Dogünsifed Başkanı Kadooğlu'ndan Açlık Grevlerinin Sona Ermesiyle İlgili Açıklama

Doğu Güneydoğu Sanayici ve İşadamları Dernekleri Federasyonu (DOGÜNSİFED) Yönetim Kurulu Başkanı Tarkan Kadooğlu yaptığı açıklamada, açlık grevlerinin son bulmasının yeni bir umut sürecini başlatabileceğini söyledi.

Dogünsifed Başkanı Kadooğlu'ndan Açlık Grevlerinin Sona Ermesiyle İlgili Açıklama
DOGÜNSİFED Yönetim Kurulu Başkanı Tarkan Kadooğlu, 12 Eylül 2012’den bu yana Türkiye genelindeki bazı cezaevlerinde açlık grevini sürdüren tutuklu ve hükümlülerin grevi bırakması sebebiyle açıklamalarda bulundu. Başkan Kadooğlu açıklamasında, "Grev süreci, insan hayatının ne kadar hassas olduğunu bizlere bir kez daha göstermiştir. Aslında uzun yıllar boyunca devam eden çatışmalı ortam sebebiyle hayatını yitiren her gencimiz için böyle hassas davranmamız gerekiyor. Hepimizin bildiği üzere görüşmeler bir süredir tıkanmış ve şiddet artmıştı. Ancak bu grevler sürecinde her kesim titizlikle hareket edip, konu üzerine ciddi çaba sarf etti. Grevlerin ölüm olmadan sona ermesi, hepimizde bir umut ışığı yakmıştır. Gerek Başbakanın gerekse Adalet Bakanı'nın ve diğer tüm kesimlerin konunun hassasiyetine yeterince eğilmeleri önemlidir" ifadelerini kullandı.

Açlık grevlerinin sona ermesinden hemen sonra tüm kesimlerin sağduyulu ve uzlaşıcı mesajlar vermesinin önemli fırsatlar içerdiğini belirten Kadooğlu, "Hepimiz şapkamızı önümüze koyup düşünmeliyiz. Ölümleri, çatışmaları nasıl sonlandırabiliriz bunun üzerine kafa yormalıyız. Üstümüze düşen her şeyi fedakarlıkla yapmalıyız. Hepimizin emin olması gerekir ki; Türkiye bu sorunu aşarsa hem siyasi hem iktisadi açıdan önemli bir bölgesel hatta küresel güç olacaktır" diye konuştu.

Diyalog görüşmelerinin yeniden başlaması ve anadilde savunma gibi konuların aşılmasının çok önemli adımlar olduğunu söyleyen Kadooğlu, açıklamasını şöyle tamamladı: "Bu sorunun çözümü için kim sağduyulu yaklaşıyorsa siyasi açıdan da vicdani açıdan da kazanan olacaktır. Çünkü dünyanın yönü diyalog, uzlaşma ve bir arada yaşamın önemli olduğu bir yöndür. Gelişmiş demokrasilerde bu değerler önemli iken, Mevlana'nın, Yunus Emre'nin, Ahmedi Hani'nin ülkesinde bu değerlerin önemsiz olduğu düşünülemez. "
Kaynak: İHA