"Doğu ve Güneydoğu Ekonomi ve Kalkınma Zirvesi Açıklaması

ŞIRNAK - TÜSİAD Başkanı Muharrem Yılmaz, "Çözüm sürecinin toplumun geneli tarafından benimsendiğini de görüyor, farkediyor, inanıyoruz. Artık bu noktadan geriye dönülemez diyor ve toplumsal enerjimizi kalkınmamıza, refahımıza ve huzuru derinleştirmeye odaklama zamanıdır diyoruz" dedi.

Yılmaz, Cizre ilçesinde tarihi Kırmızı Medrese'de düzenlenen "Doğu ve Güneydoğu Ekonomi ve Kalkınma Zirvesi: Cizre Buluşması"nda, Kürtçe "Selam Şırnaklılar, selam Cizira Botan" diyerek başladığı konuşmasında, Şırnak'ta, Cizre'de, TÜSİAD üyesi işadamı dostları, arkadaşları ile bulunmaktan mutluluk ve heyecan duyduğunu belirtti.

Şırnak ve Cizre'nin Nuh Nebi'ye kadar uzanan köklü bir geçmişe, yüzyıllar içinde kültür tarihine mal olmuş eserlere ve felsefi derinliğe sahip olduğunu kaydeden Yılmaz, "Bereketli Hilal"in en eski, en önemli yerleşim bölgelerinden olduğunu aktardı.

"Ancak, 30 yıl boyunca bölge; unutmak ve bir daha hiç hatırlamak istemediğimiz acılarla, şiddetle, çatışmalarla, ölümlerle anıldı. Bu 30 yılı bir daha yaşamamak üzere geride bırakmak yaraları tümüyle sararak ileriye umutla bakmak istiyoruz" diyen Yılmaz, 10 yıllar boyunca bölgede yaşananların batıda ve doğuda yaşayanların birbirilerini tanımalarını ve anlamalarını neredeyse imkansız kıldığına dikkat çekti.

Barışın ve huzurun yokluğunda, refah ve asgari iyi yaşam koşullarının sağlanmasının da mümkün olmadığını vurgulayan Yılmaz, şöyle konuştu:

"Bugün çok daha farklı bir noktada olduğumuzu memnuniyetle görüyoruz. Bölgenin ekonomik hayatında olumlu gelişmeler var. Şırnak bir sınır kenti olarak; ticaretten, yatırımdan, hizmetlerden pay almak, zenginleşmek istiyor. Dicle Yatırım Ajansı'nın verilerine göre, her ay sınırdan geçen araç sayısı 100 ila 110 bin arasında. 2010 ocak ayına göre 2011 ocak ayında ticaret yüzde 50'den fazla artmış. Organize sanayi bölgelerinin kurulması, yeni açılan şirket sayısındaki artışlar ve nihayet Cizre ve Şırnak'ı dünyaya bağlayacak yeni havaalanının açılmasıyla bu ekonomik gelişmenin güçlenerek devam edeceğini öngörebiliriz. Genel Sekreterimiz Zafer Yavan bölgenin en az gelişmiş 14 ilini kapsayan kalkınma perspektifini çözüm sürecinin başarıya ulaşmasına paralel olarak nasıl gelişeceğini çeşitli senaryolar çerçevesinde bize sunacak. Sonuçlar gayet umut verici. Bu değerlendirmeleri yatırımcılarımızı da umutlandırmasını, heyecanlandırmasını diliyorum."

Yılmaz, "Dünya ekonomisinin hala çıkamadığı kriz hastalığından mücadelesini, boğuşmasını sürdürdüğü artçı sarsıntıların sürdüğü, ülke ekonomisini de sarstığı bugünlerde bölgenin büyümesinin, ülke ekonomisinin büyümesine katkının önemini bilgilerinize arz ediyorum" diyerek, bütün bu olumlu gelişmelerin ve düzenledikleri Cizre Yatırım Zirvesi'nin, ancak çözüm sürecinin başlamasıyla mümkün olabildiğine işaret etti.

-Çözüm süreci benimseniyor

Silahların susmasının ülkede büyük ferahlık yarattığını, umutları yeşerttiğini belirten Yılmaz, barışın tesis edilmesi ve ilelebet sürmesi gerektiğine inandıklarını söyledi.

Yılmaz, şöyle devam etti:

"Çözüm sürecinin toplumun geneli tarafından benimsendiğini de görüyor, farkediyor, inanıyoruz. Artık bu noktadan geriye dönülemez diyor ve toplumsal enerjimizi kalkınmamıza, refahımıza ve huzuru derinleştirmeye odaklama zamanıdır diyoruz. İçinde bulunduğumuz bu sürecin ufku, demokrasidir. Bu sürecin ufku barıştır. Bu sürecin ufku kardeşliktir ve bu nedenle çözüm sürecine başından itibaren destek verdik, vermeye devam edeceğiz. Süreci dikkatle izliyoruz. Sona eren şiddetin ardından ülkemizi ileriye taşıyacak demokratik reformların, idari yapılanma adımlarının atılmasını bekliyoruz. Bunların yaratacağı olumlu havanın bölgedeki yatırım ortamını her geçen gün geliştireceğine, iyileştireceğine inanıyoruz. Biz de çözüme yatırım için buradayız. Siyaset kendisinden bekleneni yerine getirdiği ve altyapı ihtiyaçları giderildiği ölçüde, piyasa ekonomisi görevini yapacak, kalkınma hızlanacak ve refah artacaktır."

Çözüm yolunda ilerledikçe özel sektörün üzerine düşen görevi yerine getireceğini kaydeden Yılmaz, teşebbüs heyecanı ve dinamizmi ile bu yörenin gelir düzeyinin yükselmesini sağlayacak, insani kalkınmışlık göstergelerinin düzelmesi için gerekli iklimi oluşturacağını bildirdi.

Çevre ülkelerin gelişmesiyle ve bölgenin bu ülkelerle kurduğu ticari ilişkiler yoğunlaştıkça, yatırım fırsatları ve iş yapma imkanlarının artacağını ve büyüyeceğini vurgulayan Yılmaz, Türkiye'nin müteşebbisleri, iş insanları bu ülkenin gücünün en önemli unsurları arasında bulunduğunu, iş dünyasının bilgisiyle, tecrübesiyle, yatırım ve üretimleriyle ülkenin refah üreticisi ve rekabet gücü olduğunu anlattı.

-"Demokrasi standartı daha yükseğe taşınmalı"

İş dünyasının gelecek vizyonunun ve bir arada yaşama iradesinin de taşıyıcısı olduğunu dile getiren Yılmaz, şöyle konuştu:

"Kalkınmada süreklilik, doğru ekonomi politikalarının yanı sıra demokratik çerçeveyi genişletmeye bağlıdır. Çözüm sürecinin kalıcılığı da gene demokratik standartlarımızın yükseltilmesi ile sağlanmıştır. Zaten ülkemizin uluslararası itibarının son yıllarda kaydettiği gelişme, ekonomik performansın yanı sıra demokrasimizin gelişmesi yönünde atılan adımlar sayesinde olmuştur. Sivilleşmede, insan haklarında, kimliklerin, tanınmasında hayli mesafe kat ettiğimizi, gelişme sağladığımızı söyleyebiliriz. Evet söyleyebiliriz ama yetmez… İfade özgürlüğü, basın özgürlüğü, yargı bağımsızlığı gibi konularda da ilerleme sağlamak zorundayız. Artık demokratik standartlarımızın daha yükseğe taşınması ve demokrasi bilincimizin derinleşmesi ihtiyacı ile karşı karşıyayız.

Aslında Gezi Parkı ile başlayarak gelişen katılımcı demokrasi talepleri çözüm sürecinin öngördüğü temel hak ve özgürlüklerle aynı başlık altında değerlendirilebilir. İnsan haklarını en değerli mürşit kılan İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirisi'nin birinci maddesi 'İnsanlar, özgür ve eşit haklara sahip olarak doğar ve öyle yaşarlar' tespitini yapmakta, ikinci maddesi ise 'Siyasi örgütlenmenin amacı, doğal ve dokunulmaz olan insan haklarını korumaktır' ilkesini getirmektedir. Bu çerçevede, Kürt meselesinin çözülmesi de demokrasi anlayışımızın çok daha özgürlükçü, katılımcı, bireysel haklara ve kimliklere saygılı bir derinlik kazanmasıyla mümkün olacaktır. Akan kanın durması büyük bir fırsat kapısı açmıştır. Bunu mutlaka değerlendirmek zorundayız."

Yılmaz, önümüzde daha kat edilecek hayli mesafenin bulunduğunu, bunun farkında olduklarını söyleyerek, bu mesafeyi kat etmek için nirengi noktasının ne olduğunun asla unutulmaması gerektiğini belirterek, "Piyasa ekonomisi, hukuk devleti, giderek katılımcılığı öne çıkaran bir demokrasi anlayışı. Kısacası Kopenhag kriterleri ve AB çerçevesi. Biz ancak o çerçeve içinde önümüzdeki sorunların üstesinden sağlıklı bir şekilde geleceğimize inanıyoruz" diye konuştu.

-AB ile müzakereler

Yarın, üç yıllık bir aradan sonra AB ile müzakerelerde yeni bir faslın açılmasını beklediklerini, bölgesel politikalar başlığını taşıyan bu faslın açılmasının uzun zamandır derin komada olan ilişkileri canlandıracağını söyleyen Yılmaz, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Üstelik bölgesel politikalarla ilgili olması nedeniyle bu fasıl kapsamında yapılacak düzenlemelerin Türkiye'de bölgesel gelişmişlik farklarının giderilmesi çalışmalarına da çözüm sürecine de katkı yapacağını düşünüyoruz. Ancak maalesef yarın verilecek bir kararla fasıl müzakerelerinin geciktirilmesi ihtimalini dahi bir saat öncesine kadar konuştuk. Bunun zaten sorunlu ilerleyen ilişkilerde bir kriz anlamına geldiğini söylemek bile gereksiz. Biz, gene de kriz yokmuşçasına AB perspektifini muhafaza etmemiz gerektiğine kuvvetle inanıyoruz. İlişkilerin komada olduğu süre içinde pek çoğumuz AB üyelerinin Türkiye'ye yönelik haksızlıklarından, çifte standardından şikayet ettik, haklıydık da. Ancak dürüst olmak gerekirse biz de Türkiye olarak son yıllarda AB uyum sürecini yeterli derecede heyecan ve kararlılıkla yürütemedik. Aslında bu durumun, bizi reformcu ülke, reformcu yönetim algısından da uzaklaştırdığını ifade etmeliyim. AB'nin krizde olması Türkiye'nin ise yüksek büyüme hızları yakalaması, demokratik reformları ilerletme iradesini zayıflattı. Başkalarının eksikliklerini ve davranışlarını açıkçası kendi ataletimiz ve isteksizliğimizin mazereti yaptık. Bunu sürdüremeyiz."

Türkiye'nin sıradan bir ülke olmadığını, Türkiye'deki kalkınma ve demokrasi mücadelesinin nasıl bir sonuca varacağının hem bölge açısından hem de dünya açısından merakla beklendiğini anlatan Yılmaz, kendi çoğulculuğuyla hem etnik hem mezhepsel olarak barışık, bu meseleleri demokratik bir anayasa çerçevesinde 21. yüzyıla uygun şekilde çözmüş bir Türkiye bu başarısıyla tüm bölge ve hatta dünya açısından dikkatle izlenecek iyi bir örnek teşkil edeceğini belirtti.

Yılmaz, "İşte o zaman, bugün Cizre'de ilk adımlarını atmaya başladığımız bölgesel yatırım ve kalkınma hamlesinin müthiş bir ivme kazanacağını da hep birlikte göreceğiz. Türkiye refahı doğal kaynaklara dayanarak değil, mal ve hizmet üretimiyle, insani sermayesinin zenginliğiyle, yaratıcılığıyla, teknolojiyle ve yeni teknolojilerle haşır neşir yeni nesillerinin hamleleriyle yakalayacaktır. Bu hedefe varılması için kuşkusuz çok çalışmamız, dünyayla rekabet etmemiz, verimli olmamız gerekecektir. Bu konularda ülkenin batısının, doğusunun, kuzeyinin, güneyinin hepimizin, hep birlikte çok çalışması gerekecektir" diyerek, konuşmasını şöyle tamamladı:

"Bunu becerirsek Güneydoğu Anadolu'daki bir zamanların görkemli merkezleri yeniden canlanacaktır. Hayat; sanat, felsefe ve estetikle zenginleşecektir. Çocuklarımız daha iyi, müreffeh ve özgür bir Türkiye'de ve barış içinde yaşayacaktır. Bizce bu hedef, bu hayal erişilmez değildir. Erişeceğimize de tüm kalbimle inanıyorum. Biz çözüme yatırım için buradayız, çözümün iktisadi paydaşıyız, üretim, yatırım, istihdam boyutlarının temsilcisiyiz. Biz çözümün güvencesiyiz."

Kaynak: AA