İngiliz Gencin Organlarıyla Yaşama Tutundu

Tatil için geldiği Türkiye'de geçirdiği beyin kanaması sonrası sevk edildiği özel hastanede beyin ölümü gerçekleşen 24 yaşındaki İngiliz vatandaşı Nathan Dean Anderson'un karaciğer ve böbreği, Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi'nde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nden 57 yaşındaki Latif Barut'a nakledildi.

DEÜ Tıp Fakültesi Hastanesi'nden yapılan yazılı açıklamaya göre, 2010 yılından beri hastanede karaciğer yetmezliği tedavisi gören Barut, böbreğinin de iflas etmesi üzerine çifte nakil için listeye alındı.

Üç çocuk babası Latif Barut, 24 Eylül'de gerçekleştirilen operasyon sonrası Anderson'un karaciğer ve böbreği ile yaşama tutundu.

Eş zamanlı operasyonda DEÜ Tıp Fakültesi Hastanesi Organ Nakil Merkezi Mesul Müdürü Prof. Dr. İbrahim Astarcıoğlu ve ekibindeki Doç. Dr. Tarkan Ünek karaciğer naklini, Prof. Dr. Seymen Bora ve ekibi de böbrek naklini gerçekleştirdi.

Operasyonun ardından sağlık durumunun hızla iyiye gittiği belirtilen Latif Barut, organ beklediği 3 yıllık süreçte her ay hastaneye gelerek kontrollerini yaptırdığını, tedavi olduğunu, bağış umudunu ise hiç yitirmediğini dile getirdi.

İki organın birden bulunmasının büyük şans olduğuna işaret eden ve sevinç gözyaşları döken Barut, "Bağış haberi geldiğinde hastanede yatıyordum, dünyalar benim oldu. Donör ailesine sonsuz teşekkür ediyorum. Doktorlarım bana yeni bir yaşam hediye ettiler, minnettarım. Yeni hayatların kurtulabilmesi için herkesi organ bağışına davet ediyorum" ifadelerini kullandı.

-"Organ bağışına duyarlı olmalıyız"

KKTC'nin İzmir Konsolosu Uğur Umar da Eğitim ve Kültür Ateşesi Mehmet Öznacar ile Barut'a geçmiş olsun ziyaretinde bulundu. Barut'un çifte vatandaşlığı olduğuna değinen Umar, ziyarette şunları kaydetti:

"Kendisi bir umutla devamlı gelip gidiyordu. Nakil gerçekleşti, çok mutluyuz. Organ bağışı çok önemli. Gerek bizim ülkemiz gerekse Türkiye'de oldukça sorunlu bir konu. Çağımızda insanlığa bir miras bırakmak istiyorsak organ bağışına duyarlı olmalıyız."

-"Kamu nakil merkezlerinde nakil sayısında düşüş var"

Prof. Dr. Astarcıoğlu da DEÜ Tıp Fakültesi Hastanesi'nde kadavradan hem karaciğer hem böbrek naklinin ilk kez gerçekleştiğine işaret etti.

Hastanede 1992'den bu yana böbrek, 1997'den itibaren de karaciğer nakilleri yapıldığını ancak son dönemde Türkiye'deki tüm kamu nakil merkezlerinde olduğu gibi kendi merkezlerinde de nakillerde sayısal düşüş yaşadıklarına dikkati çeken Astarcıoğlu, sistemde düzenleme yapılmasının şart olduğunu belirterek, şu bilgileri verdi:

"Organ nakillerinde kamuda sadece İzmir değil Türkiye genelinde hızlı düşüş var. Nakillerin yüzde 60'ı özel merkezlere kaymış durumda. Bu da eşit olmayan rekabet koşullarını beraberinde getiriyor. Bugün Türkiye'de yapılan organ nakillerinin yüzde 98'i böbrek ve karaciğer nakli. 2012'de yaklaşık 3 bin böbrek, bin karaciğer nakli gerçekleştirildi.

Kamu ve özel nakil merkezlerine, SGK nakil başına aynı ödemeyi yapmasına rağmen, bu gelirin özel nakil merkezlerindeki dağılım oranı, kamu nakil merkezlerindekine göre çok daha avantajlı bir şekilde, nakil yapan ekip lehine gerçekleşmektedir. Bu farklılık, nakil ekiplerinin maddi avantaj nedeniyle, giderek özel nakil merkezlerine kaymasına neden olmakta ve buna paralel olarak bu merkezler alıcı havuzuna da hakim olmaktadırlar. Bunun sonucunda, kamu nakil merkezlerinin nakil etkinlikleri giderek azalmakta ve yeni nesillerin eğitimi ve bu alandaki temel araştırmalar olumsuz yönde etkilenmektedir. Bu gidişle, önlem alınmadığı takdirde, kamu nakil hastanelerinde nakil etkinliği 'yapılıyormuş gibi' durumuna düşecektir.

Ayrıca, özel nakil merkezleri işleyişlerinin tabiatı gereği, sistemden aldıklarından çok daha az oranda sisteme kadavra donör sunmaktadırlar. Kadavra donör temini, uzun süreli yoğun bakım yatışlarını, tanı ve tedavi süreçlerini gerektirmektedir. Bu sürece, beyin ölümü tanısı ve bağış sürecinin de eklenmesi, yoğun bakımda kalış süresini uzatmaktadır. Üstelik beyin ölümü gerçekleşen hastanın ailesi organ bağışında bulunduğu takdirde bu hastadan prensip olarak ücret alınmamaktadır. Tabii ki böyle bir hasta potansiyeli özel hastanelerin işleyişi ile bağdaşmayacağı için özel nakil merkezleri kamu hastanelerinden kadavra organ temin etmeyi tercih etmektedirler."

Türkiye'de 2012 ve 2013 yılı ilk dokuz aylık beyin ölümü ve kadavradan organ temini verileri karşılaştırıldığında hem beyin ölümü tespitlerinin hem de kadavradan organ temininin yüzde 10 oranında azaldığını belirten Astarcıoğlu, "Bu azalmanın temel nedenleri arasında kamunun şu soruyu sormasının rolü olduğu düşünülebilir: Karşılıksız bağışladığım organlar ne kadar karşılıksız takılıyor?" ifadesini kullandı.

-İzmir Organ Nakli Merkezi'nin kurulması için çalışma başlatıldı

Astarcıoğlu, Kadavra Nakil Programı'nda Türkiye'de kadavradan organ temini sayısının artırılmasının istendiğine değinerek, 2012 yılında milyon kişi başına 4,7 kadavra donör temin edilebildiğini, bu oranın İspanya'da milyon kişi başına 35 olduğunu kaydetti.

İspanya'da yapılan tüm organ nakillerinin ancak yüzde 2'si canlı verici kaynaklıyken Türkiye'de böbrek için yüzde 80, karaciğer için de yüzde 75 oranında canlı vericilerin organ kaynağı olarak kullanıldığını dile getiren Astarcıoğlu, şu bilgileri verdi:

"Kadavra verici sisteminin gelişmesi lazım ki canlı verici kaynağının yerini mümkün olduğu kadar kadavra verici kaynağı alsın. Biz İzmir'de kamu nakil merkezlerinin tekrar güçlenmesi ve bu alanda daha etkin eğitim ve araştırma hizmeti verebilmesi için Sağlık Bakanlığı'na bağlı diğer kamu hastaneleri ile bir İzmir Organ Nakli Merkezi veya İzmir Organ Nakli Enstitüsü kurmak üzere ön çalışma başlattık. Belli bir olgunluğa eriştirdikten sonra Ankara'ya ileteceğiz."

Kaynak: AA