarak. Eşi 2 bebeğiyle zorluklar içinde hayatını idame ettiriyor” dedi.

“DELİ SAÇMASIYLA UĞRAŞIYORUZ BURADA”
Sanık Ahmet Topdağı’nın sadece isminin listede yazılı olduğunu ve seminere katılacak listede adının olduğunu belirten Demirkılıç, “Bulgaristan’da bir seminerde konuşma yapmış deniyor ama yapmadı, seminerden çok önce yaptığı bir konuşmayı koymuşlar. Sesimiz gür çıkıyor, çünkü biz haklıyız. Mağdur edilen suçsuz insanlar haykırıyor. Savunma yapmıyorum, çünkü savunma yapacak bir şey yok” diye konuştu.

Mahkemenin kafasının karışık olduğunu savunan Demirkılıç, listede adı olmasının suçlu olduğunu göstermediğini ifade etti.

Sanık Recai Elmas’ın Harp Akademisi’nden arkadaşı olduğuna işaret eden Demirkılıç, “Elmas, by-pass ameliyatı oldu. Doktorlar iyi beslenirsen 10 yıl, beslenemezsen 5 yıl yaşarsın dediler. Biz ceza vererek ömründen birkaç yılı çaldık. Deli saçmasıyla uğraşıyoruz burada, kim gelirse gelsin bu davayı savunamaz. Dünyanın en ünlü yargıçları, avukatları gelsin savunamaz. Sadece zaman kaybediyoruz burada” dedi

Yargıtay 9. Ceza Dairesi Başkanı Ekrem Ertuğrul, Demirkılıç'ın savunmasını bitirmesinin ardından, “Heyetimiz sözlü savunmanın olmazsa olmaz olduğu görüşünde ve bilincindedir. Yanılmıyorsam Napolyon, ‘Avukatların dilini kesin' demiş, bunu sağlayamayınca da 'İmparatora bağlılık yemini etsinler' demişti. Savunmaya, bunlara samimi olarak inanan heyet var, bunu bilmenizi istiyorum. Ancak savunma dokunulmazlığı kapsamında da yüklenen suçun subutu ve nitelendirmesiyle ilgili savunma yapılması gerekliliktir. Çok sanıklı ve müdafili bir dosyayla karşı karşıyayız” diye konuştu

“BALYOZ İÇERİĞİNİ KİM HAZIRLADIYSA GAYET DE AĞZINA GÖZÜNE BULAŞTIRMIŞTIR”
Avukat Günizi Dizdar ise, müvekkili Ahmet Sinan Ertuğrul'un savunmasını yaparken, “İçimiz yandı her türlü adabı bilecek tecrübeye sahibiz” dedi.

Dizdar, seminere katılmanın suç olmadığını, TSK'da bu seminerlerin 2 yılda bir yapıldığını ve müvekkilinin de seminerin koordinatörü olduğu gerekçesiyle 18 yıl mahkum olduğunu söyledi.

Dizdar, “Balyoz içeriğini kim hazırladıysa gayet de ağzına gözüne bulaştırmıştır. Kendi içinde çelişkili, birbirini takip etmeyen yalan dolu bazı içerikleri vardır. Katılmadığı toplantıya katılmıştır. Savcılık polisten gelen evrakları her yazdıkları nasıl doğru kabul edebilir. Keşke yerel mahkeme delilleri tam incelese ve isteklerimizi yerine getirseydi burada karşınıza gelmeyebilirdik. Bir kimse bile suçluysa, biz kimsenin anne babası değiliz, darbeden biz de zarar göreceğiz. Ama 2 yıl 10 ay tutuklular, çok ciddi mağduriyet var. Herkesin evleri yanıyor. Meslek, kariyer gitmiştir. Bunlar kolay şeyler değil” ifadesini kullandı.

Sanık Aşkın Üredi'nin imzasız hangi bilgisayarda nasıl üretildiğine dair veri olmayan dijital veriler nedeniyle suçlandığını savunan Dizdar, “Amirale emir veren yüzbaşılar mı ararsınız bu yazışmalarda, on binlerce şüphe var sanıkların hiçbiri yararlanmamıştır. Madden kendine ait bir şey belli değil. Seminere katılmamıştır, çağrılsaydı gidecekti, katılmak suç değildi. Adı geçme suçunu işlemiştir. Suça ilişkin eylem tespit edilememiştir. Eylem yok, izleme, ses kaydı, veri ürettiğine dair bir şey de yok. 16 yıl” şeklinde konuştu

Kaynak: İHA