Esogü’de Beyin Yapısı ve Fonksiyonları Anlatıldı

Eskişehir Osmangazi Üniversitesi (ESOGÜ) Tıp Fakültesi Nöroloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Demet Özbabalık, öğrencilere beynin yapısı ve fonksiyonları hakkında bilgi verdi.

Konuşmasında beynin bazı fonksiyonlarını tanıtan Prof. Dr. Demet Özbabalık 3 kat zarla kaplı olan beynin, kafatası boşluğunda yer aldığını ifade etti.

Beynin protein ve yağdan oluştuğunu belirten Özbabalık, ‘‘Organın ağırlığı bin 300 ile bin 800 gram arasında değişir. Beynimiz sağ ve sol olmak üzere iki yarım küreye (hemisfer) ayrılmaktadır. Bu yarım kürelerin her biri alın lobu, yan tepe lobu, şakak lobu, art kafa lobu olmak üzere dört ayrı loba ayrılmaktadır’’ dedi.

Beyin sinir hücrelerinden söz eden Prof. Dr. Demet Özbabalık, hücrelerde ortalama 10 trilyon civarında nöron bulunduğunu söyledi.

Beynin sağ ve sol olmak üzere iki ayrı yarım küreye ayrıldığından söz eden Özbabalık, ‘‘Beynin sağ ve sol tarafları ameliyatla birbirinden ayrılırsa, iki ayrı beyin gibi görevlerini yapmaya devam edeceklerdir. Bu her iki yarım küre ayrı ayrı değişik dallarda uzmanlaştığı için birbirlerinden farklıdırlar. Hayal gücü, tanıdık yüzlerin fark edilmesi, sanatsal ve uzaysal yetenekler, resim, şiir, müzik, heykel, mimari yeteneği sağ yarıküreyi, lisan ve yukarıda saydığımız tüm bu yeteneklerin yazılı ve sözlü hale geçirilmesi ve sembolizasyonu sol yarıküreyi çalıştırır” diye konuştu.

Beyin lobları ve işlevlerine de değinen Prof. Dr. Demet Özbabalık konuşmasına şöyle devam etti:
“Beynimizin her iki yarıküresinde ayrı olmak üzere 4 lob bulunur. Frontal lob, bilinçli düşünme, dikkat, kişilik, planlama, soyutlama, oto kontrol sağlarken, zarar görmesi durumunda ruh ve kişilik halinde bozulma, dikkatsizlik, cinsel duyguların bastırılamaması, saldırganlık veya depresyon, konuşma bozukluğu, ısrarcılık (perseverasyon) görülür. Parietal lobda ise, çeşitli duyu organlarından gelen bilgileri birleştirmede, nesnelerin kullanılma becerilerinde ve bazı mekansal ve uzaysal görüş işlemelerinde önemlidir. Bozukluğu durumunda duyu bilgilerinde bozukluk ve beceri kaybı görülür. Oksipital lobda, görme duyusuyla ilgili bilgilerin işlendiği lobdur. Zarar görmesi halinde görme duyusunun bozukluğu, görme ile ilgili halüsinasyonlar ortaya çıkar. Temporal lobda ise, ses ve kokunun algılanması, aynı zamanda da yüzler, mekanlar gibi karmaşık uyaranların işlenmesi, bellek deposunun kullanılması fonksiyonlarını üstlenir. Zarar görmesi halinde bellek bozuklukları ve unutkanlıklar, konuşmaların algılanamaması, koku algı bozuklukları veya halüsinasyonlar görülebilir. Bilinen nörolojik hastalıklardan damar tıkanmaları ve mültiple sklerozis (MS) tüm loblarda görülebilirken, Alzheimer hastalığı en sık temporal ve parietal lobu, frontotemporal demans tahmin edilebileceği gibi en sık frontal ve temporal lobu, Parkinson hastalığı derin beyin çekirdekçiklerinin yer aldığı limbik alanı ve temporal alanı, Lewy cisimcikli demans oksipital lobu tutabilir.”
Beynin yapısı ve fonksiyonları ile ilgili genel bilgileri veren Prof. Dr. Demet, 1875-1937 yılları arasında yaşamış olan ve en çok ‘Bolero’ isimli eseriyle tanınan Fransız besteci Maurice Ravel’in yaşadığı nörolojik problemlerini eserlerine yansıtmasını anlattı.

Maurice Ravel hakkında bilgi veren Prof. Dr. Demet Özbabalık, “Dünyanın en seçkin dergilerinden British Medical Journal’ın 1988 yılındaki sayılarından birinde Ravel’in yaratıcılığının kaybı ile ilgili bir makale yayınlanır. Makaleye göre Ravel, beyninin sol frontal bölgesini tutan bir nörolojik hastalık geçirmiş ve bazı eserlerini de bundan sonra oluşturmuştur. Frontal bölgenin ilerleyici hasarı Ravel’i yıllarca etkileyecek lisan bozukluğu (afazi) ve beceri bozukluğu (apraksi) ile etkileyecektir. Ünlü Bolero aslında bu nörolojik tablonun bir parçasıdır. Ancak bir yaratıcılık ürünü olarak saygın eserler arasında anılır. Bolero tek bölümlü bir orkestra parçasıdır ve Rus balerin Ida Rubinstein’ın ısmarladığı bir bale olarak bestelenmiş olup, ilk kez 1928 yılında seslendirilmiştir. Müzik, parça boyunca sabit olarak kalarak bir veya birden fazla trampetin çaldığı sürekli tekrarlanan bir ritim üzerine inşa edilmiştir. Melodi farklı çalgılar üzerinden ilerler. Bolero’nun kreşendo tarzında 15 dakika boyunca devam ederek sonlanan tekrarları aslında Ravel’in frontal lobundaki bozukluğun yarattığı ısrarcılık (perseverasyon) belirtisinden başka bir şey değildir. Müzik otoritelerinin kuşkuyla baktığı bu durum bilim adamları için sadece bir nörolojik sonuçtur. Ravel sadece sol elle çalınabilen bir piyano eseri de oluşturur. Rivayet sanatçının bu eserini 1. Dünya Savaşı’nda sağ kolunu kaybeden piyanist arkadaşı için yazdığı şeklindedir. Oysa Ravel hastalığının doğası gereği sağ elini kullanmakta zorluk çekmektedir. Bilerek veya bilmeyerek kendisi için bir teknik geliştirmeye çalışmış olabilir” şeklinde konuştu.

Kaynak: İHA