Hayatları 'Duba' Üzerinde Geçiyor

Beyşehir Gölü üzerindeki Mada Adası sakinleri, günlük hayatta ihtiyaç duyduğu her şeyi, karadan 700 metre uzaklıkta bulunan adaya platform şeklindeki duba ile taşıyor.


Isparta'nın Şarkikaraağaç ilçesine bağlı, Türkiye'nin en büyük tatlı su gölü Beyşehir Gölü'nde bulunan irili ufaklı 32 adadan en büyüğü olan Mada Adası, göldeki yerleşim yerinin bulunduğu tek ada olma özelliğini taşıyor.

700 metre uzaklıktaki kıyıda bulunan Gedikli köyünün bir mahallesi konumunda olan 822 hektarlık adadaki 36 hanede 250 kişi yaşıyor. En temel geçim kaynağı büyükbaş hayvancılık olan ada sakinleri, kısıtlı alanlarda da tarımla uğraşıyor.

İlk yerleşimlerin 1930'lu yıllarında başladığı adada, normal şartlarda çok kolay gibi görünen, kısa zamanda yapılabilen gündelik işler, "ada yaşantısı" nedeni ile pek de kolay gerçekleşmiyor.

İnsanların kendi ulaşımlarını sandallarla sağladığı bölgede, gündelik işlerde lazım olan masa, tüp gibi basit ihtiyaçlar, sandalların çektiği platform şeklindeki duba ile karadan adaya taşıyor.

İmkansızlık nedeniyle çoğu zaman traktörün ve biçerdöverin bile duba ile taşındığı adada, hastaneye kaldırılması gereken bir hasta, traktörle göl kıyısına getirildikten sonra, oradan duba ile karaya, ardından hastaneye ulaştırılıyor.

Adalıların istediği tek şey ise adaya karayı bağlayacak bir köprünün yapılması ve ulaşımlarının normalleşmesi.

- Mahrumiyet bölgesinde yaşıyoruz

Doğumundan itibaren adada yaşayan 42 yaşındaki Hüseyin Karasu, AA muhabirine yaptığı açıklamada buraya ilk kez dedesinin 1934 yılında 4 kardeşi ile geldiğini söyledi.

Dedesi ve babası gibi kendisinin de çocukluğunu ve gençliğini adada geçirdiğini ifade eden Karasu, kendi çocuklarının da yaşamlarını burada geçireceklerini kaydetti.

Ada yaşantısının çok sıkıntılı olduğunu belirten Karasu, burayı kendilerinin "mahrumiyet bölgesi" olarak adlandırdıklarını vurguladı. Kara ile bağlantılarını sağlayan tek şeyin sandal ve duba olduğunu ifade eden Karasu, ada şartları nedeni ile bir işi normalinden çok daha fazla sürede halledebildiklerini dile getirdi.

Sandallarla insanların adadan karaya taşındığı, gündelik hayatta ihtiyaç duyulan her türlü malzemenin ise duba ile getirilip götürüldüğüne dikkati çeken Karasu, şöyle konuştu:

"Burada bizi karaya bağlayan tek şey dubamız. Her türlü taşınacak şeyimizi dubalarla karşıya taşıyoruz. Traktörlerimizi, biçerdöverleri bile duba ile geçiriyoruz. Evde tüp bitiyor kayığa çıkarıyoruz, bakkala gidiyoruz. 10 dakikalık işi 2 saatte yapıyoruz. Hastamız oluyor, hastamızı kayıklarla evden göl kıyısına kadar traktörle indiriyoruz. Oradan kıyıya bindiriyoruz. Karaya ulaştıktan sonra da arabaya bindirerek hastaneye götürüyoruz. Hastaneye varana kadar çok uzun zaman geçiyor. Hastayı yetiştiremediğimiz zamanlar da oluyor."

Kış mevsiminin gelmesi ile gölün buz tuttuğunu, oluşan sisin ise bazen 1 hafta boyunca kalkmadığını anlatan Karasu, böyle zamanlarda sandal ve dubayı kullanamadıklarını, adada mahsur kalabildiklerini belirtti.

Ada ile kara arasında yapılacak köprünün tüm sıkıntılarını gidereceğini aktaran Karasu, "Aş istemiyoruz, iş istemiyoruz, sadece köprü istiyoruz. Başka bir istediğimiz yok. Biz açık hava hapishanesinde yaşıyoruz" dedi.

Kaynak: AA