Prof. Dr. Güner: Fakirliğin En Önemli Çözüm Yolu Sünnetullaha Riayet Etmek

Samsun 19 Mayıs Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Osman Güner, fakirliğin çözüm yollarında sünnetullaha riayet etmenin büyük önemi olduğunu söyledi.

Güner, "Ashab-ı kiramın böylesine zahmet ve sıkıntıya uğraması herkesten önce Efendimiz (sav)'e ağır gelmekte ve üzerlerine titreyip, onlara kol kanat germekteydi." dedi.

Gaziantep'te düzenlenen 'Sosyal Problemlere Peygamber Yolu'ndan Çözümler' konulu sempozyumun ikinci oturumunda 'İçtimai Problemler ve Çözüm Yolları' konuşuldu. Prof. Dr. Ali Köse'nin başkanlığını yaptığı oturumda ilk olarak, Samsun 19 Mayıs Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Osman Güner, 'Fakirlik ve Çözüm Yolları' konusunda sunum yaptı. Fakirliğin sebeplerine değinen Güner, "Fakirliğin ana sebepleri, zaruri ihtiyaçların karşılanması için gerekli olan kaynakların yetersizliği değil, milletlerin benimsemiş oldukları, ekonomik ve sosyal telakkiler ile kaynakların kullanılması, dağıtılması ve taksimindeki adaletsizliktir. Bugün açlık ve yoksulluk çeken bazı Afrika ve Asya ülkelerinde her ne kadar yaşanan iklim şartlarının sebep olduğu bazı olumsuzluklar varsa da, hemen hepsinin nüfusunun az, toprağının fazla, yer altı ve yer üstü zenginliklerinin de fevkalade düzeyde olduğu görülmektedir. Bu gibi imkânlara rağmen, fakirliğin had safhada bu ülkelerde yaşanıyor olmasını, problemin temelinde beşeri ve medeni telakkilere bağlı saiklerin rolü şeklinde değerlendirmek gerekir." diye konuştu.

Sünnet-i seniyye ışığında fakirliğin çözüm yollarını anlatan Güner, bunun kâinat kitabının doğru okunması, sünnetullaha riayet edilmesi ve yerli yerince tatbik edilmesiyle yakından alakalı olduğunu dile getirdi. Güner, "Efendimiz’in yaşadığı dönemde Medine hayatındaki maddi sıkıntı ve fakr-u zaruret karşısında alınan önlemler ve tatbik edilen metotlar fevkalade ehemmiyet arz etmektedir. Kuran’da ifadesini bulduğu üzere Ashab-ı Kiram’ın böylesine zahmet ve sıkıntıya uğraması herkesten önce Efendimiz(sav)'e ağır gelmekte ve üzerlerine titreyip, onlara kol kanat germekteydi. Ashabın yaşadığı açlık ve fakr-u zaruret, O'nun da ihtiyari olarak fakirlik yaşamasına, dertlerini onlarla birlikte duyup hissetmesine ve beraberce paylaşmasına sebep olmuştu." şeklinde konuştu.

"İLİM AMEL GETİRMİYORSA, O DA CAHİLLİĞİN BAŞKA BOYUTUDUR"
Suudi Arabistanlı akademisyen Prof. Dr. Abdülhamit Ebu Süleyman da cehalet ve çözüm yollarını anlattı. Cahilliğin problemi çözüldüğü takdirde bütün problemlerin çözüleceğine işaret eden Süleyman, "Ancak, bilimin karşısında olan, ameli doğuran ilmin karşısında olan cahillikten bahsediyoruz. İlim amel getirmiyorsa, o da cahilliğin başka boyutudur. Cahilliğin ardındaki gerçek sebepleri araştırmak gerekir. İlim talep etmek, cennet yoluna girmektir." değerlendirmesinde bulundu.

"IRKÇILIĞIN OLDUĞU YERDE FESAT, KİBİR VE ENANİYET SÖZ SAHİBİ OLUR"

Doç. Dr. Cüneyd Gökçe ise 'Tefrika ve Çözüm Yolları' konusunda konuştu.

Gökçe, cehalet, zaruret, ihtilafa karşı, marifet, sanat ve ittifakla cihat edilmesi gerektiğini anlattı. Toplumu sarsan, birbirine düşman yapan sebeplerin başında tefrikanın geldiğini dile getiren Gökçe, yapay birtakım bahanelerin arkasına sığınıldığını, bu bahanelerin başında da ırkçılığın geldiğini kaydetti.

Irkçılığın menfur bir zihniyet olduğunu aktaran Gökçe, "Bu his adaleti tarumar ediyor. Çünkü bu duyguya sahip olanlar başkasına yaşam hakkı tanımıyor. Sosyal bağları koparıyor. Bu duygunun egemen olduğu ortamda zulüm ve vahşet oluyor. Burada merhametten, mürüvvetten, şefkatten söz edilemeyeceğini rahatlıkla söyleyebiliriz. Irkçılığın olduğu yerde fesat, kibir ve enaniyet söz sahibi olur. Fitne ve fesadın arka planında bu zalimane duygu vardır." diye konuştu.

Bölgecilik ve mezhepçiliğin de tefrika unsurları arasında yer aldığını söyleyen Gökçe, köylülük ve şehircilik ayrımının yanlışlığına vurgu yaptı.